Bugün bir ‘delikanlı’nın doğum günü

-
Aa
+
a
a
a

Bugün 94 yaşımızı bitirdik, 95’e bastık. Cumhuriyet: 94 yaşında bir delikanlı, diye yazıp övünsem yanlış mı olur?
Delikanlı işte. Gözünü budaktan sakınmayan, haberi okurundan esirgemeyen, yorumu eğip bükmeyen bir delikanlı... 

Kaynak: Cumhuriyet (7 Mayıs 2018)

2018 ilkbaharında Türkiye’de bağımsız, bir hareketin ya da partinin organı olmayan tek gazete kalmış bir delikanlı... 
Bunun bir övünme nedeni değil, tam tersine ne kadar büyük bir tehlike olduğunu sadece bilincinde yaşatan değil, günlük yaşam gerçeğine dönüştüğünü bilen, yine de kılı bile kıpırdamadan zorlu gazetecilik ödevinin üstesinden gelmeye çalışan bir delikanlı. 
İnanmayan varsa anlatayım: 
Hapisteki son arkadaşımız Akın Atalay’ı da AKP yargısının elinden çekip aldığımız, ancak o AKP yargısının 14’ümüze iki buçuk yıldan sekiz yıla kadar varan cezalar kestiği günün ertesinde Cumhuriyet binasında olaydınız bana hak verirdiniz. Hüküm giymiş gazeteciler ve şimdilik hüküm giymemiş gazeteciler, yaşlı genç, kadın erkek kahkahalar eşliğinde, birbirlerine sarılarak, gülerek eğlenerek işlerine baktılar. Avrupa medyasından bir gazeteci, gördüklerini anlamlandıramadı, sordu: 
-Anlayamıyorum. Burada üzüntü, kaygı yok, bayram var. Kahkahalarla kutlanan bir bayram. Sizler hapse çarptırıldınız farkında değil misiniz? 
O gün bu soruyu da kahkahalarla karşıladık... 
Bugün de 94. yaşımızı kutluyoruz.

***

Gelelim bugünün bana yansıyan kişisel önemine. 
Hani yılbaşlarında, yıldönümlerinde kararlar alınır: “Bugünden itibaren sigarayı bırakacağım” ya da “Bugünden itibaren kilo vermek üzere sıkı bir rejime gireceğim” ya da “Bugünden itibaren rakıyı, şarabı, konyağı azaltacağım” filan diye sözler verilir. 
Bazen tutulur, bazen tutulmaz. Ama kararlar alınır, kendi kendine sözler verilir. 
Ben de 94. yaşımıza bastığımız bugün karar aldım. 
Bugünden itibaren başlıyorum. 
Osman Kavala neden tutuklu? Neden 
201 gündür hapishanede? Hayır, artık böyle sorular sormayacağım. 
Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mehmet Altan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar. Peki, ne yapmışlardı da bu ceza kesildi? 
Hayır, artık böyle sorular sormayacağım. 
Zaman gazetesi yazarlarından Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç, Mümtaz’er Türköne hangi suçu işledikleri için 646 gündür hapishanedeler? Aynı davanın sanığı, AİHM zoruyla tahliye edilen Şahin Alpay berbat sağlık koşullarına rağmen neden hâlâ ev hapsinde ve hastaneye ancak izin alarak gidebiliyor? 
Hayır, artık böyle sorular sormayacağım. 
Kürt medyasının çoğu gencecik kadın ve erkek gazetecilerinin hemen hemen hepsi neden tutuklanıp hapishanelere kondular? 
Hayır, artık böyle sorular sormayacağım. 
“Akil insan” olmayı kabul ettiği için “solun sağı” tarafından ahlaksızca saldırılan, e-linç’e uğratılan, oysa 19 yıl 9 aylık hapislik hayatında başının gölgesini bir an bile önüne düşürmemiş, barış sürecinin ete kemiğe bürünmesi için yorulmak bilmemiş Celalettin Can kardeşim neden, kim olduklarını bile bilmediği kişilerle birlikte tutuklanıp Silivri’ye tıkıldı ve neyle suçlanıyor? 
Hayır, artık böyle sorular sormayacağım. 
Boğaziçi Üniversitesi’nin, Afrin harekâtına karşı çıkan gencecik ve kocaman yürekli öğrencileri neden tutuklu? Suçlarının ceza yasasında karşılığı ne ola ki? 
Hayır, artık böyle ve benzeri sorular sormayacağım. 
Çünkü sorun hukuksal değil. Sorunun adaletle ilgisi, ilişkisi yok. Tutsak edilmiş bir yargı erkinden ne adalet beklenir ne hukuka saygı. 
Sorun hukuksal değil, siyasal. 
Reis’in ve tayfasının iktidarını sandığa gömmeden hukuksuzlukları sayıp dökmek, içerdekileri anmak artık anlamlı bir gazetecilik etkinliği değil. 
24 Haziran’a dik girmek, diri girmek; karınca çalışkanlığını, keçi inadını, alıcı kuş sabrını kuşanmak gerek. 
Kadın ya da erkek, genç ya da yaşlı... 
Yurttaşlar: Haydi!..