Arjantin'de tarihi hafta…

-
Aa
+
a
a
a

 “Tarihi hafta…” Buenos Aires’te yayımlanan gazeteler, Raul Alfonsin’in devlet başkanı seçilip, 7 yıl süren diktatörlüğün sona ermesinin yıldönümü için bu başlığı attı. Alışıldığı üzere gazeteler, 1983-2003 yılları arasında yaşanan olayların panoramasını verdi. Maradona’nın Dünya Kupası’nda İngiltere’ye attığı gol, Carlos Menem’in başkan seçilmesi, Charlie’nin (Arjantin’in popüler şarkıcısı) yüzerek Puerto kanalını geçişi bu panoramada yer aldı. Arjantin demokrasisi 20 yaşını doldurmuştu, “korunması gerekiyordu…” Arjantin gazeteleri, “tarihi hafta” konusunda yanıldılar. Arjantin için yalnız “tarihi hafta” değil, tarihi dönemeç 19-20 Aralık 2001’le başladı, yani ekonomik krizin açığa çıktığı tarih.

 

Sisiphos söylencesi ya da demokrasinin kısa tarihi

 

1976’da General Videla’nın öncülüğündeki askeri darbe Arjantin’in tarihinde ilk defa yaşanmadı. 1930, 1943, 1970’de de gidişattan hoşnut olmayan askerler yönetime el koymuştu. Sebep, “sosyal gelişme ekonomik gelişmenin önünü aldığından” ya da komünizm tehlikesi değil, devleti idare etme yöntemiydi. Zaten Arjantin’in politik tarihindeki asıl mesele devletin idare edilmesinde yatıyor. 1930’da General Uribi, küçük ve orta sınıfın desteğini alarak, “gelişmecilik” yolunu seçen ve aynı dönemde sosyal gelişmenin önünü açan Radikal Parti’ye karşı askeri darbenin öncülüğünü yapmıştı.

 

 General Juan Domingo Perón ve eşi Eva Duarte (1945)

4 Haziran 1943; General Juan Perón’un askeri darbesi ve Arjantin’in bütün tarihini etkileyen Peronizmin yükselişi. Peronizm yalnızca otoriter bürokratik bir yapı arz ettiğinden değil, “gelişmecilik”, “kalkınmacılık” modelleri sunduğundan dolayı bütün sınıflar tarafından benimsendi. Perón’un Bonapartist diktatörlüğü yıllarında başta sendikalar olmak üzere toplumun bütün katmanları Perón’un inşa ettiği yukarıdan aşağıya örgütlenmeye tabi oldu, deyim yerindeyse, tıpkı aynı dönemde İtalya’da olduğu gibi, “herkes Arjantin’in askeri” haline geldi. Perón’un kişisel kültünü yıkan, ekonomideki kötü gidişat ve vaat edilen kalkınmanın gerçekleştirilememesiydi ama, Perón’un inşa ettiği ve asıl olarak “gelişmecilik”, “individialismo” (kişiselcilik) üzerinden şekillenen ideoloji, Arjantin toplumunun belirleyici karakteri oldu.

 

Perón’un ikinci iktidarı, 1970 askeri darbesi, General Videla’nın 30 bin insanın kaybolmasına neden olan diktatörlük yılları hep Arjantin’in kalkınması için gerekli modelin seçilmesi tartışmasından kaynaklandı. Özetle; Arjantin demokrasisi, Sisiphos söylencesini andırıyor…

 

Kısa özette dikkati çeken ilk şey, bütün toplumun, devletin idare edilmesi ve üst sınıfların çekişmesi üzerinden şekillenmesi. Bu genel yargıyı bozan iki şey oldu: Birincisi 1969’da, spontane olarak gelişen ve öncülüğünü bağımsız sendikaların yaptığı Cordoba ayaklanması (ki Nahuel Moreno daha sonraları “bir, iki, üç.. daha fazla Cordobesa” sloganını ileri sürecekti), ikincisi ise 19-20 Aralık 2001’de gerçekleşen ayaklanmaydı. İkisi de spontane gelişip kalıcı örgütlenmeler yarattı, ikisi de alt sınıfların bağımsız inisiyatiflerinin göstergesi oldu.

 

Kesik yollar

 

Arjantin gazeteleri yanılıyor… Arjantin’de “tarihi hafta” bugün başlıyor. 10 Aralık 1983 değil yani tarihi, çünkü 2001’de ilk önce tasarruflarını yitiren yatırımcıların, finansal kriz sonrası işsiz kalanlar, bir gece içinde yoksullaşanlar sokaklara döküldü, 500 bin kişi finansal krizi protesto etti ve kısa dönem içerisinde Menem, De La Rua, Saa ve beşli koalisyon hükümeti krize hal çare bulamadığı için başkanlıktan istifa etmek durumunda kaldı. 19-20 Aralık’ta gerçekleşen ayaklanmanın ardından Piqueteros’lar örgütlenmelerini geliştirdi ve Arjantin’deki sosyal protestonun simgesi oldu.

