"Z'nin altında bir harf var mı?"

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edilen fosil yakıtlardan uzaklaşma ve 2050’ye kadar net sıfıra ulaşmak için önümüzdeki kritik 10 yılda eylemleri hızlandırma çağrısı yapılan Gelecek Paktı üzerine konuşuyor.

""
 "Z'nin altında bir harf var mı?"
 

"Z'nin altında bir harf var mı?"

podcast servisi: iTunes / RSS

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, dünyanın en büyük sorunlarından bazılarının çözümüne yönelik bir taslak üzerinde anlaşmaya vardı. Kabul edilen Gelecek Paktı’nda, fosil yakıtlardan uzaklaşma ve 2050’ye kadar net sıfıra ulaşmak için önümüzdeki kritik 10 yılda eylemleri hızlandırma çağrısı yapıldı.

Pakt’ta fosil yakıtlara da değinildi; enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve eşitlikçi bir şekilde uzaklaşmak, bilime uygun olarak 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmak için bu kritik 10 yılda eylemleri hızlandırma çağrısı yapıldı.

Anlaşmanın onaylanmasının ardından iklim krizinin dünya çapında hayatları mahvettiğine, toplulukları ve ekonomileri harap ettiğine dikkat çeken Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, özellikle fosil yakıtların 'adil bir şekilde aşamalı olarak kaldırılması' ihtiyacına değindi - ancak emisyonların hala arttığını da vurgu yaptı.

Gelecek Paktı'nda, ülkelerin 'iklim değişikliğiyle mücadelede ilerlemenin şu anki yavaş temposundan derin endişe duydukları' belirtiliyor.

Anlaşma, imzacı ülkeleri 2030 yılına kadar dünya çapında yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına; küresel ortalama yıllık enerji verimliliği iyileştirme oranını ise iki katına çıkarmaya ve aynı zamanda kömür enerjisinin kademeli olarak azaltılmasına yönelik çabaları hızlandırmaya; küresel olarak net sıfır emisyonlu enerji sistemlerine yönelik çabaları hızlandırmak gibi eylemlerle Paris Anlaşması'na yeniden bağlı kalmaya çağırıyor.

Dubai’de düzenlenen COP28‘de kaydedilen ilerlemeler üzerine inşa edilen pakt, aynı zamanda 'enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve eşitlikçi bir şekilde uzaklaşma' konusunda küresel bir taahhüdü de yeniden teyit ediyor.

İklim kampanyacıları, sivil toplum örgütleri ve diplomatlar zirvenin nihai sonucunu memnuniyetle karşılasa da birçoğu, bunun iklim eylemi açısından gerçekte ne anlama geldiği konusunda temkinli davranıyor.

Fosil Yakıtların Yayılmaması Anlaşması Girişimi, (The Fossil Fuel Non-Proliferation Treaty Initiative) paktın iklim değişikliğine karşı savunmasız ülkelerle küçük bir grup fosil yakıt üreten devlet arasında süregelen bir 'çekişme'yi sergilediği kanısında. İlk taslaklarda fosil yakıtlara yapılan atıflar tamamen kaldırılmıştı.

Fosil yakıtları arama ve yayılımını durduracak bir anlaşmanın oluşturulması için yürütülen kampanyada, bir kez daha en savunmasız ülkelerden oluşan bir grubun 'sınırı koruduğu' ve 'son dakikada tehlikeli değişikliklerin üstesinden geldiği' belirtiliyor.

Girişimin İcra Direktörü Alex Rafalowicz, “Dubai’de varılan anlaşmanın yeniden teyit edilmesi, küresel yönetişimi şekillendirmede sivil toplumun ve vizyon sahibi hükümetlerin hayati rolünü vurguluyor. Ancak iklim krizinin temel nedenine yönelik kararlı bir eylemde bulunmamak, zamanımızın en büyük tehditlerinden biriyle mücadele için kaçırılmış bir fırsattır,” dedi.

Ülkelerin iklim planlarının bir parçası olan bu taahhüdü nasıl uygulayacakları Kasım ayında Azerbaycan‘da düzenlenecek COP29 öncesinde bir test anlamına geliyor.  İklim grupları, somut eylem planları çağrısı yapıyor.

Girişim, artık dikkatlerin, ulusal katkı beyanlarında (NDC) kaç ülkenin fosil yakıtları aşamalı olarak sonlandırmaya yönelik somut ulusal taahhütlerde bulunacağına çevrileceğini; iklim finansmanına yönelik sağlam bir plana ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.

