ABD Afgan Cihadının Tuzağında

-
Aa
+
a
a
a

Hürriyet, 19.9.2001

İslamcı hareketler konusunda dünyanın 1 numaralı uzmanı, Fransız uzman Gilles Kepel: "ABD, Afgan cihadının tuzağına düştü."

Bugün artık dünyayı sarsacak bir terörist mekanizma haline gelmiş olan Afganistan kökenli Cihad, 11 Eylül 2001'de Amerika'nın kalbine bir mızrak gibi saplandı. Afganistan'a karşı-saldırıya hazırlanan ABD, 20 yıl sonra oyunun ilk karesine geri dönmüş durumda. Taliban’ın yeni ideolojisi ‘Selefi-Cihadcılık’. Bu yeni ideoloji, kutsal metinlerin Arabistan’daki gelenek doğrultusunda yorumlanmasını içeriyor. Ancak arada önemli bir fark var: Batı ülkelerinden Müslüman dünyasındaki müttefiklerine kadar, Suudi Arabistan dahil tüm ‘dinsiz-imansız’ rejimlere karşı silahlı mücadeleyi öngörüyor.Başkan Bush'a göre, ABD'nin 11 Eylül günü karşı karşıya kaldığı terör vahşeti ve gücünün sembolüne indirilen inanılmaz darbenin sorumlusu net: Suudi Arabistanlı milyarder ve Cihad yandaşı Usame Bin Ladin'in esrarengiz bağlantıları ve dünyanın en yoksul ülkesinde, Afganistan'da onu barındıran Talibanlar. Oysa, yirmi yıldan beri Amerikan iktidarı Afganistan'da Cihad'ın en radikal militanlarıyla ilişki kurmuştu. 80'li yıllarda Sovyetler Birliği'ne karşı modern bir savaşa hazırlamış, silahlandırmış, Körfez'in petrol krallıklarıyla birlikte finanse etmişti. Onları istediği gibi manipule edebileceğini sanıyordu. Dolayısıyla, Afganistan'a yapılması planlanan saldırı, uzun zaman ortaklık yapmış, birbirlerini iyi tanıyan düşmanları karşı karşıya getirecek. Bugünkü olayların ötesinde, kaybedilecek ya da kazanılacak şeyleri bu çerçevede değerlendirmek gerek.MÜSLÜMAN ÖĞRENCİLERDEN HARAÇ Bu petrol krallıkları, mücahidleri kullandıktan sonra onlardan rahatlıkla kurtulabileceğini sanmış, on yıllık savaş boyunca Peşaver kamplarında olup bitenleri küçümsemişti. Oysa, Amerikan gözetiminde, aşırı şiddetle beslenen kendi içine kapalı bu ortamda yaşayanlar, Sovyet süper gücününün dize getirilmesini tek başlarına başardıklarına inanıyorlardı.Irak'a karşı savaş, ABD ve petrol monarşileriyle Cihadcılar arasındaki politik ittifakı sona erdirdi. Cihadcılar uluslararası ittifaka karşı tavır aldılar. Ancak istihbarat servislerinin mantığı, çoğunluğu Amerika'ya davet edilen ve buradaki üniversite kampüslerinde Müslüman öğrencileri taciz edip Afgan cihadı için para toplayan bu militanlarla ilişkileri korumayı gerektiriyordu. Bu bağlamda 26 Şubat 1992'te World Trade Center'a karşı bir ilk saldırı gerçekleştirildi. Eylemciler yakalandı, ancak ne eylem emrini verenlerin kimliği, ne de Mısırlı Şeyh Ömer’in ABD'ye gelişinde Amerikan gizli servislerinin rolü tam olarak anlaşılabildi. Bu olayda, Amerikan toprağının bu tür örgütler karşısındaki savunmasızlığı, eski koruyucularının bu eylemcilerle sürdürdüğü ilişkilerdeki karanlık noktalar bir sorun olarak ortaya çıktı. Pakistan medreselerinde yetişmiş bu Afgan 'talebeler,' 1994'ten itibaren Pakistan gizli servisleri tarafından iktidarı ele geçirmeleri için teşvik ediliyorlardı. Amaç mücahidlerin ülkeyi içine sürükledikleri anarşiye son vermekti. Ladin'in Sudan üzerindenAfganistan'a geri dönüşü1996 yazında Usame Bin Ladin Afganistan'a geri döndü. Bir süre sonra onu vatandaşlıktan atacak olan Suudi Arabistan'ı terketmiş, Hasan el Turabi'nin Sudan'ında yaşamıştı. 