 

Aslında, Piqueteros’lar eylemlerine 1997’de, petrol şirketi YPF’nin tarife ayarlamasıyla başladı. Onlara göre Arjantin’deki ekonomik işleyişin önünü kesmek, ana caddeleri tıkayarak protesto gösterisi yapmaktan geçiyordu. Piqueteros’lar için ruptura (yol kesme) eylemleri bir anlamda politik bir taktik haline geldi. Başlangıçta çoğunluğunun kadınların oluşturduğu (yüzde 80) 143 mahalli örgütlenmeye sahip olan Piqueteros’lardan bugüne 14 örgüt kaldı (örgütlerden bir kısmı Partido Obrero içerisinde çalışmaya başladı) ama, sonuçta bugün bile Arjantin’deki gelişmelerin temel belirleyicisi halindeler. Temel belirleyici çünkü; orta ve üst sınıfların gelişme “rüyasının” bir hayal olduğunun somut kanıtı Piqueteros’lar... yalnızca yoksul ya da sosyal desteğe ihtiyaçları olduklarından değil, bütün bir Arjantin tarihi boyunca birlikte toplumsal kalkınmanın da bir aldatmacadan ibaret olduğunu simgesi Piqueteros’lar… Temel belirleyici çünkü; Arjantin solunun politika yapamaz hale geldiği, gelişmeleri yalnızca seyretmekle yetindiği bir dönemde alternatif örgütlenmeler yarattığı ve çoğunun gençlerin oluşturduğu yeni tip organizasyonlarla sol adına konuştuğu için önemli. Temel belirleyici çünkü; Başkan Nestor Kirchner, 19-20 Aralık tarihinde yapılacak eylemler konusunda Piqueteros gruplarıyla bir ön görüşme yapmak durumunda kaldı. Kirchner, Piqueteros’lardan “biraz daha sabır ve destek” istedi.

 

Tarihi hafta … Başka bir yerde

 

Arjantin’de tarihi hafta başlıyor. Piqueteros grupları üç ayrı eylem düzenleyecek, eylemlerin saatleri, güzergahı konusunda anlaşmaya varıldı. Eylemin üçe bölünmesi ise aslında Piqueteros gruplarının hükümetle olan diyalogları sonucunda meydana gelen bir durum. Arjantin için başka bir “tarihi” gelişme ise Montevideo’da gerçekleşti: Başkan Kirchner 25. MERCOSUR (Güney Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması) Başkanlar Zirvesi’ne katıldı, IMF’nin borç ödemeleri takvimine karşı “Dubai’deki planımıza devam edeceğiz, hiçbir baskıya boyun eğmeyeceğiz” dedi. Dahası MERCOSUR’a yeni bir dizayn verilmesi konusunda daha fazla çalışılacağının işaretlerini verdi Kirchner.

 

Kirchner’in bu yaklaşımı politik bir taktik olarak yorumlanabilir (çünkü asıl rakibi olan Eduardo Duhalde de aynı toplantıya hiçbir sıfatı olmadığı halde katıldı; Duhalde’nin Brezilya Başkanı Lula’yla Ortadoğu gezisine katılmasından sonra MERCOSUR konusunda daha fazla söz sahibi olması Kirchner’in çok da hoşuna gitmiyor) ama, Kirchner’in Uruguay’da başkan Jorge Batlle’den önce Frente Amplio’yla görüşmesi kesinlikle bir taktik değildi. Frente Amplio geçen hafta yapılan referandum sonucunda petrol şirketinin özelleştirmesini durdurmayı başarmıştı. Referandum aslında Uruguay’da gelecek yıl yapılan seçimlerin bir provası niteliğinde olduğu için Kirchner’in geleceğe yatırım yaptığını söylemek gerekir.

 

Montevideo’daki Başkanlar Zirvesi sonucunda, Comunidad Andina Nacional (CAN) ülkeleri -Peru, Şili, Bolivya ve Ekvador’un oluşturduğu ticari birlik- ile MERCOSUR’un birleştirilmesi ilkesi benimsendi, Lula’nın 2006’da “MERCOSUR Parlamentosu” fikri tartışıldı (Lula bu fikri Avrupa Birliği’nden esinlendiğini belirtti) ve projeleri hayata geçirmek için öncelikle Bolivya, ardından da diğer Latin Amerika ülkelerinin MERCOSUR’a alınması kararlaştırıldı. Bütün bunlar bir proje halinde ama Latin Amerika’da alternatif bir ticari blokun oluşturulması tartışmasının gelecekte de devam edeceği kesin. Arjantin’de tarihi hafta başlıyor, Latin Amerika’da “tarih” devam ediyor...