Deprem sonrası hayvan kurtarma ve afet koordinasyonu

-
Aa
+
a
a
a

Konuğumuz Mine Yıldırım ile deprem sonrasındaki hayvan arama kurtarma faaliyetlerini ve afet koordinasyonunu değerlendiriyoruz.

Açık Yeşil: 08 Mart 2023
 

Açık Yeşil: 08 Mart 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)

Ümit Şahin: 95.0, Açık Yeşil başlıyor. Ben Ümit Şahin.

Ömer Madra: Ben de Ömer Madra.

Ü.Ş.: Programa başlarken destekçimiz Işıl Sarıyüce’ye teşekkür ediyoruz. Deprem gündemine devam ediyoruz ve bugün bir konuğumuz var. Dört Ayaklı Şehir’in koordinatörü, hayvan hakları, kent tarihi ve siyaseti üzerine araştırmacı arkadaşımız Mine Yıldırım. Mine hoşgeldin, günaydın.

Mine Yıldırım: Hoşbulduk, günaydın.

Ö.M.: Hoşgeldin Mine.

M.Y.: Hoşbulduk.

Ü.Ş.: Evet, aslında depremde ölü sayısı 46 bini geçti. Ancak depremde hayatını kaybeden hayvanların sayısını bilmiyoruz. Açıkçası bu sayıyı da kimse tutmuyor. Ama ilk günden beri, 6 Şubat gününden beri bir hayvan kurtarma ve afet koordinasyonu kuruldu. Bunu kuranlardan biri de Mine Yıldırım. Şimdi biraz deprem sonrası dönemde arama kurtarma faaliyetleri ve sonrasında da kurtarılan hayvanların bakımıyla ilgili yapılanları biraz konuşacağız. Son derece önemli ve yoğun bir iş yapıldı biliyoruz. Biraz hikâyelerle başlayabilir miyiz? Yani bu enkazda sizin dörtayaklısehir.org web sitenizde ve Instagram sayfanızda da bazı hikâyeler var. Bu depremde hayatını kaybeden ya da enkazdan kurtarılan bazı hayvanların hikâyeleriyle istersen başlayalım.

M.Y.: Çok teşekkürler. Hikâyelerle başlayalım fakat hikâyelerle başlamak biraz zor. Çünkü çok fazla insanın aklının alamayacağı, bazen ruhun kaldırmakta zorlanacağı hem çok güzel hem mutluluk verici hem de çok üzücü hikayeler var. Kurtarma hikayeleri dışında bizim anlatmak istediğimiz ve anlatılmayacağını düşündüğümüz en önemli hikâyelerden biri ‘arama kurtarma köpekleri’nin. İngilizcesiyle first responder[ilk müdaheleci], Türkiye'de ‘afet durumuna ilk cevap veren’... 6 Şubat gününden beri diğer aksaklıkları, düzenli birliklerin orada olmaması, askeriyeyi, devleti, AFAD'ı (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı), Kızılay'ı zaten konuşuyoruz. Bunlar dışında resmî kurumlar tarafından eğitilip yetiştirilen arama kurtarma köpeklerinin hikâyesi bence bütün bu hikâyenin içinde unutulmaması gereken en kritik hikâyelerden bir tanesi. Şimdi hayvan hakları açısından tabii ki hayvanların bu tip afetlerde, savaş, çatışma koşullarında ya da ileri tahribat ekolojileri içerisinde kullanılması, çalıştırılması, bununla ilgili eğitim almaları her zaman problemli bir nokta. Ama afet köpekleri hayat kurtardığı için, yaşamı kurtarmak öncelikli olduğu için büyük bir alkışla, heyecanla, sevinçle karşılanan varlıklar oldu. İşin büyük kısmı dayanışma ve gönüllülük üzerinden yürüdüğü koşullarda, bütün bu resmi kurumların cevap vermediği ilk günlerden bahsedeceğim. Bu arama kurtarma köpeklerinin kaç tane olduğunu bilmiyoruz. AFAD'ta kaç tane var bilmiyoruz. Bununla ilgili resmi rakamları bilmiyoruz. Kaç köpek bölgeye intikal etti bilmiyoruz. Ama bizimle birlikte yani hayvan arama kurtarma gönüllüleri enkaza girdiği anda bu köpeklerle karşılaşıldı. Bu köpekler AFAD'ın. Biraz da düzensiz şekilde, düzensiz birlikler şeklinde enkaza sokuldu ve pek çok enkaz başındaki arama kurtarma gönüllüsü arkadaşımızın aktardığı üzere enkaza giren arama kurtarma köpeklerinin çok çok azı çıkabildi. Biz bunlardan yalnızca Proteo’yu biliyoruz. Başka bir ülkeden gelip, onlarca yaşamı kurtarıp, burada, Türkiye'deki bir enkazda öldü bu hayvan. Bunun hikâyesi de çok acıklı elbette. Fakat Proteo kahramanlaştırılırken burada ölen diğer köpekler, bu işi yapmak üzere enkaza sokulup ölen köpekler anılmadı, konuşmuyoruz bile. O yüzden onların hikayesi bizim için çok öncelikli. Kalbimize çok dokunan bir hikâye. Düzensiz bir şekilde enkaza sokulduklarını biliyoruz. Veteriner hekim, veteriner teknikeri, enkaza giren akredite arkadaşlarımızın gözleri önünde sırf bu düzensizlikten dolayı, sırf bu tedbirsizlik ve ikmalden dolayı pek çoğunun ezilerek öldüğünü biliyoruz.

