Mayıs 2017

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

“Eğer insanlık iklim uçurumunun kıyısından dönmezse, hep birlikte aşağı  yuvarlanacağız. … Bilimciler, izlememiz gereken yolu bize açıkça gösterdi. Artık herkes kendi kararını verecek, tarih de bu kararları yargılayacak…”

Papa Françesko, 2017

2017 Mayıs’ında dünya sular altındaydı. Kolombiya'da sel ve heyelanlarda 370 kişi öldüğü duyurulmuş, ABD'nin orta kesimlerinde ve güneydoğusunda etkili olan su baskınlarında 10'un üzerinde insan ölmüş, zararın maliyetinin 1 milyar doları geçtiği bildirilmişti. Sri Lanka’daki sel ve heyelanlarda ise 151 kişi hayatını kaybetmiş, yarım milyonu aşkın insan evlerini terk etmek zorunda kalmıştı.

Ottawa-Gatineau, Kanada. 5 Mayıs 2017 (Ashley Burke / CBC)

Kanada’nın Ontario, Quebec, New Brunswick ve British Columbia eyaletlerinde son 100 yılda kaydedilen en şiddetli yağmurlar etkili olmuştu. Montreal ve Gatineau kentlerinde 20 yıl aradan sonra ilk kez olağanüstü hal ilan edildi. 

Türkiye'de ise, Edirne, Bursa, Çorum, Ankara ve Balıkesir sular altındaydı. Ülkede bir başka çevre felaketinin ise ucundan dönülmüştü. Meclis’ten geçirilmek istenen yeni bir torba yasa ile dekar başına en az 15 zeytin ağacının bulunmadığı alanların zeytinlik olarak kabul edilmemesi, sahaların yatırıma açılması isteniyordu. Yine ülke çapında yoğun tepkiler alan bu tasarıda son anda yapılan değişiklikle zeytinlik alanlara konut, konaklama tesisi ve turizm tesisi yapılması projesinden vazgeçildi ama hükümetin kamu yararı gördüğü her türlü maden ve sanayi yatırımı yapılabilecekti.

Ayşin ve Ali Ulvi Büyüknohutçu

Antalya’nın Finike İlçesi’ndeki yayla evlerinde tüfekle hunharca öldürülen çevre mücadelecisi 61 yaşındaki Ali Ulvi Büyüknohutçu ve aynı yaştaki eşi Aysin Büyüknohutçu çevre aktivistlerine karşı dünya çapında girişilen şiddet dalgasının Türkiye ayağını oluşturdu. Katil zanlısı 31 yaşındaki Ali Yumaç cinayetten hemen sonra yakalanıp çiftin mücadele verdiği mermer ocağının ismini, azmettiricinin eşkalini, lakabını, aldığı parayı ve arta kalan miktarı itiraf etmesine rağmen soruşturma fazla ilerlemedi. Karısının üzerinde çıkan mektupta ikinci bir mermer ocağının isminin geçmesi ve söz verdikleri parayı karısına ödemezlerse mahkemede hepsini yakacağını net bir şekilde ifade etmesi, cinayetin organizasyonunun daha büyük olduğunu gösteriyordu ama bu konuda da herhangi bir ilerleme olmadı. Katil zanlısı itiraflarını mahkemede yapacağını söylemişti ama  4, 5 aya yakın bir süre mahkemeye çıkarılmayacak, sonunda Eylül’de kendisinin intihar ettiği bildirilecekti.

Konuyu yakından takip eden çevre aktivisti yazar Erol Malçok’un belirteceği gibi, öldürülen çevrecilerin davalarının düzgün bir soruşturmayla sonuca bağlanmaması ne yazık ki Türkiye ile sınırlı değildi. Uluslararası hak ve çevre örgütü Global Witness 2016’da 16 ülkede 185 çevrecinin öldürüldüğünü rapor etmişti. 2017’de bu sayının azaltılması için yoğun bir uluslararası mücadele verilmesi bekleniyordu. Malçok’a göre birlik olup böyle cinayetlerin üzerine gidilebilirse soruşturmanın etkinliği ve karşı tarafı engelleme konusunda yol alınabildiği bilinen bir gerçekti.