Genel Kurul'da konuşan Pasifik ada ülkelerinden Tuvalu Başbakanı Feleti Penitala Teo, şunları söyledi, "Geleceğe Yönelik Pakt, Birleşil Arap Emirlikleri Mutabakatı'nın asgari standart olduğunun kanıtıdır. Ancak gerçek bir ilerleme görmek istiyor isek gelişmekte olan ülkelere yeterli destekle birlikte fosil yakıtları aşamalı olarak ortadan kaldırma konusunda daha güçlü bir isteğe ihtiyacımız var. Fosil yakıt projelerinin genişletilmesini yasaklayan ve adil ve eşit bir geçişi taahhüt eden yeni bir anlaşmaya doğru hareketin arkasında birleşmemiz zorunludur.”

Uzun zamandır imzalanan en kapsamlı uluslararası anlaşmalardan biri olan Gelecek Paktı, küresel yönetişimi güçlendirmeyi ve sürdürülebilir kalkınma, uluslararası barış, teknolojik yenilik, gençlik ve gelecek nesiller ve küresel yönetişimin dönüştürülmesi dahil olmak üzere insanlığın karşı karşıya olduğu temel zorlukların üstesinden gelmeyi amaçlıyor.

Anlaşma, aynı zamanda bu zorlukların üstesinden gelmek için ayrıntılı eylem planları da öneriyor. Ülkelerin imzaladıkları anlaşmaya göre, en acil küresel zorlukları ele almak için 56 bölgesel, ulusal ve uluslararası eyleme geçmeleri gerekecek.

193 üye ülkenin en önemli küresel zorluklarla başa çıkmak için birlikte çalışmasını öngören 42 sayfalık planın hazırlanması yıllar sürdü.

Genel Kurul Başkanı Philemon Yang, paktın kabulü için 'acil krizlere çözüm bulma ve sürdürülebilir, adil ve barışçıl bir küresel düzenin temellerini atma taahhüdü' dedi.

Zirvede kabul edilen Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi, açık ve insan merkezli bir dijital geleceğe yönelik ilkeleri ana hatlarıyla belirtirken, Gelecek Nesiller Bildirgesi’nde ise karar alma süreçlerinde gelecek nesillerin haklarının tanınması çağrısında bulunuyor.

Philemon Yang, paktın taahhütlerinin uygulanmasında dayanışma ve çok taraflı işbirliğinin gerekliliğini vurguladı. Gelecek Zirvesi’ni hem insanlığı, hem de gezegeni koruyan bir geleceği şekillendirmek için bir 'harekete geçme çağrısı' olarak nitelendirdi.

António Guterres de Genel Kurul konuşmasında dünyanın bir türbülans ve geçiş sürecinden geçtiğini belirtti, Mükemmel koşulları bekleyemeyiz. Uluslararası işbirliğini daha ağ bağlantılı, adil ve kapsayıcı hale getirmek için güncelleme ve reform yapma yolunda ilk kararlı adımları şimdi atmalıyız ve bugün, sizin çabalarınız sayesinde bunu başardık. Çok taraflılığı uçurumdan geri getirmek için buradayız. Şimdi bu yolda yürümek hepimizin ortak kaderi. Bunun için sadece anlaşmaya değil, eyleme de ihtiyacımız var,” dedi.



Yeni bir rapora göre, fosil yakıt şirketleri ile dünya çapında önde gelen reklam ve halkla ilişkiler şirketleri arasında 1000'in üzerinde sözleşme bulunuyor.

Kampanya grubu Clean Creatives‘in karbon bazlı enerji sektörünün pazarlama ajanslarına olan bağımlılığını gösteren yıllık listesine (F-List) göre, küresel ölçekte incelenen bölgeler arasında en yüksek ikinci sırada bulanan Avrupa’daki şirketler 241 sözleşmeye sahip.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres bu yılın Haziran ayında reklamcılık ve PR endüstrilerini fosil yakıt endüstrisi için temel kolaylaştırıcılar olarak tanımlamış; ajansları bu müşterileri bırakmaya, hükümetleri de fosil yakıt şirketlerinden reklamcılığı yasaklamaya çağırmıştı. Ancak bu çağrının henüz istenilen oranda karşılık bulduğu söylenemez.