Ü.Ş.: Bu hiç basına yansımadı değil mi?

Ö.M.: Düzensiz girmek kavramını birazcık açar mısın bir iki cümleyle?

M.Y.: Elbette. Şimdi burada enkaz alanından yani enkazın başından bahsediyorum. Enkaz alanından ve ilk günlerden söz ediyorum. Pek çok çöküntü ve göçük alanı var. Sadece hayvanın girebileceği, insan kurtarma ekiplerinin giremeyeceği, henüz makinaların girmediği yerler... Eğitimli köpekler zaten eğitimleri bu iş olduğu için o aralardan, çatlaklardan, göçük alanlarından girmeye çalışan hayvanlar. Ama önce içerideki gaz çıkışı, bir ses, çöküntü riski mutlaka tespit edilmeli, ardından bu hayvanların o alana sokulması gerekiyor. Aksi halde düzensiz bir şekilde hayvanı siz bölgeye getiriyorsunuz. Enkazın başında duran arama kurtarma köpeği zaten hamle yaparak enkaza giriyor. Koşullandırılması, eğitimi bu yönde. Ama biz bunun Türkiye'deki enkaz arama kurtarmalarında yapılmadığını gördük. Gözümüzün önünde ezilerek ölen hayvanlar oldu. Yani son derece riskli. Risk, arama kurtarmanın içinde var zaten. Pek çok insan da enkazda ya çıkarıldı ya da örneğin İstanbul Şişli'den gönüllü olarak giden iki arama kurtarma gönüllüsü insan arkadaşımız da enkazda kalarak hayatını kaybetti.

 Ü.Ş.: Üçüncü depremde galiba değil mi?

