Açık Radyo 25 yaşında!

Açık Radyo'dan
-
Aa
+
a
a
a

Açık Radyo, 25 yıl önce bugün 13 Kasım 1995'te ilk yayınını yapmıştı. 25 yıllık dönemi 25 dakikalık bir ses kolajı haline getirdik. Agos gazetesinde konuyla ilgili yayınlanan yazıyla birlikte sizlere sunuyoruz.

Agos'un Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra'ya sorduğu sorular şunlardı:

- Açık Radyo, bu hafta kuruluşunun 25. yılını kutluyor. Açık Radyo’nun Türkiye medyası için öneminden bahsedebilir misiniz?

- Günümüzde radyo kanalları, bir haber aracı olarak çok kullanılmasa da Açık Radyo bu anlamda diğerler frekanslardan farklı bir öneme sahip diyebiliriz. Size göre Açık Radyo’yu diğer frekanslardan ayıran özellikler neler?

- Radyonun 25 yılda kat ettiği yolları kısaca özetleyebilir misiniz? Sizce geride bıraktığımız bu çeyrek asırda radyo için en önemli anlar, hatıralar nelerdi?

- Bağımsız bir radyo frekansı olmanın en zorlu tarafı belki de maliyet. Açık Radyo’nun yayın hayatını sürdürebilmesi için her yıl bir destek haftası düzenleniyor. Bu özel haftayı nasıl geçiriyorsunuz?

- Açık Radyo’nun belki de en güçlü yanı, dinleyicileri. Buradan bu vesileyle dinleyicilerinize iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

 

Ömer Madra ise bu sorulara tek bir yazıyla cevap verdi:

 

Merhabalar,

Belki tuhaf kaçacak ama 5 sorunuza birden birleşik olarak tek bir cevap vermeye kalkışacağım izin verirseniz. Üstelik, kendi cevabım da değil, bir dostun özle sözlerini doğrudan naklederek. Genel olarak “kimse seni övmüyorsa sen kendini öv!” şiarı ile hareket ediyoruz Açık Radyo sözkonusu olduğunda. Ama bu kez, Agos gazetesi için farklı bir uygulama yapalım isterseniz ve hem sizin hem de bizim için çok özel bir insanın sözlerine kulak verelim.

Eşsiz insan Hrant Dink radyomuzun 16 yıldan beri devam etmekte olan dinleyici destek özel günlerinin birincisine 29 Şubat 2004 telefonla bağlanmıştı. Bakın Dink neredeyse 17 yıl önce nasıl bir değerlendirme yapmış. (Radyomuzun “Türkiye medyası için önemi” ve onu “diğer frekanslardan ayıran özellikleri” hakkında sözü sevgili dostumuz ve programcımıza bırakıyoruz)

 

HRANT DİNK - AÇIK RADYO  29 ŞUBAT 2004 (1. Dinleyici Destek Yayını)

Transkripsiyon

Ömer Madra: Telefonda Hrant Dink var. Dostumuz, dinleyicimiz ve programcımız tabii ki.

Şerif Erol: Merhaba!

Hrant Dink: Merhabalar, merhabalar dostlar!

ÖM: Merhaba Hrant, nasılsın?

HD: Sağol. Ömer’ciğim sensin herhalde?

ÖM: Evet!

HD: İkinize de merhabalar.

Ş.E: Çok teşekkürler.

HD: Nasıl gidiyor kampanya?

ŞE: Gayet iyi, gayet iyi gidiyor. Aslında canlı yayında bugün beraber olabilmeyi çok ümit etmiştik ama konuştuğumuzda İstanbul dışında olduğunuzu, evet, çok üzülerek dile getirdiniz. Hep konuklarımıza öncelikle şunu soruyoruz “sizce nedir, sizin için nedir açık radyo?” diye.

HD: Açık radyo benim için… belki bir cümle ile şöyle söyleyeyim. Türkiye’nin yozlaşmış entelektüel performansının, kendini koruyabilmiş, kendini estetize edebilmiş, kendini bir köşede yoğunlaştırabilmiş yegâne sığınağıdır diyebilirim, yegâne savunma alanıdır diyebilirim.

ÖM: Savunma alanı ha, çok güzel!

HD: Evet, böyle düşünüyorum… Başından beri koymuş olduğu programlarla, ülkelerle ve o kitlesi ile, kucakladığı kitlesiyle, konuklarıyla, müziğiyle, kültürüyle – her şeyiyle…Yani sıradanlığın değil, sıradışılığın ama aynı zamanda da olağanlığın, olması gerekenin tek yapılabildiği yer gözüküyor benim görebildiğim kadarıyla…O açıdan bütün çalışan arkadaşlarımızı, emeği geçen arkadaşlarımızı, başta Ömer’in şahsında, hepinizin şahsında canı yürekten kutluyorum.

