Noise_Media Art: Türkiye'nin İlk Medya Sanatı Fuarı

-
Aa
+
a
a
a
''
Noise_Media Art: Türkiye'nin İlk Medya Sanatı Fuarı
 

Noise_Media Art: Türkiye'nin İlk Medya Sanatı Fuarı

podcast servisi: iTunes / RSS

Türkiye’nin ilk medya sanatı odaklı uluslararası sanat fuarı Noise_Media Art, 12 Ocak – 21 Ocak 2024 tarihleri arasında İstanbul’u teknoloji, sanat ve müzikle buluşturacak!

İlksen Mavituna: 3 Ocak 2023 tarihli yayınımızda Hande Şekerciler ve Arda Yalkın’la birlikteyiz. 12 ve 21 Ocak tarihleri arasında gerçekleşecek ve pek çok ilki içinde barındıran Noise Media Art'ı konuşacağız. 12 Ocak’ta büyük bir müzik ve ses etkinliğiyle başlayıp bir sonraki hafta fuar formatına dönüşecek. Oldukça heyecanlı. Açık Radyo ekibi olarak, biz de İstanbul’a çok şey katacağını düşünüyoruz. 

Türkiye’nin ilk medya sanatı odaklı uluslararası sanat fuarı diye tanımlıyorsunuz Noise_Media Art’ı. Medya sanatı özellikle son yıllarda popüler örnekleriyle üzerine çok konuşulan bir konu oldu. Tam da neresinden tutulacağının bilinmediği gibi kimi zaman maruziyet seviyesinde kaldığımız bazı üretimler de çokça konuşuluyor. Şimdi siz bir fuar düzenleyerek karşımıza çıktınız, ben hem konuya daha az ilgi duymuşlar için medya sanatına yaklaşımımızı sormak istiyorum, hem de bir fuar yapmak, bunu ilk defa yapıyor olmak da çok büyük bir sorumluluk; nasıl gerçekleşti Noise_Media Art ve her şey nasıl bugüne geldi? 

Arda Yarkın: Dijital sanat diye yeni bir tanım var aslında ama dijital sanat, medya sanatı dediğimiz geniş spektrum içinde bir renk sadece. Medya sanatı aslında en geniş haliyle resim, heykel gibi konvansiyonel medyumların dışında kalan alternatif medyumlar demek.

Hande Şekerciler: Konvansiyonel medyum dışında derken yani bronz, taş, kağıt, boya değil.

A.Y.: 1950’lerde başlayan video sanatıyla beraber kullanılan bütün alternatif medyumlara medya sanatı diyebiliriz.

Fikir de şöyle çıktı; biz 2018’de Amerika’da bir rezidans programına gittik. Orada Türkiye’nin tam tersi gibi bir yardımlaşma gördük. Türkiye'ye geri döndüğümüzde pandemi oldu. Bu süreçte bize çok fazla teknolojinin kullanımı üzerine sorular geldi (biz yazılımların derinlemesine öğrenilmesi, donanımların kullanılması gibi konularda uzmanlaşıyoruz), bu sorular için WhatsApp grubu mu kuralım, Zoom mu kullanalım derken Piksel fikri ortaya çıktı. Amacımız da konvansiyonel medya kullanan insanlara teknoloji öğretmekti. Sadece biz değil tabii, Türkiye’deki neredeyse bütün teknoloji ve sanatla alakalı insanlar bir şekilde dokundu bu platform. Üç senede de Türkiye’deki en büyük sanatçı fonlarından birisi haline geldi. Piksel şimdi kendi dört yüz metrekare atölyesi olan güzel bir oluşuma dönüştü.

Burada şöyle bir şey gördük, biz üretiyoruz, üretimlerimizin üzerine de konuşuyoruz ama sanatçılar ürettikleri eserlerle kendi yerlerini bulamıyor. Çünkü teknoloji kullanılarak üretilen sanat eserleri bunlar ve müzelerin, küratörlerin, koleksiyonerlerin, seyircilerin bunu anlamasına ihtiyaç duyuyor. Bu da bir ekosistem demek. Ticari bir ekosistem aslında. Bunun olasılığını araştırmak üzere bir senedir uğraşıyorduk. Bir sene önce karar verdik ve Noise fikri böyle ortaya çıktı. Küçük bir sanat fuarı ve çevresinde bir sürü yan etkinlik. Bu dünyada da pek örneği olmayan bir medya sanatı fuarı fikri.