M.Y.: Evet. Artçı depremlerde, arama kurtarma göreviyle orada oldukları için. Bu arada bütün bunlar oldu ama hâlâ bu devam ediyor. Buralardan biz pek dersler çıkaramıyoruz. Çıkaramıyoruz maalesef diyorum çünkü ihtiyaç devam ettiği sürece, binadan ses geldiği sürece insanlar ve insanların eğittiği hayvanlar enkaza doğru girecekler, giriyorlar zaten. Hasarlı binaya giriyorlar. Belki en riskli yıkıntı alanına değil ama örneğin merdiveni çökmüş binalara bu köpekler sokuldu, göçük alanlarına sokuldu, zeminin altında kalan, toprak altı yapılara sokuldu ve çoğu çıkamadı veya çıkamadığı için vazgeçti. Enkaza bir can daha, bir hayat daha eklendi. Onlarca enkaz yaşadık. Bunlar basına yansımadı. Bunları bilmiyoruz. Bence bu hikâyenin insan düzenlemesi nedeniyle ölen hayvanları kahramanlaştırmak son derece yanlış. Bu hayvanlar kahraman değil aslında. Bu hayvanlar hiçbir doğal nedenden dolayı hayatını kaybetmeyebileceği halde bu enkazda hayatını kaybetti. Bu bir doğal afet değil. Ölümlerin hiçbiri değil belki ama bu hayvanlarınki hiç değil. Aslında ekstra, üzerine ilave bir yaşam olarak eklediğimiz kayıplar bu hayvanlar. Düzensizlikten kastım, arama kurtarma köpeklerinin enkaza müdahale etmesinde protokol dışı belirli bilimsel protokolleri var. İnsanlar için de... Enkaz başında bütün o duygu yönetimi, alışkanlıklar, yapabilirlikler çok önemli. Çünkü çok ağır bir durum. Son derece travmatik bir durum. Fiziksel kapasite gerektiren bir durum. Duygusal kapasiteyi yönetme, duygusal yönetim gerektiren bir durum. Hayvanlar da bunun eğitimini alıyor. Tabii Türkiye'de hayvan eğitimi son derece denetim dışı ve tamamen regülasyonların dışında, denetime tabi olmadan ilerleyen bir şey. Ama bu köpeklerin özel olarak eğitildiğini biliyoruz. Dediğim gibi veri eksikliği burada en önemli şey; ‘kaç köpek getirildi ve kaçını kaybettik.’ Bunu bilmiyoruz. Ama biz tanıklıklar üzerinden bu hayvanların nasıl öldüğünü biliyoruz. Bunlar en acı hikâyeler. Bir de güzel hikâyeler var.

İlk kez bir hayvan arama kurtarma koordinasyonu var

Ü.Ş.: Güzel hikâyelerden öte aslında ben biraz şeyi de sormak istiyorum. Bu kurtarılan, enkazdan çıkarılan hayvanların hikâyeleri derken nasıl oldu bu örgütlenme yolu? Yani orada insanlar, herhalde depremzedeler tabii ki kendi komşularını, yakınlarını kurtarırken orada gördükleri hayvanları da kurtarıyorlar. Ona bir şey demiyorum. Ama özellikle hayvan arama kurtarmayla ilgili bir organizasyon yapılıp müdahalede bulunuldu. Ben biraz onun da hikayesini yani hangi, nerelerde, kaç kişi, nasıl müdahale etti ve bunun eğitimini almış mıydı? Biraz onlarla da ilgili sormak istemiştim.