Benim gönlüm arzu ederdi ki Açık Radyo içerisinde çok daha fazla bir katkım olsun, her zaman arada bir programlar yapabilelim, Türkiye’nin ötekilerle ilgili sorunlarını, farklılıklarla ilgili sorunlarını biraz da kendi penceremizden sizlere aktarabilelim. İnşallah ileriki zamanlarda da bunları hep beraber gerçekleştireceğiz.

ÖM: İnşallah. Yani özellikle Agos Gazetesi’nin sesini biraz olsun duyurabilmek için baştan beri programcımız olarak bulunmandan büyük bir mutluluk duyuyorduk...

HD: Sağ olasın Ömer’ciğim. Bizim için de o bir şeref. Başından beri bunu yaptık. İnşallah daha da devam ederiz.

Ben şimdi buradan biraz dinleyicilerinize seslenmek istiyorum Açık Radyo kampanyası açısından:

Bence Açık Radyo’nun ne olup ne olmadığını her şeyden iyi anlamak gerekiyor ki ona sahip çıkılsın. O bilince sahip çıkmak gerekiyor. Bilinç olmadan bir şeye sahip çıkmak imkânsız çünkü. Benim şahsımda, benim karakterimde yarattığım o bilinç, dediğim gibi şu: Bizim bir tür entelektüel ihtiyaçlarımızın, entelektüel hatta estetiksel karşılanması…Yani estetikle ne alakası var diyebilirsiniz. Diyebilirsiniz ki sesi dinlemenin, radyonun estetikle ne ilgisi var?

Bence estetiksel de bir yanı var bunun. “Entelektüel estetizmin” diyelim isterseniz bir miktar yoğunlaşabildiği, korunabildiği, savunulabildiği … kalitenin korunabildiği, sunulabildiği yegâne alan gibi geliyor bana burası. İnşallah diğer radyolar da size benzer.

ÖM: İnşallah. Sayılarının artması dileğimiz tamamen o yönde. Açık Radyo’nun çoğalması kadar hoş ne olabilir diye de insan düşünüyor doğrusu.

HD: İnşallah benzer. Senin eğer özel bir sorun yoksa, duygularım bundan ibaret…Hepinize başarılar diliyorum. Herkes size sahip çıkmalı. Size sahip çıkmak kendine sahip çıkmakla, kendi değerlerine sahip çıkmakla eş anlamlıdır diye düşünüyorum ve Açık Radyo dinleyicileri bence bu fırsatı kaçırmamalılar.

ŞE: Çok teşekkürler!

HD: Rica ederim!

 

Özetle: Hrant Dink, Türkiye’nin “entelektüel performansının, kendini [yozlaşmadan] koruyabilmiş, bir köşede yoğunlaştırabilmiş yegâne sığınağı, “savunma alanı” olarak tarif ediyor Açık Radyo’yu. İltifat mı? Bence değil. Doğrusunu isterseniz, buna bunca yıl aradan sonra, başımızdan geçen bunca cinayetten, bunca acılı-zorlu-kanlı-baskıcı deneyimden sonra daha bile doğru(lanmış) bir tanım gibi geliyor bana; bu müthiş teşhis ve değerlendirmeye ilave edecek fazla bir şey de bulamıyorum.

Bir başka değerli dostumuz ve programcımız şair, yazar, felsefeci Oruç Aruoba’ya o ilk yıllarda bir gün: “Yahu ‘etik-estetik birlik ve bütünlüğü’ üzerine de bir dizi program yapsana” demiştim yürüttüğü felsefe programlarında. “E, çüş artık!” diye cevaplamıştı beni her zamanki dürüst dobralığıyla. Konunun çetrefilliğini ve zorluğunu kastediyor olsa gerekti.

Müteveffa dostum Oruç’un hakkını asla ödeyemem ve onun hakkını asla yemek istemem ama müteveffa dostum Hrant, dinleyici destek kampanyamızın ilk –ve o zaman için tek– gününde “entelektüel estetizmin … kalitenin korunabildiği, sunulabildiği yegâne alan gibi geliyor bana burası” derken ve “ size sahip çıkmak … kendideğerlerinesahip çıkmakla eş anlamlıdır diye düşünüyorum” diye eklerken, bendenizin zihnindeki temel amacı yani “etik-estetik bütünlüğü” amacını gerçekleştirdiğimizi en özlü biçimde oracıkta ifade ediyordu. Ve dahası, dinleyiciyi de gene oracıkta bu “suça ortak olmaya” çağırıyordu.