H.Ş.: Ekosistem dememizin sebebi şu; sanat öyle sadece kendi kendinize yaptığınız bir şey değil. Bugün ben sanatçıyım iddiasında olan hiç kimse eserimi sergilemeyeceğim, izleyiciyle ve sergileyiciyle buluşturmayacağım, bunu satmayacağım demez. Dolayısıyla burada bir yapı olması gerekiyor. Üretici-sanatçının kendisi kadar o işi izlemek isteyen kişi de, koleksiyoner de, o işi satmak isteyen kişiler de kıymetli. Bunların hepsi bir araya geldiğinde bir yapı oluşuyor. 

Biz hem burada hem Piksel’de mümkün mertebe herkesin içinde bulunabildiği bir alan kurduk. Hande ve Arda olarak kendi kişisel beğenilerimizi mümkün mertebe işin dışında tutmaya çalışıyoruz. Tabii ki bir vizyonumuz var ve bir çizgiyi koruyoruz ama kapsayıcı ve herkesin yer aldığı bir sistem kurmaya çalışıyoruz, çünkü hepimizin en çok  şikayetlendiği şey girilemeyen, kapalı ağlar. Bizim ki de tabi ki bir ağ yapısı ama bunu herkese açık hale getirmeye çalışıyoruz.

İ.M.: Geçirgen hale getirmek gibi bir derdiniz var temelde.

A. Y. : Ümmet ya da böyle bir çete oluşturmak değil, aksine onu yıkmak amacımız. 

İ.M.: Bir de tabii medya sanatını öne getirmek, dikkatleri çekmek belki, potansiyel bir izleyiciyi de çağırmak.

A.Y.:  Şöyle bir gerçek var, zaten dünya değişiyor. Bir-bir buçuk sene önce biz bir proje yapmıştık. Mesela orada kullandığımız yapay zeka algoritmasının iki sene içinde geçirdiği evrim inanılmaz. Bu araçlar hayatımıza girdikçe, hayatımızı giderek daha çok algoritmalar, teknolojik gelişmeler yönettikçe sanatın değişmesi kaçınılmaz. Dolayısıyla biz burada zaten sanatçının teknolojiyi anlaması bilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bunun başka bir yöntemi yok. Örneğin bir katılımcımız bir iş yapıyor; yapay zeka algoritmalarının insan tanıtırken ya da üretirken ırkçı, cinsiyetçi ve yaş ayrımcı yaklaşımı üzerine. Bunu işaret etmek için algoritmanın ne olduğunu bilmek gerekir, kodun ne olduğunu bilmek gerekir. Dolayısıyla biz sanatçılar olarak güncel konulardan konuşmak istiyorsak zaten öğrenmek zorundayız. 

İ.M.:  Ben özellikle fuar işlevini işaret etmek için "öne getirmek" terimini kullanmıştım, onu da konuşalım. Yaklaşımınıza dair orada önemli bir nokta var: Noise_Media Art’a baktığımızda galerilerden ziyade önceliği başka bir noktaya koyduğunuzu görüyoruz. Buradaki kürasyonu öncelikleriyle bile anlatmanızı rica edeceğim. Olabildiğince kendi zevkimizin dışında bakmaya çalıştık dediniz, ama bir vizyon var ve bu vizyonu gerçekleştirirken başka kriterler de göz ettiniz mi? Bu kriterler ne oldu?  

H.Ş.: Geleneksel fuar yapısından farklı olarak bir kere bir küratör var. İşaret ettiğin gibi galerilerden önce sanatçıları ele aldık ve sanatçılardan galerilere ve kurumlara gittik. Ve evet kişisel beğeniler değil (benim hiç tarzım olmayan işler de sergilenecek bu fuarda) hem Dominique Moulon’nun  kürasyonu hem bizim de katkımızla birbiriyle konuşan bir medyuma işaret etmeye çalışıyoruz.

Medya sanatı lafından da çok haz etmiyorum aslında, böyle dar anlamda bakarsak mesela ben heykeltıraşım, bronz heykeller yapıyorum ama altyapımda inanılmaz bir teknoloji var Arda’yla kurguladığımız; geleneksel bronzu ben bilgisayarla işlem kullanarak döküyorum. Dolayısıyla sanatçı tanımını önce ele alırsak, her şeye yaratıcı olarak farklı taraflardan bakabilen kişiyi kast ediyorum ben Hande olarak. Ve biz kendi yapılarımızda da bunu düşünerek hareket ediyoruz. Burada da, medya sanatı diyorum ama bu medyumlara işaret etmek için bunu kullanıyorum.