M.Y.: Bu depremde harekete geçen hayvan arama kurtarma koordinasyonu, Türkiye'deki doğal afetlerde ilk kez bu denli düzenli. Bu çok önemli. Türkiye bir afetler ülkesi maalesef. Afet yönetimini biliyoruz ama ilk kez bir hayvan arama kurtarma koordinasyonu var. Burada organizasyondan ve koordinasyondan bahsediyorum. Onun dışındaki bütün afetlerde çeşitli girişimlerle, bireysel, tekil girişimlerle arama kurtarma var. Fakat bu afette başarabildiğimiz, burada başarı demek çok acı bir ifade ama bu afette organizasyon açısından başarabildiğimiz şu oldu; biz 6 Şubat sabahı mevcut bütün hazırlığımızı harekete geçirebildik. Bu hazırlıkları da biz hem 2020’deki İzmir depreminde hem de geçen yılki Marmaris yangınlarında başladığımız ‘tabandaki yatay örgütlenmeyi’ harekete geçirebildik. Nasıl yaptık bu yatay örgütlenmeyi? Yangınlar zamanında, birincisi artık idrak ve düşünce, organizasyon ve planlama işi var burada. Özellikle nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı kent alanlarında yaşanacak afetlerde, insan kurtarmanın yanında özellikle evcilleştirilmiş, büyük çoğunluğu kentlerde yaşayan hayvanları, çiftlik hayvanlarını, hem yaban hayvanlarını hem de kentte yaşayan hayvanları etkileyen deprem, yangın gibi büyük bir afette, bizim hem hayvan türüne göre hem de mekânsallarmış bir kurtarma planı yapma çalışmalarımız vardı. Biz buna Marmaris yangınlarında başlamıştık. Fakat yangın tabii ki başka bir afet türü. Daha çok yaban hayatını etkiliyor. Yaban hayatına müdahalenin de belirli kısıtları var. Yaban hayatını kurtaran veterinerlere, özel bir veterinerlik eğitimi, özel bir hayvan sağlığı eğitimi gerekiyor ve Türkiye'de bu da çok az. Yani afette yaralanmış bir yaban hayvanı bulduğunuzda buna tıbbi destek verebilecek veteriner sayısı çok az ya da çok özelleşmiş bazı tesisler, araçlar ve ekipmanlar gerekiyor. Yaban hayvanlarını bu afette de kurtaramadık ama sokak hayvanları için ve evlerde yaşayan evcilleştirilmiş hayvanlar için yaptığımız birinci şey, uzmanlıkları ve çalışmalarına göre organizasyon ağını mobilize etmek oldu. İlk yapabildiğimiz bunun birinci ayağı ve bizim bu müdahaleyi yapmamızı sağlayan şuydu; 6 Şubat gecesi ben deprem sırasında uyanıktım ve depremi sosyal medyada gördüm, 6 Şubat günü öğle saatlerinde, öğlen 13.40 gibi bir hayvan kurtarma organizasyonu 12 tane jeneratörü yola çıkardı. Bunu yapabilmemizi sağlayan şey ilk tespitler. Bu çok önemli, planlaması çok önemli. Hayvan kurtarma ya da insan kurtarmada enerji ihtiyacı çok önemli. Durumun boyutunu, afetin boyutunu anlayıp enerji ihtiyacını kestirmek, buradaki en kritik adım. Marmaris yangınlarında yapamamıştık. Burada yapma şansımız oldu. Planlayabildik ve jeneratörler hızla hareket etti. Daha sonra da jeneratör takviyesi yapıldı. Enerji ihtiyacını karşılamaya yönelik çalışmaları yaparken arka plan çalışması dediğimiz yani o afete gidecek gönüllülerin dışında enkaz başına giden akredite kurtarma gönüllülerine ulaştık. Hayvan kurtarma üzerine özel eğitim almış kişiler zaten yola çıkmıştı. Kimisi AFAD, kimisi Kızılay, kimisi AKUT (Arama Kurtarma Derneği) ya da çeşitli kurumlardan akreditasyonunu tamamlamış doğrudan kurtarma ekibi arkadaşlarla enkaz başındayken hızlı görüşmeler sağladık. Enkaza girecek insana siz bir görev tayin edemezsiniz, etmiyorsunuz. Enkaza girdiğinde herhangi bir yaşam belirtisini zaten bulup çıkartıyor. Dolayısıyla bu insanları tanımak, tanışmak ve koordinasyonunu sağlamak hem çok önemli hem de o zaten enkaza müdahale edecek, kendi işini yapacak.

Ü.Ş.: Şunu sormak istiyorum, sizin organize ettiğiniz gönüllüler enkaza girerek kurtarma işini de yaptılar mı yoksa daha çok arama kurtarma ekipleri tarafından çıkarılan hayvanların sonraki bakımları, ailelerine kavuşturulması gibi kısımlarda mı daha çok görev aldılar?