23 Ağustos 1996'da, gelecekteki eylemlerine dini bir temel sağlamak amacıyla ‘‘Mukaddes Toprakları yani Mekke ve Medine'yi işgal eden Amerikalılara karşı cihad’’ ilan etti. Bu metinde, ‘‘siyonist-haçlı’’ ittifakına eklemlenen Suudi rejimi sert bir şekilde eleştiriliyor ve Suudi hanedanı tarafından ezilen ‘‘büyük yerel tüccarların’’ hakları savunuluyordu. Bin Ladin'in kendisi de bu sınıfa dahildi, çünkü Arabistan'ın en büyük müteahhitinin oğluydu. Şubat 1998'de Afganistan'da bulunan Bin Ladin ve aşırı islamcı bazı küçük gruplar ‘‘Yahudilere ve Haçlılara Karşı Uluslararası İslami Cephe’’ adı altında bir cephe oluşturduklarını açıkladılar. Bunun kurucu metninde, ABD tehdit ediliyor ve ‘‘mümkün olan her ülkede sivil ya da asker Amerikalıların ve müttefiklerinin öldürüleceği’’ belirtiliyordu. Bu açıklama tam da Afganistan mücahidlerinin 1990'lı yıllarda başlattıkları ‘‘cihad’’ın; Cezayir, Mısır ve Bosna'da yenilgiye uğrayıp, radikallerin kontrol edilemeyen şiddetiyle başa çıkamayan islamcı hareketlerin yarattığı sosyal dinamiğin düşüşe geçtiği bir döneme rastlıyordu. Aynı yıl 7 Ağustos'ta, Amerikan askerlerinin 1990'da Arabistan'a girişinin yıldönümünde, Nairobi ve Darüsselam elçilikleri bombalandı ve 200'den fazla kişi öldü. Bunların 12'si Amerikan vatandaşıydı. 2000'de USS, Cole Aden Limanı'nda bir kamikaze teknenin saldırısına uğradı.Bölge daha adil bir dünyaya ikna edilmeli Ancak, 11 Eylül tarihli görüntüler durumda bir değişikliği ortaya koyuyor: El Aksa intifadasının patlamasından bu yana müslüman dünyasında insanları etkileyen bir dizi olay içinde yerini alıyor: Irak'ın bombalanmasının ardından Filistinlilerin gösterileri, İsraillilerin elektronik savaşın sofistike yöntemleriyle sürdürdüğü baskı ve ABD'deki vahşi saldırı, bu iki durumu birbirine ekliyor.Bugün artık dünyayı sarsacak bir terörist mekanizma haline gelmiş olan Afganistan kökenli Cihad, 11 Eylül 2001'de Amerika'nın tam kalbine bir mızrak gibi saplandı. Afganistan'a karşı saldırıya hazırlanan ABD, 20 yıl sonra oyunun ilk karesine geri dönmüş durumda. Kumandan Mesud'un, büyük olasılıkla Bin Ladin'in adamları tarafından öldürülmesi, Taliban'a karşı muhalefetin en önemli unsurunu ortadan kaldırdığı için ABD'nin işini daha da zorlaştırdı. Saldırıyı bekleyen Kandehar Emiri Molla Ömer, tıpkı Saddam Hüseyin'in 1991'de yaptığı gibi bütün dünya müslümanlarını dayanışmaya çağırıyor ve yangının yayılacağını umud ediyor. İslam ülkeleri, İran ve Sudan da dahil, Taliban'ı tek başına bırakmak istediklerini bildirdiler. Ama, bölge halkını, Taliban'ın ortadan kalkmasıyla birlikte Usame Bin Ladin'e atfedilen kıyameti andıran terörizmin ardından ‘‘medeniyetler çatışmasının’’ değil, daha adil ve dayanışmacı bir dünyanın geleceğine ikna etmek gerekiyor. Afganistan bozgunu Sovyetler’in sonuydu1989 yılının, 15 Şubat günü Mücahidler tarafından yenilgiye uğratılan Kızıl Ordu Afganistan'ı terkediyordu. ABD, Afganlı mücahitlerle onlara katılmış olan radikal İslamcı Arap ve Pakistanlılara tam desteğini vermişti. Şimdi de çifte zaferi kutlamaktaydı. Afganistan bozgunu, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından bir kaç ay önce Sovyet sisteminin çökmesine neden oldu. Peşaver dolaylarında yoğunlaşmış olan radikal İslamcılar komünizme karşı savaşmaktaydı. Üstelik ‘‘Şeytan İmparatorluğu’’na indirilen son darbe, fazla da pahalıya mal olmamıştı: Cihad'ın faturası Washington'a yılda 600 milyon dolara patlamıştı.