Ülkede bir diğer hak arayışı mahpuslarla ilgiliydi. Hasta Mahpuslar Raporuna göre, 2017 Şubat’ı itibarıyla, Adli Tıp raporuyla ağır ve sürekli hastalığı belgelenen mahpus sayısı; 31’i kadın olmak üzere, 841’e ulaşmıştı. Son 5 senede, ağır hastalık nedeniyle tahliye edilmeyi bekleyen hükümlü ve tutuklu sayısında, yüzde1.235 oranında rekor artış yaşanmıştı. Cezaevlerindeki 841 hasta tahliye beklerken, 15 yılda 451 mahpus hayatını kaybetmişti.

İsrail hapishanelerinde çok sayıda Filistinli mahkûmun açlık grevi Ramazan ayının gelişiyle birlikte sona erdirilirken başkent Tel Aviv’de binlerce İsrailli Filistin’le çatışmaların bitirilmesi talebiyle sokağa çıkıyordu.

Yüksel Caddesi, Ankara. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça tutuklanmadan önce İnsan Hakları Anıtı'nın önünde.

Gerekçe gösterilmeden işlerinden atılan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, açlık grevlerinin 75. gününde gözaltına alındılar. Ardından, onlara destek için İnsan Hakları Anıtı önünde buluşanlara polis 2. kez müdahale etti, anıtın çevresi de kapatıldı. Gülmen ve Özakça çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı. Türkiye ve Dünya genelinde yüzlerce akademisyen,yazar, aydın ve sanatçı, eylemcilere destek açıklaması yaptı. İki eğitimcinin tutuklanmasını sadece BirGün, Cumhuriyet, Evrensel ve Özgürlükçü Demokrasi gazeteleri manşete taşırken, hükümete yakınlığı ile bilinen gazetelerin çoğu bu durumu hiç “görmemiş”ti. Görenlerse eğitimcileri DHKP-C üyesi, yani bir tür terrorist olmakla suçlamıştı.

Dünyanın önde gelen düşünür ve yazarlarından Prof. David Harvey, yazar Margaret Atwood, Gezi Direnişi'nde öldürülen Ahmet Atakan ve Ali İsmail Korkmaz’ın anneleri, ve ülke genelinde birçok öğrenci eğitimcilere desteklerini açıklarken, Özakça ve Gülmen açlık grevlerini cezaevinde sürdürmeye koyulmuşlardı.

Tunceli’de öldürülen DHKP-C üyesi oğlunun cenazesini almak için açlık grevi yapan Kemal Gün ise, 74 kilo ile başladığı açlık grevinde 17 kilo kaybederek 57 kiloya düşmüştü ve kendisine 18 bin 387 lira para cezası kesildiğini belirtiyordu. Gün, daha sonra, talebinin kabul edildiğini söyleyerek 90 gündür sürdürdüğü açlık grevini sona erdirecekti.

2017 yılının Mayıs ayında Türkiye'nin başkenti Ankara'daki 1 Mayıs kutlamalarında, üzerinde OHAL ve KHK kelimeleri yazan pankartı polis alana almak istemeyince, pankartı taşıyan Eğitim-Sen üyeleri bu iki kelimeyi pankarttan oyup çıkartarak alana giriyor, İstanbul'daki Okmeydanı Cemevi’nin avlusunda cenaze bekleyen Uğur Kurt’u ateş edip öldüren polis Sezgin Korkmaz, kendisine verilen 12 bin 100 liralık para cezasını çok bularak istinaf mahkemesine itiraz ediyordu. Ayrıca, avukatların yargılandığı bir duruşma sonrasında adliye önünde basın açıklaması yapmak isteyen avukatlar ağır şekilde darp edilmiş fakat darp eden polislerin şikâyeti üzerine, yaralanan avukatlara üç yıla kadar hapis istemiyle ayrıca dava açılmıştı.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Freedom House, "Basın Özgürlüğü 2017" raporuna göre, Türkiye 199 ülke arasında 163'üncü oldu. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri, Türkiye'ye terörle mücadele uğruna insan haklarını çiğnememe çağrısı yaparak, basına özgürlük istedi.