M.Y.: Her ikisini de yaptılar. Bizim veterinerlerimiz enkaz alanına girdi. Önceden akreditasyonlarını tamamlamış gönüllülerimizin, Marmaris yangınlarına da müdahale etmiş sayıca çok az sağlık ekibimizin, toplam dört tane, ilk gittikleri yer Hatay. Daha sonra bütün bölgeyi hızla gezerek özellikle Maraş, Hatay, Adıyaman hattında enkaza girdiler. Enkaza girip hayvan çıkardılar. Ama işin büyük ve ağırlıklı kısmı dediğiniz gibi enkazdan çıkarılan hayvanın ya da bir şekilde bulunan hayvanın, kimin çıkardığı önemli değil, hızlıca uzaklaştırılıp rehabilitasyonu ve bakımı. Bunun için asıl network [ağ sistemi] çalışması, yani ağı kurmak, organizasyon alanı kurmak burada çok önemliydi. Çünkü hayvan alındığında enkaz başındakinin ilgilenecek vakti yok. Bölgede herhangi bir faaliyet gösteren, ilk birinci hafta herhangi bir faaliyet gösteren sağlık ekibi, veteriner kliniği yok. Herhangi bir klinik yok. Hızlıca afet alanından uzaklaştırılması da bu arka plan çalışması dediğim ağırlıklı çalışmanın en büyük kısmı oldu. Keşke ilk kısım daha büyük olabilseydi. Bu kadar enkazdan daha fazla hayvan çıkarılabilseydi. Ama çıkarılan hayvanların tedavisi ve bakımı bütün organizasyonun odaklandığı temel mesele oldu. Hâlâ da böyle bu arada.

Ü.Ş.: Peki çok fazla ailesi de enkaz altında ölmüş olan sahipsiz hayvan var mı? Kalan yerde sizin sahiplendirebildiğiniz hayvanlar oluyor mu?

M.Y.: Var. Yani bu ilk iki haftadan bahsedeceğim. Sonrasındaki sayılar biraz daha fazla. İlk iki hafta içinde bizim arama kurtarma gönüllülerimiz, yani spesifik olarak hayvana özgü kurtarma alanında bulunan arkadaşlarımızın kurtardığı 88 kedi, 164 köpek ve 3 de kuş. Bunlar hayatta kalan yalnızca bütün bu alanlarda çıkardıklarımız.

Ü.Ş.: İlk iki hafta.

M.Y.: İlk iki hafta içerisinde, evet. Daha sonra enkaz alanından çıkaramamaya başladıkça çalışmalar devam etti ama çıkardığımız, hayatta ve tedavisini üstlendiğimiz bu kedilerden 17 tanesi ailesinin tamamını kaybetmişti. Bunu tespit ettikten sonra yeni yuvalarına gittiler. 164 köpeğin 164’ü de sahipsizdi. Bir kısmı barınaklarda zaten tecrit altında tutulan hayvanlar.

Ü.Ş: Sokak hayvanları da var mı bunların arasında?

M.Y.: Evet, köpeklerin hepsi sokak hayvanı. Çıkardığımız köpeklerin hepsi sokak hayvanı. Nasıl yapabildik sokak hayvanlarını? Barınaklar, yıkılan barınaklar vardı. Özellikle Hatay barınağı. Burada tutulan hayvanların hızlıca büyük şehirlerde tedavi altına alınması ve yuvalandırılması...

Ü.Ş.: Barınakta çok fazla ölen hayvan var mıydı?

M.Y.: Var, tabii ki var. Barınakların normal koşulları da bir kez daha ortaya çıktı. Zaten bölgedeki barınaklar bütün illerde olduğu gibi korkunç koşullarda yani hayvan bakımına uygun olmayan barınaklar. Buradaki sorunlar da ortaya çıktı. Yıkım nedeniyle barınakta ölen değil yani mekânsal tasarımın kötü olması nedeniyle, sağlıklı bir yapı olmaması nedeniyle ölen hayvanlar, daha çok barınaklarda değil çiftliklerde tutulan büyükbaş hayvanlar.

Ö.M.: Ben de bir şey ilave edeyim soru olarak; bütün bu ölüp giden hayvanların bu durumu karşısında herhangi bir sorumluluk alan, istifa eden ve cezalandırılması beklenen kimse yok gibi geliyor. Birinci sorum bu. İkincisi de bu hesabın sorulmasına ihtimal veriliyor mu?

M.Y.: İlk anlattığım arama kurtarma köpekleri için biz bilgi başvurusunda ve bilgi başvurusuna gelen cevap ışığında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyoruz. Bir açıklama bekliyoruz. Öncelikle bilgi edinme üzerinden bilgiyi edinmemiz gerekiyor. Veri kaybını aştığımızda arama kurtarma köpeklerinin hesabını sormak için yasal yollara başvuracağız. Onlar hakikate açık bir mesele. Evcil hayvanlar içinse maalesef. Şu an arama kurtarma çalışmalarındaki kaos nedeniyle ve daha sonra kurtarma sürecindeki önceliğimiz, hayvanı yeniden sağlıklı bir yaşam koşuluna ulaştırmak.