A.Y.: Medya sanatının çok önemli öncü temsilcilerinden birçok insan geliyor. Mesela Digital Art Museum - DAM var, yani medya sanatı dediğimiz şeyin ilk temsilcileri olan galeri buraya geliyor.

Dünyada "virtual museum" [sanal müze] kavramının ilk ortaya atan, doksanların başında bunun yolunu açan ve sonra bunu başka bir şeye evrilten Wolf Lieser var başında. Ondan tutun da Kevin Martin gibi, Memo Akten gibi Mark Amerika gibi insanları temsil eden Kate Vass Gallery’e kadar geniş bir spektrum var. 

Bir de biz ekrandan çok sıkıldık. Medya sanatı deyince hemen dijital sanat geliyor akla. Dijital sanat diyince de hemen bir ekranda dönen hipnotik görüntüler ve bunlar üzerine yazılmış, aslında anlamı olmayan; fotonlar, ışınlar ya da insanın geleceği ve embriyolardan bahseden, bilinç akışıyla üretilmiş gibi metinler geliyor akla. Biz medya sanatının kavramsal kapsamını bundan çıkarmaya çalıştık. Politik işler yapan, güncel sorunlarla ilgilenmeye çalışan ve alternatif medyumlar kullanan; heykeller yapan, kod kullanan, gerçek zamanla processing yapan sanatçıları öne çıkardık. Bir de tabi köke gittik. Bu fikir nasıl çıkmış onun üzerine gittik.

Tabi imkanlarımız çok sınırlı, ilk kez yapılacak bir şey için çok az sayıda galeriyi ikna edebiliyorsunuz. İşte Avrupa’dan kalkın ekonomik kriz yaşayan, üstüne üstlük müzelerinde bunun eserlerini sergilemeyen Türkiye’ye gelin diyorsunuz ama yaptık bir şekilde.

Ben retinal eğlence diyorum, sadece o retinal eğlenceye hitap etmeyenbir seçki yapmaya çalıştık. Aslında yirmi galeri küçük bir fuar demek, hatta çok küçük bir fuar demek ama yan etkinliklerle bunu bayağı büyük bir şeye çevirdik.

''

Noise_Media Art’ın ilk edisyonunda medya sanatının güçlü isimlerini temsil eden DAM, Kate Vass Gallery, Elektra, Julie Caredda gibi uluslararası galerilerin yanında Art On, Sanatorium, Pilot, Siyah Beyaz Galeri gibi Türkiye’nin önemli galerileri, sanat üretimlerinde geleneksel medyumların dışında üretim yapan ve eserlerinde teknolojiyi yoğun olarak kullanan öncü sanatçıların eserlerini sergileyecekler.

Sanatçı Hande Şekerciler, sanatçı Arda Yalkın tarafından, sanattaki güncel nabzı yakalayan uluslararası bir etkinliğe olan ihtiyaçtan dolayı hayata geçirilen Noise_Media Art, yalnızca davet edilen sanatçı ve galerilerin katılabildiği yapısıyla, ilk edisyonunda medya sanatı alanında tanınmış küratör Dominique Moulon’nun seçkisiyle bir araya getiriyor

İlk edisyonuyla Kadıköy’ü merkez alan Noise_Media Art 12 Ocak 2024 tarihinde OI_Music Powered by German Legend müzik programıyla Alan Kadıköy’de start verecek. Avangart elektronik müziğin önemli isimlerinden  ağırlayacak olan müzik programı, konserlerin yanı sıra, İTÜ MİAM ile birlikte geliştirilen atölye ve konuşma programıyla 14 Ocak 2024 tarihine gün boyu kadar müzik severleri ağırlayacak.

Dünyadan ve Türkiye’den tanınmış galeri ve sanatçıları ağırlayacak olan Noise_Media Art ise 18 Ocak 2024 tarihinde izleyiciyle buluşacak ve 21 Ocak 2024 tarihine kadar, 11.00-20.00 saatleri arasında gezilebilecek. Yakın zamanda restore edilen ve ilk defa bu etkinlik sayesinde İstanbullularla buluşacak olan, eski Mal Müdürlüğü geleceğin Kadıköy Kent Müzesinde sergi programına eşlik eden eğitim ve konuşma programları da yer alacak.