Clean Creatives’in F-List raporu, 2023-2024 yılları arasında 70 ülkede 590 ajans ve 332 fosil yakıt müşterisi arasında bin 10 sözleşme yapıldığını ortaya koyuyor. Bu sözleşmelerden 692’si yeni, 318’i ise geçen yılki F-List’ten devam ediyor. Bu yılki edisyonda ayrıca daha önce bildirilmemiş 551 sözleşme yer alıyor.

Bu yılki raporda, ilk kez halkla ilişkiler firmaları, yapım ajansları, perakende pazarlama ajansları, işe alım ajansları, animasyon stüdyoları ve billboard ve otobüs durağı posterleri gibi reklamlar üreten dış mekan (OOH) ajansları toplam rakamlara dahil edildi.

Araştırmada Avrupa’da Dentsu, Edelman, Omnicom ve Publicis gibi holding şirketlerinin BP, Centrica (British Gas), Cepsa, Eni, Repsol, ScottishPower, Shell ve TotalEnergies gibi müşterilerle yaptığı sözleşmeler ele alındı.

Avrupa’da en fazla sözleşme İngiltere’de 96, Fransa‘da 23, İspanya‘da 16 ve İtalya‘da 9 olmak üzere toplam 100 sözleşme imzalandı.

Bulgular, fosil yakıt sektörünün bağımsız ajanslar ile önde gelen reklam ve halkla ilişkiler şirketlerinden oluşan bir karışıma bağımlı olduğunu ortaya koyuyor.

Clean Creatives, 2024 F Listesi’nde daha fazla ajansın yer almasının, daha fazla ajansın fosil yakıt işi üstleneceği anlamına gelmediğinin altını çiziyor.

İş dünyası medya markası Campaign’in, İngiltere’deki sektörün en büyük 99 ajansının bireysel analizlerini sunan 2024 Raporu, ajansların %15,2’sinin 'fosil yakıt müşterileriyle olan işlerini azalttığını' ve %73,9’unun ise şu anda fosil yakıt müşterileriyle çalışmadığını tespit etti.

Clean Creatives’in araştırması, bağımsız kuruluşların fosil yakıtla ilgili çalışmalarını sonlandırma oranının bu yıl hızlandığını ortaya koydu.

Geçtiğimiz yıldan bu yana holding şirketlerinin %5,7’si fosil yakıt sözleşmelerini sonlandırırken, bağımsız şirketlerde ise bu oran %10,8.

Grup, şimdi diğer şirketleri de aynı yolu izlemeye çağırıyor.

Clean Creatives’in Yönetici Direktörü Duncan Meisel, ”Reklamcılık sektöründe 1960’lardan bu yana pek çok şey değişti ancak iklim değişikliği söz konusu olduğunda, büyük holding şirketleri hâlâ kapalı alanda sigara içilen, üç martinili öğle yemekleri ve Don Draper çağında sıkışıp kalmış durumda,” dedi. Meisel, temiz enerjiye yapılan yıllık yatırımın fosil yakıtlara yapılan yatırımın iki katı olduğuna ve yaratıcı endüstrisinin iklim eyleminin doğal bir müttefiki olabileceğine de vurgu yaptı.

Öte yandan New York‘ta süren İklim Haftası sırasında yayımlanan Climate Action Against Disinformation Coalition’ın (Dezenformasyon Koalisyonuna Karşı İklim Eylemi- CAAD) yeni çalışmasına  göre, 50’den fazla şehir ve 10’dan fazla ülke fosil yakıt reklamlarına karşı eyleme geçmiş durumda.

Çalışmada fosil yakıt reklam yasaklarına olan acil ihtiyacın altını çizerek, sektörün onlarca yıldır süren yanıltıcı reklam kampanyasına ve bu tür uygulamaları kısıtlamaya yönelik artan küresel ivmeye dikkat çekiyor.

Bugüne kadar dünya çapında bin 200’den fazla ajans, iki bin 300’den fazla bireysel yaratıcı, düzinelerce marka ve giderek artan sayıda içerik üreticisi ve etkili kişiyle birlikte fosil yakıt örgütleriyle sözleşmeleri reddetme taahhüdünü imzaladı.

Fransa‘da da benzin reklamlarına ulusal yasak getirildi. Avrupa Birliği’nde ise hukukçular, çevreye zararlı reklamlara karşı 1989 tarihli bir direktifin, yanıltıcı fosil yakıt tanıtımlarını yasa dışı hale getirebileceğini savunuyor.