Ö.M.: Pardon, bir şey daha. Üçüncü sorumuz da kendimize tabii. Medyada bunlardan hiç bahsedilmemesini nasıl yorumlayacağız? İnanılır gibi değil yani.

M.Y.: Şimdi bunların medyada bahsedilmemesini yani buna ihmal ya da atlama ya da yok sayma değil, ‘çok özel ve özenli bir yok sayma’ olduğunu düşünüyorum.

Ü.Ş.: Bilerek yani.

M.Y.: Bilerek yapılmıştır. Çünkü hayvan kurtarma ekiplerinin sahada temas ettiği yüzlerce gazeteci, arama kurtarma gönüllüsü, sivil toplum, pek çok insan vardı. Bu anlattığım çalışmaların her birinin olması sahada sayısız temas sayesinde ve organizasyon sayesinde oldu. Buradaki inanılmaz bir dayanışma örneği ama sadece dayanışma değil, sadece o sivil ve yardımlaşma duygularıyla değil. İnanılmaz bir organizasyon ve bir boşluğu açığa çıkarıyorsunuz. Her kurtardığınız hayvan, tıpkı o evlerin içerisinden çıkan insan bedenleri gibi ölü ya da canlı çıkan her hayvan bir suç kaydı, bir sabıka kaydı. Bu yapılar için, insanlar için, belediyelerden çıkardığınız hayvanlar, barınakların durumuna dair ki belediye dediğinizde örneğin her evde bir iki evcil hayvan var, belediyeden yüzlerce köpek çıkarılıyor. Zaten korkunç durumda yaşadığını, yaşamış olduğunu anlıyorsunuz. Bir de üstüne belediye yapısının çöktüğü hayvanlar bunlar. Ya da bizim çıkardığımız ya da yardım ulaştırdığımız büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, ilk iki hafta boyunca içecek su bulamayan, iletilmemiş hayvanlar bunlar. Özellikle Hatay'ın kırsallarında yaşayan, büyükbaş hayvancılıkla geçinen insanların birlikte yaşadığı, baktığı hayvanları susuzluktan öldüler, enkazdan değil. Şimdi her bir kurtarma inanılmaz bir ihmali ortaya çıkarıyor. Bir ineğin içmesi gereken su, benim uzmanlığım büyükbaş hayvanlar değil, sokak hayvanları, özellikle köpekler ama ben bir ineğin günlük içmesi gereken suyun en az 40 litre olduğunu öğrendim ve bu insanlar karları eriterek ineklerini beslediler. Birinci haftanın sonunda bu ineklerin çoğu öldü zaten. Ya hipotermiden ya hastalıktan ya da kırıklar nedeniyle öldüler. Yani sizin sorunuza kısa cevap, burada hayvan varlığına dair öyle bir ihmal ortaya çıkıyor ki, öyle bir yok sayma ortaya çıkıyor ki... Haberlerde biz görmeyi hiç beklemedik bunu. Yani her yok sayma normal şartlardaki koruma mantığına işaret. Normal şartlarda korunmayan hayvanın afet durumundaki ölümü haber yapılmadı.

Ü.Ş.: Ben aslında “AFAD burada bir şey yaptı mı?” diye soracaktım ama cevabı belli olduğu için ve iki dakikamız kaldığı için o soruyu geçiyorum.

Ö.M.: Sadece güzel bir hikâyeyle bitirelim ne olur.

Ü.Ş.: Evet bir güzel hikâye dinleyebiliriz. Bir de en son, şu anki ihtiyaçlar ne ve destek olmak isteyenler ne yapabilir?