İşin hoş yanı, dinleyici bu ortaklığa bugüne kadar devam etti. Hem de sayıları artarak. (u sene Dinleyicilerimizin, müzisyen, sanatçı, yazar, çizer, düşünür, bilimci, akademisyen – ya da işsiz/güçsüz – dostlarımızın müthiş bir dayanışma örneği vererek tam bir şenliğe dönüştürdükleri destek etkinliklerimizin onaltıncısını bu yıl Pandemi yüzünden gerçekleştiremedik. Ama, buna rağmen destekçi sayımızda bir düşüş olmadığını, hatta bir miktar artış olduğunu dahi gururla söyleyebiliriz. Hrant’ın dediği gibi, Açık Radyo dinleyicileri “bu fırsatı” kaçırmadılar.

Bir de, bizimle aşağı yukarı aynı zamanda yayına geçen Democracy Now! Radyo/tv kanalının efsanevi sunucusu, yazar ve aktivist Amy Goodman’ın Rollling Stone kanalında yeni yayınlanan sözlerinden kopya çekerek Açık Radyo hakkındaki fikirlerimi anlatmayı sürdürmeye çalışayım:

“Bugün bu ülkede olup bitenlere, yani hareketlerin gücüne baktığınızda, bunun bir şeyleri değiştirdiği açık. Bizim de bu yolda, yani insanların çoğunluğunun sesinin duyulmasını sağlayacak yolda ilerlemeye devam etmemiz gerek. Bizim birbirimizle iletişim kurma şeklimiz medya aracılığıyla… bu iletişimin dürüst ve açık olması gerek. Ben medyayı devasa bir mutfak/sofra gibi görüyorum, dünyanın her bir yanına uzanan bir sofra. Hepimiz bu masanın etrafında oturup günün en önemli konularını tartışıyoruz, savaş ve barış gibi, hayat ve ölüm gibi. Bunun daha azıyla yetinen her şey, demokratik bir topluma zarar verir…

“İşte birbirimize böyle özen göstermenin her şeyi değiştireceğine inanıyorum. Bu çaresizlik ve umutsuzluk ortamında gerçek umut burada. Böylesi bir sevgi ve desteği elimizden nasıl geliyorsa birbirimize ifade etmek. İşte hareketler tam da bunun gelişmesini sağlıyor. Tıpkı “Black Lives Matter” (Siyah Hayatlar Önemlidir) hareketinde olduğu gibi insanlar sokaklara çıkıyor, maskelerini takıyor, birbirlerini koruyor, gezegeni korumak için mücadele ediyor, iklim krizini ciddiye alıyor, pandemiden yararlanarak kâr etmeye çalışanlara karşı çıkıyor. Bizler kendi kişisel hayatımızda da bu özeni göstermeli, saygılı olmalı ve hayatlarımızı eşitlikçi bir şekilde sürdürmeliyiz.” (https://acikradyo.com.tr/ceviri/julian-casablancas-yeni-bir-rolling-stone-soylesi-dizisine-basliyor-imdat-dunyanin-hali

Amy Goodman, medya için kullandığı bu büyük “şölen” metaforunu 8 yıl önce Açık Radyo’ya 2012’de Güney Afrika’daki Durban BM İklim zirvesi’nde de söylemiş, “bundan daha azı kabul edilemez” diye de eklemişti. Ve bu sözler hiçbir zaman aklımızdan çıkmamıştı zaten. Aynen sürdürmeye çalışıyoruz şölen sofrasını, daha azını da kabul etmiyoruz. Şu ana kadar 1,277 programcımız 1169 program yapmış/yapıyor – 9 ile 80 yaşları arasında değişen bağımsız programcılarımız arılardan kokulara, iklimden çöllere, gıdadan suya, yeraltından uzaya, yeryüzünün neredeyse bütün dillerine, bütün müziklerine, bütün kültürlerine uzanan gerçekten emsalsiz bir şölene katkıda bulunmaya çalışıyorlar ve bunu canla başla yapıyorlar..