İklim mücadelesinde oyunun kurallarını değiştiren iki teknolojiyi (rüzgâr ve güneş) inceleyen yeni analiz, ısınmayı 1,5 °C ile sınırlandırmak için her ikisinin de kilit ülkelerde ölçeklendirilmesi gereken hızı ortaya koyuyor. Climate Analytics ve New Climate Institute tarafından yayınlanan analiz, mevcut rüzgar ve güneş enerjisinin %70’inden fazlasını oluşturan 11 ülkede, küresel iklim hedeflerine ulaşabilmek için bu teknolojilerin 2030 yılına kadar beş kat (mevcut yıllık oranlardan üç kat daha hızlı), 2035 yılına kadar ise sekiz kat büyümesi gerekiyor.

Raporun analiz ettiği ülkelerden biri de Türkiye. Çalışmaya göre Türkiye, 2023 yılında Avrupa’nın en büyük ikinci kömür yakıtlı elektrik üreticisi haline geldi. Türkiye’de rüzgar ve güneş enerjisinin yaygınlaştırılması için büyük bir potansiyel olsa da elektrik sistemini ağırlıklı olarak yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalışan bir sisteme dönüştürmek için daha fazla adım atılması gerekiyor.

Rüzgar ve güneş enerjisine geçişi 2023 yılında yavaşladığını belirten analiz, rüzgar enerjisi üretimi ilk kez düştüğünü ve Polonya’nın güneşten elektrik üretiminde Türkiye’yi geçtiğini ortaya koydu.

Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin elektrik talebinin artması bekleniyor. Rüzgar ve güneş ise yeni elektrik üretimi için en ucuz seçeneği sunuyor. Çalışma, tüm bunlara rağmen kömür kullanımının 2021’den bu yana arttığını, boru hattında çok sayıda fosil yakıt projesi olduğunu ve rüzgar ve güneşe geçişin bu nedenle yavaşladığını söylüyor. Analiz, pahalı ve iklimi kirleten fosil yakıt kapasitesinin kilitlenmesini önlemek için Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulumunu daha fazla teşvik etmesi önerisinde bulunuyor.

Analiz, Türkiye’nin güncel kapasite artış hızına dair de önemli veriler sunuyor:

  • Türkiye, mevcut rüzgar ve güneş enerjisi hedeflerini büyük bir farkla aşacak gibi görünüyor ve bu da çok daha yüksek hedefler koyabileceğini gösteriyor.
     
  • Türkiye’nin mevcut yenilenebilir enerji hedefleri, 2022 yılında yayınlanan Ulusal Enerji Planına göre 2030 yılına kadar 33 GW güneş ve 18 GW rüzgara ulaşıyor.
     
  • Mevcut politikalar ve piyasa koşulları altında, 2022 yılında 11 GW olan güneş enerjisi kapasitesinin 2028 yılında 39 GW ‘a ulaşacağını tahmin edilirken, 2022’de 11 GW olan rüzgar kapasitesinin 2028’de 18 GW ‘a ulaşacağı öngörülüyor. Dolayısıyla Türkiye, mevcut rüzgar ve güneş enerjisi hedeflerini aşma yolunda ilerliyor.
     
  • Önümüzdeki yıl hükümet 2035 için Ulusal Katkı Beyanı’nı sunacak. Yenilenebilir enerji kaynaklarını enerji talebi ve iklim hedefleri doğrultusunda artıracak hedefler, 2035 yılında 122 GW güneş enerjisi ve 30 GW rüzgar enerjisi kapasitesine ulaşılmasını sağlayacaktır.


Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Anlaşması’nın 1,5 °C hedefi ile uyumlu politikalar geliştirilebilmesi için gerekli olan güneş ve rüzgar kapasitesine dair veriler de sunulan çalışmaya göre, Türkiye’de rüzgar ve güneş enerjisi üretiminin 2030 yılına kadar üç ila dört kat artması ve 2022 yılında 50 TWh olan üretimin 2030 yılında 160-215 TWh’ye ulaşması gerekiyor. Bu da 2030 yılına kadar yaklaşık 62 GW güneş enerjisi ve 27 GW rüzgar enerjisi kurulmasını elzem kılıyor.

