Ağıt değil

-
Aa
+
a
a
a

31 Temmuz 2005Radikal Gazetesi

Şu aralar "Gandi" filminin bir sahnesini hep birlikte hatırlamanın zamanıdır. Acıdan yarı çıldırmış bir Hindu baba Gandi'ye Müslümanların oğlunu öldürdüğünü söyler. Daha şu kadardı der eliyle yeri işaret ederek. Öfkeden gözünü kan bürümüştür. O da öldürmeden rahatlamayacaktır. Gandi kısa bir sessizlikten sonra Hindu babaya şöyle der: "Bu cehennemden çıkışın yolunu biliyorum. Bir çocuk bulacaksın. Anası ve babası öldürülmüş bir çocuk. Seninki kadar. Ve onu kendi evladınmış gibi yetiştireceksin. Yalnız, çocuk Müslüman olmalı ve onu bir Müslüman olarak yetiştirmelisin." İnsanlık tarihinin ortasından bütün ezberleri bozarak, ardında kalanlara derin bir şaşkınlık, ince bir mahcubiyet bırakarak geçen Gandi, kin ve düşmanlığın körüklediği o cehennem ateşinden; acıtmadan dinmeyeceği sanılan o acıdan kurtulmanın yolunu biliyordu. Neden sonra ötekini anlamak, ötekinin varlığından feyiz almak olarak tanımlanacak olan öğretinin can damarını işaret ederek sessizce dikiliyordu kan ve ateşin ortasında. Gün gelip kendini de yakacağını bilerek. Ve kendini bu sondan korkmayacak kadar iktidarsız, çıplak kılarak. Şimdi, dünyanın bütün insanları yeniden türlerine ayrılıyor. Unutmuş olanlar hızla renklerini, ırklarını, dinlerini hatırlıyor. Aynı saçağın altında toplanıp aynı kadere yazılacak olanlar çaresizliğin gölgesinde korkuyla besleniyor. Herkes, önce çocuğum, diyor. Önce ailem. Önce soydaşım. Önce dindaşım. Herkes çocuklarına, yabancıların; farklı saçakaltlarında titreşenlerin sakınılacak canavarlar olduğunu öğretiyor. Esmerlere yanaşma, diyorlar. Beyazlardan uzak dur, onlara yakalanma, diyorlar. Kıyamet söylenceleriyle paramparça uykularımız. Savaşanların hepsi mağlup. Savaşa karşı olanların hepsi mağlup. Büyük şehirlerin sokaklarında, metrolarda, otobüs kuyruklarında bize benzemeyenleri linç etmeye hazır bekliyoruz. Bu kıyamet provasından çıkıp bu cehennemden kurtulmanın yolu kendimize benzemeyenleri koruyup bizden sakınmak. Bizden korkanları, bizim korktuklarımızı kucaklamak. Kimseyi kendimize benzetmeye çalışmayarak. Aksine karşımızdakinin farklılığından gurur duymayı, onun farklılığıyla beslenmeyi öğrenerek. Farklı olanın farklılığını yaşayabilmesinin güvencesi olmalıyız. Bu tür kriz dönemlerinden insanlığın sıçrayarak, yücelerek çıktığını hatırlamak gerek belki de. Ölümü göze alarak Yahudi çocuklarını saklayan Ari ırktan insanları, Filistinlilerin evlerini yıkan tankların altında kalan Yahudi gençlerini unutmamalıyız. Şefkatine sığındığımız her yabancının ailemize dönüşeceğine, şefkat sunduğumuz her yabancının silahını düşüreceğine inanmalı öncelikle. İçimize işlemiş, en derinimize kök salmış ırkçılığın şiddetle kışkırtıldığı şu günlerde önce kendimizi avlamalıyız. Yepyeni bir deri edinmeli. Bambaşka bir renk. Kimse, kendimiz bile ayırt edememeliyiz kendimizi diğer insanlardan. Yepyeni bir nefesle kabarmalı hevesimiz. Bize yakışacak yegâne intikamın, ölümden alacağımız olduğunu anlamalıyız. Ölümden intikam almanın yegâne yolunun yaşatmak olduğunu bir an olsun unutmayarak.