“Geride bıraktığımız bu çeyrek asırda radyo için en önemli anlar, hatıralar nelerdi?” sorusunu son anda ayırıp tek ve küçük bir cevap vermeye çalışırsam: Deprem(ler) derim. Şöyle:

17 Ağustos 1999’daki Gölcük depreminden itibaren Deprem İletişim Merkezi (ARDİM) olarak yoğun bir faaliyet gösterdi. 60 gün süreyle tüm formatını değiştirip radyoyu kesintisiz bir “telsiz çevrimi”ne dönüştürdü ve ihtiyaçlarla imkânları buluşturan bir köprü olmaya çalıştı. (“Çatlakları Sıvama!/Sıvatma!” sloganını diline pelesenk etti!)

Özellikle bu etkinliği ile aralarında The New York Times, La Repubblica, Le Figaro, Journal de Genève ve Süddeutsche Zeitungun da bulunduğu yaklaşık 12 uluslararası gazetede, BBC radyolarında ve Discovery Channel televizyon kanalında 'haber' oldu. Açık Radyo’nun deprem ve afetlere hazırlıklılık konusundaki “Altın Saatler” programı da 1999’dan bugüne kesintisiz ve düzenli olarak devam ediyor: Haziran 2019 tarihinde 1000'inci programını yaptı. Büyük Deprem, 10. yıldönümünde bir dizi özel programla anıldı. (bkz.: https://acikradyo.com.tr/acik-radyonun-ilgi-alanlarindan-bazilari)

Son Söz: Dinleyicilerimize, gösterdikleri bu emsalsiz dayanışma için bir kez daha buradan teşekkür eder ve ilgilerini hiç eksik etmemelerini dileriz.

Selamlar, sevgiler, saygılar

Ömer Madra,

10 Kasım 2020

 

 

25. yıl kolajındaki sesler:

- 13 Kasım 1995 Açık Radyo’dan kâinata yayılan ilk anons – Gürhan Ertür

- 13 Kasım 1995 ilk Açık Gazete – Ömer Madra – Cem Madra – Ahmet Özgür

- 30 Nisan 2001 Bir Şey Daha Var – Nuh Köklü

- MÜZİK: İstanbul Müzik Şenliği 1998 Kazancı Bedih ve Arkadaşları

- 20 Kasım 1995 Bu Şehr-i İstanbul ki – Tanyeri Erkman

- 28 Ekim 2002 Buğday ve Ekolojik Adımlar – Victor Ananias

- MÜZİK: Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2011 – Akın Eldes ve Akıncan Eldes

- 6 Mayıs 1998 Kent ve Hukuku – Noyan Özkan

- MÜZİK: Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2005 – Anima

- 5 Kasım 1999 Yorumlar – Güven Nil

- 29 Şubat 2004 Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını – Hrant Dink

- MÜZİK: Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2013 – Buzuki Orhan Osman ve Arkadaşları

- 20 Ekim 2010 Oyun İçinde Oyun – Nevzat Erkmen

-  2 Kasım 1999 – Dünya Hali – Engin Geçtan

- MÜZİK: Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2007 – Server Kerimov

-  Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2006 – Oruç Aruoba

- MÜZİK: Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2008 – Boğaziçi Caz Korosu

- 2004 Didik Didik Freud – Serol Teber

- 1997 Misterioso – Mehmet Uluğ

- 2005 Turuncu Düşler – Ömer İpek

- MÜZİK: Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2015 – Uğur Yücel

- 6 Mayıs 2004 Stalker – Yıldırım Arıcı

- MÜZİK: Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2014 – Gevende

- 1 Kasım 2015 Mixed Folder – Elçin Özsoy

- 1 Mayıs 2002 Karşıdan Sesler – İskender Savaşır

- MÜZİK: Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2008 – Ayyuka

- Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2009 – Aksel Tibet

- MÜZİK: Unutulmuş Ne Varsa 2003 – Münip Utandı

- 2004 Dünyanın Cazı – Jak Kohen ve Atilla Aksoy

- MÜZİK: Dinyeyici Destek Projesi Özel Yayını 2006 – Akın Eldes ve Demirhan Baylan

- MÜZİK: Istanbul Müzik Şenliği 1998 - Türk-Yunan Karadenizliler buluşması Kostas Vasileiadis, Kourtidis Yiannis, Kostas Siamidis, Nihat Genç, Osman Yazıcı ve Taşkın Ofluoğlu

- 2000 Arka Plandakiler - Ahmet Güner

- 1995 Amma Hikâye – Ayşen Aydemir Kıral

- MÜZİK: Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2014 – Büyük Ev Ablukada

- 1 Kasım 2006 – Psycoacoustics – Barış Karakaş

- MÜZİK: 2000 Açık Radyo 5. Doğum Günü – Muzaffer Çorlu