Noise_Media Art kapsamındaki tüm sergi, eğitim ve konuşma programları ücretsiz olarak gerçekleşecek.

OI_Music Powered by German Legend

''

Ambient/drone müzikten, deneysel teknoya, elektronik dub’dan elektronik müziğe şekil vermiş proto electronicaya  birbirinden farlı bir çok alt türler, tarzların en önemli temsilcilerini İstanbul sahnesinde buluşturacak olan program Kod Müzik kürasyonuyla gerçekleştirildi.

OI_Music, 12 Ocak’ta deneysel-dub teknonun yaratıcılarından Manchester çıkışlı Andy Stott ağırlıklı kariyerinin ikinci döneminden oluşan bir setle açılışını yapacak. Aynı gece endüstriyel müzik, glitch techno gibi müziklerin ses örgülerini, gürültüleri dub, dance hall gibi Jamaika müzikleriyle sound system kültürü üzerinden birleştiren The Bug, nam-ı diğer Kevin Martin İngiltere’nin en kıdemli MC’lerinden Flowdan ile sahne alıp Alan Kadıköy’ün duvarlarını büyük seslerle yıka(ya)cak.

13 Ocak günü elektronik müziğin şekillenmesinde en büyük pay sahiplerinden biri olarak kabul edilen bir gelenek/damar olan deneysel Alman topluluklarından Neu ve Harmonia’nın kurucu üyesi Michael Rother’in yeni grubuyla her İki topluluğun kataloğundan parçaları çaldığı bir performansa şahit olacağız.

14 Ocak Pazar gecesi ise ambient müziğin en büyük yaratıcılarından, minimal teknonun çıkışını ve yayılmasını üstlenen Kompakt şirketinin kurucusu, aynı zamanda görsel sanatçı  Wolfgang Voigt deneysel projesi Rückverzauberung’un canlı icrasına tanık olacağız. 

Tüm performanslara elektronik müzik ile video sanatçılarını birleştiren canlı görsel performanslar eşlik edecek.

Detaylı programı incelemek ve erken dönem biletleri için www.noise.ist ve @noiseofistanbul sosyal medya hesapları takip edilebilir.

OI_Emerge

Mey Diageo ve Alan Kadıköy co-partnerliğinde gerçekleşen tüm dünyadan, henüz galeri temsiliyeti olmayan, yükselen genç sanatçıların, son dönem eserlerinden oluşan bir seçkiye yer verdiğimiz OI_Emerge’ün ilk edisyonunda, Türkiye’den Doğa Ünyaylar, Beyza Dilem Topdal, Merve Mepa, Ceren Su Çelik, Nergis Yeşil, Büşra Tunç Kanada’dan Cinzia Campolese, Fransa’dan Ethel Lilienfeld ve İngiltere’den Carlotta Aoun, İspanya’dan Rocio Berenguer eserleriyle yer alıyor.

OI_Focus

İBB desteğiyle Fener Evleri/Haliç Sanat’ta gerçekleşecek OI_Focus, her yıl başka bir ülke, konu, kavram, sanatçı ya da akıma odaklanacak. Bu yılın konusu Kore medya sanatı. Serginin küratörlüğünü Jungmin Cho üstleniyor.

OI_Talks | OI_Education

Çok yönlü bir yapıya sahip olacak şekilde kurgulanan Noise_Media Art, kapsayıcı ve ulaşılabilir olma hedefiyle fuar ve sergilerin yanı sıra, Türkiyeli konuşmacı ve eğitmenlerin yanı sıra dünyadan da önemli isimlerin yer alacağı OI_Talks ve OI_Education programlarını da ücretsiz olarak gerçekleştirecek.

OI_Education programı kapsamında Notch, Noitom Motion Capture, Adobe programları gibi sanatçılar tarafında üretimlerinde sıklıkla kullanılan yazılımlar hakkında atölye çalışmalarına yer verilecek.

OI_Talks programında ise Ars Electronica baş küratörü Martin Honzik, ZKM Media Museum’un baş küratörü Bernard Serexhe, sanat yazarı ve Mointclaire State University profesörlerinden Charlotte Kent, Neural Magazine genel yayın yönetmeni Alessandro Ludovico gibi dünyadan konuşmacıların yanı sıra Türkiyeli tanınmış sanatçı ve sanat profesyonellerinin yer aldığı oturumlar gerçekleşecek.