‘Cesursunuz öyle mi! Ya biz!’

Makale - Yorum - Analiz
-
Aa
+
a
a
a

HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu: "Siz korku imparatorluğunun sözümona 'korkusuz' bekçileri! Siz demokrasinin 'hep bana' bekçileri! Sizler de bir gün insanlığı ve demokrasiyi öğreneceksiniz… " 

Cumhuriyet (2 Temmuz 2018)

Şimdi siz “delikanlı” biz “eksik etek” öyle mi! 
Almış koskoca devlet gücünü arkasına konuşuyor! Diyor ki “Hiçbirinizi yaşatmayacağız! Bundan sonra göreceksiniz”! 
Bunu bir kadına söylüyor. Bunu bırakalım bir kenara. 
Meclis Başkanvekilliği yapmış bir kadına söylüyor. Bunu da bırakalım bir kenara. 
Bir parti başkanına söylüyor. Bunu da bırakalım bir kenara. 
Ama asıl kime söylüyor biliyor musunuz; eşini faili meçhul bir cinayette yitirmiş, hem de ikinci çocuğunu kucağına aldığı gün bunu yaşamış, yıllarca kendisi de bir siyasetçi olsa da, o kimlikle değil, kayıp yakını olarak Cumartesi Anneleriyle oturmuş bir kadına söylüyor! 
Bir telefon hattından söylüyor üstelik, yüz yüze de değil! Ve karşısındakini dinlemeden telefonu kapatıyor! O kadar emin ki kendinden, gücünden, her türlü fütursuzlukla yapabiliyor bunu. 
Konuştuğu olay, vahşice şiddet uygulanarak öldürülmüş bir bakkal. “PKK yaptı” diyor. Aslında öyle de demiyor “Siz siz siz…” diyerek hırs içinde konuşuyor! Bakan olan kendisi, insanları koruması gereken kendisi, cinayetleri önlemesi gereken kendisi, aydınlatması gereken kendisi, her yurttaşın esenliğinden sorumlu olan kendisi! 
Yani epeyce görevi var ama yurttaşını tehdit etmek yok bunların içinde! Ancak o kendinden emin, devrin onun devri olduğundan emin, bir telefonun ucundan bir kadını tehdit ederek görev yaptığını sanıyor! Hem de bu devletin adalet ve özür borçlu olduğu bir kadını… 
O “korkusuz erkek” oluyor, bizlerse “korkan kadınlar”, öyle mi! Tek bir yere bile onlarca korumasız gitmeyenler “cesur”; her yerde halka karışan bizler “cesaretsiz” öyle mi! 
Ama mesele cesaret meselesi de değil zaten, had meselesi! 
Durmuyor bir de “şehit cenazelerine gidebilecekler listesi” çıkarıyor! Cenazeye gitmek icazet gerektirirmiş gibi! Mesele bu da değil tabii; insanları ayrıştıralım, bölelim de nasıl olursa olsun! Tabii ki bu arada karşılık veren siyasiler “şehitler gelmesin, kimse ölmesin” demeyi de akıl edemiyor. Yıllardır o Meclis’te her türlü şiddeti defalarca kınadığımızı ifade etsek de bizi duymayanlar, duyurmayanlar! 
Yıllardır o Meclis’te yüzlerce araştırma önergesi verdiğimizi ve bunların reddedildiğini bilmeyenler ya da bilmezden gelenler! Belki bu son şiddet olayında da olacağı gibi, üzerinde bin bir manipülasyon yapılan, Ceylanpınar’da evlerinde öldürülmüş iki polisin davasında tek bir suçlu kalmadığını ve bu konunun da reddedilen araştırma önergeleri içinde yer aldığını görmezden gelenler! Bir kez daha söylüyorum; gücü elinde tutanlar olayları karartır. Sonuç ancak kendileri için elverişli hale getirilirse sonuç olur! Gerçek yoktur, var olan gerçekler gizlenir! Güç ancak böyle sürdürülür. Ne pahasına olduğunun da bir önemi yoktur! 
Günlerdir doluya koyuyorum olmuyor, boşa koyuyorum olmuyor! 
Bu Bakanın nasıl biri olduğunu, nasıl arkasındaki gücün baş dönmesiyle davrandığını, nasıl “sadece benim dediğim doğru” hezeyanıyla kıvrandığını gayet iyi bilenlerdenim! Meclis’te kendisiyle ilgili bir gensoru konuşması yaptıktan sonra yerime döndüğümde, elinde koca koca kartonlarıyla çıkıp, sadece kendi söylediklerinin doğruluğundan yüzde yüzelli emin olarak ve aslında çoğunluk gücü arkasında olduğu için yerinden olmayacağından da yüzde yüz elli emin olarak, cevap vermesi gereken hiçbir soruya cevap vermeyip, sadece suçlama yaparak konuşan bir kişilik! Kürsüden aniden yüzüme dönüp “Ne oldu hanımefendi melek yüzünüze” diyen, nasıl güzel cevap verdiğini düşünen bir kişilik! O gün bu uslup karşısında şaşırarak, hani o çok meşhur “sataşmadan söz alma” hakkımı da kullanmaya değer bulmamıştım açıkçası… Ancak bu olayın ağırlığı bir başka oldu benim için. Çünkü burada incitilen, kalbini yine bu karanlık dehlizlerin yaraladığı bir Cumartesi kadınıydı! 
“Kim daha delikanlı, kim daha erkek, kim daha bağırgan, kim daha öfkeli , kim daha…” 
Elimizde mebzul miktarda olanlar bunlar! 
Her konuşmaları aynı minvalde ve atmosferde olan kişiler! Çünkü atmosfer, dünya, evren her şey onların emrinde! 
Ha bir de “aman bulaşmayalımcılar” da bol miktarda mevcut elimizde! 
“Milyonlarca oyu temsil eden koskoca bir Parti Başkanını tehdit edemezsiniz, derhal istifa etmelisiniz” diyemeyen Parti Başkanları, Meclis Başkanları, Başkanvekilleri! Sözün sadece kendilerine değen kısmını duyup, kulaklarını diğerlerine tıkayanlar! Hayali demokrasinin kendi cephesinde umar arayanlar! 
Bunu hak etmiyoruz. Çok net, haketmiyoruz. Bu ülkede bir nebze olsun insanlık olacaksa o insanlık ancak konuşmayı bilenlerle olacak. Bakın aynı dili konuşanlarla demiyorum; konuşmayı bilenlerle olacak. 
Asgari saygıyı bilenlerle olacak. Bakın hoşgörü filan da demiyorum; sadece asgari saygıyı bilenlerle diyorum! 
Bu ülkede bir nebze demokrasi olacaksa, “O demokrasi sadece bana” demeyenlerle olacak. 
Bu ülke acısız, kedersiz bir ülke olacaksa “sadece benim acım önemli” demeyenlerle olacak. 
Ve siz korku imparatorluğunun sözümona “korkusuz” bekçileri! Siz demokrasinin “hep bana” bekçileri! Sizler de bir gün insanlığı ve demokrasiyi öğreneceksiniz…  

Filiz Kerestecioğlu
HDP Milletvekili