Bu ay internet özgürlüğü için de Türkiye açısından kara bir leke olarak anılacaktı. Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği, çok sayıda sosyal medya hesabını, bazı hesaplardan yapılan paylaşımları ve internet adreslerine erişimi engelledi. World Cities Expo Etkinliği' davet edilen Wikipedia'nın kurucusu Jimmy Wales davetli listesinden gerekçe gösterilmeden apar topar çıkarıldı. Dünyada yaşayan herkesin serbestçe katkıda bulunabildiği Özgür Ansiklopedi Wikipedia’nın Türkiye'deki kullanıcılarına “Suriye İç Savaşı'na yabancı müdahalesi” ve “Devlet destekli terörizm” başlıklı içerikleri nedeniyle erişim engeli getirildi.

Sözcü gazetesi sahibinin de aralarında bulunduğu dört gazete çalışanı hakkında gözaltı ve arama kararının çıkarıldığına tanık olduğumuz Mayıs ayında haftalık Nokta dergisinin iki yöneticisinin 22 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldığına da tanık olundu. Aynı günlerde, AKP 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'yle 27 Ağustos 2014'te partiye veda eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği referandumunun ardından, 979 gün sonra AKP'ye yeniden üye olarak geri döndü, 998 gün sonra da yeniden Genel Başkan oldu.

Cumhurbaşkanı, ‘9 Mayıs Avrupa Günü’ dolayısıyla yayınladığı mesajda AB üyeliğini Türkiye için stratejik hedef olarak belirlerken, Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği konutu önünde kendisini protesto eden grupla, kendisini karşılamak için bir araya gelen grup arasında yaşanan kavgaya korumaların karışması üzerine çıkan arbede üzerine bu sefer ABD ile Türkiye arasında yeni bir diplomatik kriz doğuyordu.

Bu sırada HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan'ın vekilliği, kesinlenmiş hapis cezası nedeniyle düşürüldü. Partinin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatları da Demirtaş hakkında toplam 96 adet fezlekenin hazırlandığını hatırlatarak, bu fezlekelerin 28’ini düzenleyen 10 savcının “Gülen Yapılanması” üyeliği nedeniyle, yani terrorist suçlaması nedeniyle tutuklandığına işaret etmekteydiler.

Uluslararası alemde Mayıs’taki gelişmelerin bazıları da şöyleydi: Brüksel’de yapılacak NATO zirvesinde, ABD Başkanı Trump’ın dikkatinin dağılmaması için konuşmaların dört dakikadan uzun tutulmaması yönünde karar alındığı iddia edilmiş, bu iddiaya sinirlenmiş olabileceği düşünülen Başkan Trump ise katılımcı liderlerle yürüdüğü sırada, podyumda ön sıraya geçmek için Karadağ Başbakanı Duşko Markoviç'i iterek kendini göstermeye çalışmıştı.

Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. turunda rahat bir zafere ulaşan merkez adayı Macron, Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen'e sandıkta fark attı.

Macron zaferini kutluyor. (Eric Feferberg / AFP / Getty Images)

Güney Kore’de sol eğilimli favori aday Moon Jae-In, İran'da Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ikinci kez seçimleri kazanan siyasetçiler hanesine adlarını yazdırdı. Venezuela'da Devlet Başkanı Nicolas Maduro'ya karşı gerçekleştirilen gösterilerde gerilim ve vahamet arttı, can kayıpları yaşanmaya başladı.

BBC İskoçya, AB vatandaşı Doğu Avrupalı kadınları Birleşik Krallık'a götürerek fuhşa ve sahte evliliklere zorlayan bir suç şebekesini ortaya çıkarırken, gezegenin bir diğer köşesinde Hindistan Yüksek Mahkemesi, erkeklerin üç kez "Boş ol" diyerek eşlerini boşayabilmesi uygulamasıyla ilgili şikâyetleri görüşmeye başlamıştı. Yıl sonuna doğru gezegenin bu köşesinden tuhaf bir haber daha gelecekti: Hindistan'da Mutluluk Bakanlığı bulunan ilk ve tek eyaletin Mutluluk Bakanı'nın, bir muhalif siyasetçiyi öldürmekten şüpheli olarak arandığı, mahkemenin gözaltına alınmasına karar verdiği Bakan’ın günlerdir kayıp olduğu polis tarafından resmen açıklanacaktı. Ne var ki, Bakan’ın "insanların kendi iç refah potansiyelinin farkına varabileceği bir ekosistem yaratarak vatandaşların mutluluğunu ve hoşgörüsünü garanti altına almak" görevini nasıl sürdüreceği konusu bu durumda meçhul kalacaktı.