M.Y.: Güzel hikâyelere hep az vakit kalıyor ama çok fazla güzel hikâye var. Bu 250’den fazla hayvanın, her birinin kurtarılması bütün üzüntüleri unutturmasa da çok güzel hikayeler. 11. gün Yayın Haber’den sevgili Can Ertuna, öğlen vakti bizi aradı. Bölgeyi terk ederken şok halinde, tek bir noktaya bakan, hiçbir sese cevap vermeyen dördüncü katta bir kedi gördü. Tamamen yıkılmış bir bina. İç merdivenleri yıkılmış dolayısıyla vinç gerekiyor. Binaya giriş hiçbir şekilde mümkün değil ve bizim artık çok yorulduğumuz, ekiplerimizin artık çalışamaz durumda olduğu bir günde, bir anda geldi haber. Hayvan kırık bir pencerenin önünden ayrılmıyor, belki arkası boşluk. Orada duruyor. Yorulmuş, susamış, acıkmış... Can Bey'in çektiği fotoğraf sayesinde inanılmaz bir koordinasyon oldu. Konya itfaiyesinin oradan geçen vincini, biraz ikna, biraz o anlık bir boşluğu yakalayarak, TEDAŞ (Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi) ekipleri sayesinde aldık. Ailesi de hayattaydı. Bu vinçlerle alındı bu hayvan. İstanbul'a getirildi. Tedavisi tamamlandı. Hafta sonu itibarıyla ailesine döndü. Bu onlarca hikâyeden bir tanesi. Şu anki acil ihtiyaçların birincisi, bir arka plan örgütlenmesi. Gönüllülerin yani bu işe eğilimi olan, hayvan kurtarmaya eğilimi olan gönüllülerin bize ulaşmasını çok isteriz. Birlikte çalışabilmek çok isteriz. İkincisi de her zaman destek. Hayvan kurtarma malzemeleri, ihtiyaç malzemeleri insan kurtarmayla çok aynı ve benzer. Bizim gönderdiğimiz, bizim bölgeye ulaştırdığımız kedi, köpek taşıma kutularında ilk hafta termal korumayla birlikte bebekler yatırıldı. Bu çok önemli. Şunu söyleyerek bitirmek istiyorum. Normal şartlarda Türkiye'de her zaman hayvan hakları ya da hayvan kurtarma sanki talihi bir meseleymiş gibi, Türkiye'nin başka problemlerinin arasına hiç sıra gelmeyen meseleler gibi görülüyor. Hak savunuculuğunda bile, muhalif çevrelerde bile... Ama söz konusu yaşamın kendisi olduğunda, afet durumunda alandaki hiç kimsenin bir ayrımı yoktu. Hiçbir ayrım yoktu. Bunu maalesef resmî kurumları dışarıda bırakarak söylüyorum. Herkes bu hayvanları kurtardı ve bunun önemi de ortaya çıkmış oldu hakikaten. O yüzden bu dayanışmaya destek bekliyoruz aslında. Beklediğimiz bu. Birlikte planlamak ve organize olmak.

Ö.M.: Nereyi arayacağız?

M.Y.: Dört Ayaklı Şehir, normal şartlarda kent hayvanlarını kurtarmaya çalışan ve hayvan hakları arşivleri tutan bir kolektif. Fakat artık Türkiye'nin ve dünyanın gerçeğiyle, iklim krizi, doğal afetler vesaireyle birlikte artık afet koordinasyonu ağırlıklı olan bir kolektif. Bize ulaşabilirler.

Ü.Ş.: Onu da sosyal medyada Dört Ayaklı Şehir olarak bakarsanız bulabiliyorsunuz. Web sitesi de var. Çok teşekkürler Mine.

M.Y.: Ben teşekkür ederim.

Ü.Ş.: Mine Yıldırım bugün konuğumuzdu. Deprem sonrası hayvan kurtarma afet koordinasyonunu konuştuk. Kendisi Dört Ayaklı Şehir’den ve akademisyen arkadaşımız. Çok teşekkürler.

Ö.M.: Çok teşekkürler Mine.

M.Y.: Ben teşekkür ederim. Hoşçakalın.

Ü.Ş.: Hoşçakalın.

Ö.M.: Hoşçakalın.