Mayıs’ta kadın, erkek, çoluk çocuk demeden insanların öldürüldüğü topraklarda ise rekorlar kırılıyordu. ABD'nin IŞİD'e yönelik operasyonlarda 3 yılda 484 sivilin öldürüldüğü açıklanmış, Nisan ile Mayıs, sivil kayıpların en yüksek olduğu aylar olarak kayıtlara geçmişti. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyonun sadece 1 aylık hava saldırılarında 355 kişiyi öldürdüğünü ve bunlardan 225'inin sivil olduğunu açıkladı.

Astana'da yapılan Suriye toplantısında Rusya'nın güvenli bölgelere yönelik planı taraflara sunulurken, Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yuriy Borisov,  Rus askerlerinin yeni nesil ekipman sistemlerini Suriye'de test ettiğini açıklamıştı.

Varılan mutabakat kapsamında muhalifler başkent Şam'dan tahliye edilmeye başlandı. Fakat bu sefer de siperler ülkenin kuzeyinde kazılmaya başlandı. Türkiye yönetimi Kuzey Suriye'yle ilgili açıklamasında bölgedeki ABD askerlerinin "kazara" vurulabileceğini belirtirken, ABD yönetimi Rakka operasyonu öncesi Suriye'de Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri'ne (YPG) silah yardımını onaylamıştı.

Suriye’de Esad rejiminin Şam dışında bir askeri hapishanede krematoryum inşa ettirdiği iddiaları ortalıkta dolaşırken, BM, Suriye'de rejimin gözaltı merkezleri ve hapishanelerine erişim taleplerinin sistematik olarak reddedildiğini ve bu nedenle, rejimin Saydnaya Hapishanesi'nde binlerce insanı öldürüp cesetlerini yaktığı krematoryumun varlığını doğrulayamadıklarını bildirdi.

UNICEF, çatışmalar ve terör saldırıları arasında ayakta kalmaya çalışan Irak'ta yaşanan şiddet olaylarından dolayı, ülkedeki 3 milyon 600 bin çocuğun tehlikeli riskler altında olduğunu belirtiyordu. Dünya Sağlık Örgütü ise, Yemen’de 14 Mayıs’ta 11 bin kolera vakası görüldüğünü özellikle hamile kadınlarla çocukların büyük risk altında olduklarını bir kez daha hatırlatıyordu. Sadece 2 haftada salgından 115 kişi yaşamını yitirmişti ve iki yıldır devam eden savaştan ötürü 7 milyon kişi açlıkla boğuşuyordu. 

Gene bu ay, Afganistan'ın başkenti Kabil’de ve İngiltere'nin kuzeyinde yer alan Manchester kentinde terör saldırıları sonucu onlarca insan hayatını kaybetti. Filipinler’de hükümet, İslamcı militanların askerlerle çatışması ve Malawi kasabasını işgal etmesinin ardından güneyde ülkenin 2. büyük adası olan Mindanao’da sıkıyönetim ilan etti.

Türkiye’de ise, Tendürek ve Şemdinli'de askerlerle silahlı militanlar arasındaki çatışmalarda insanlar ölmeye devam ediyordu.

Çatışmaları, hastalıkları, kuraklığı, açlığı ve şiddeti arkasında bırakıp kaçmak isteyen insanlar için de göç yolları her geçen gün daha çetin hale geliyordu. Ülkeye sığınmacı girişini engellemek için Sırbistan sınırına çektiği tel örgüye elektrik verdiği iddia edilen Macaristan hakkında Avrupa Parlamentosu, demokrasinin ve hukuk devletinin temel ilkelerinin ağır bir şekilde zedelendiği gerekçesiyle işlem başlattı.

Sırbistan - Macaristan sınırı (Armend Nimani / AFP via Getty Images)

Libya üzerinden kaçak yollarla Avrupa'ya gitmek isteyen sığınmacıların botları batıyor, insanlar çoluk-çocuk, kadın-erkek yığınla ölmeye devam ediyordu.

Keman eğitimi için illegal yollardan Ege denizi üzerinden Belçika’ya gitmeye çalışan müzisyen Barış Yazgı'nın ailesi, çocuklarının boğulduğunu, polise onun kemanını sorarak öğrendiklerini gazetecilere anlatacaktı.