Climate Analytics’ten Dr. Neil Grant,Türkiye’nin mevcut politika planlarının, 1,5 °C hedefiyle uyumlu gereken hıza ulaşmak için kolaylıkla güçlenebileceğini söylerken, açıklamasına şöyle devam etti, "Ülke, bol yenilenebilir kaynaklarından yararlanmak için harika bir konumda ancak piyasa sinyalleri ters yönü işaret etmesine rağmen fosil yakıt üretimini tercih etme tehlikesiyle karşı karşıya.”

ABD‘nin New York kentinde şu sıralarda devam eden Birleşmiş Milletler Genel Kurulu‘nun yanı sıra yaklaşık 100 bin hükümet lideri, iş insanı, bilim insanı ve aktivist, New York İklim Haftası ve İklim Zirvesi kapsamında bir araya geldi.

Axios etkinliğinde konuşan ABD‘nin eski Dışişleri Bakanı ve iklim elçisi John Kerry, “Dubai‘de fosil yakıtlardan uzaklaşmak için bir anlaşma yaptık. Sorun mu? Bunu yapmıyoruz, uygulamıyoruz,” dedi.

Zirvede, bir dizi önde gelen isim de ülkelerin bir yıldan kısa bir süre önce fosil yakıtlardan uzaklaşma ve iklim krizi karşısında en savunmasız kesimlere yardım sağlama konusunda verdikleri taahhütleri görmezden geldiklerini itiraf etti.

Geçen Aralık ayında Dubai’de yaklaşık 200 ülke, Birleşmiş Milletler'in petrol, kömür ve doğal gazdan 'uzaklaşma' anlaşmasını imzalamıştı. Ancak başta Çin ve ABD olmak üzere çoğu ülke attıkları imzayı hayata geçirmekte isteksiz davranıyor, dev fosil yakıt şirketleri her zamanki gibi petrol ve doğal gaz çıkarmaya, yeni yataklar aramaya devam ediyor.

Daha önceki görevinde Joe Biden yönetiminde dünyanın önde gelen petrol ve gaz üreticisi haline gelen ABD’nin rolünü savunan John Kerry, ülkesinin daha fazlasını yapması gerektiğini kabul ederek, başkan tarafından hızla artırılan sıvılaştırılmış doğal gaz ihracat izinlerine getirilen aranın devam etmesi gerektiğini söyledi. Gaz ihracatındaki artış hakkında, “Talep şu anda bizi eziyor,” diyen iklim elçisi, petrol ve doğal gaz şirketlerine temiz enerjiye geçiş çabalarında not vermesi istenince “Z’nin altında bir harf var mı?” diye sordu.

John Kerry'nin bu itirafı, dünyanın dört bir yanındaki iklim aktivistlerinin haykırışlarını doğrular nitelikte. Dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticilerinden biri olan ABD bile, fosil yakıtlardan çıkış konusunda gerekli adımları atmaktan kaçınıyor. Çin ve ABD gibi dev ülkeler, sözlerini tutmadıkça, fosil yakıt şirketleri de aynı hızla petrol ve doğalgaz çıkarmaya ve yeni rezervler aramaya devam ediyor. 

John Kerry'nin, petrol ve doğal gaz şirketlerinin temiz enerjiye geçiş çabalarına dair not vermesi istenince, esprili bir şekilde "Z'nin altında bir harf var mı?" diye sorması, bu şirketlerin ne denli yetersiz kaldığının altını çiziyor. Bu sözler, özellikle Z kuşağı için bir tokat gibi. Çünkü bu kuşak, dünyanın şu anki durumundan sorumlu olmayan ama onun yükünü sırtlamak zorunda kalan bir nesil. 

Bu noktada Z kuşağı olarak bizlerin talepleri çok net: Artık lafların eyleme dönüşmesi gerekiyor. Fosil yakıt endüstrisi devlerini ve hükümetleri sadece vaatlerle değil, somut adımlarla görmek istiyoruz çünkü tek gezegenimizin zaman kaybetme lüksü yok. John Kerry'nin de belirttiği gibi, talepler artık o kadar büyük ki dünya bu yükü taşımakta zorlanıyor ve eğer hızla harekete geçilmez ise bu yük tüm nesillerin altında ezileceği bir krize dönüşecek.

Dünya liderlerine, fosil yakıt şirketlerine ve tüm kararlara etki eden güç sahiplerine sesleniyoruz: Gezegenimizin, bizim, çocuklarımızın geleceği söz konusu. Sizden tek bir şey istiyoruz: Artık sorumluluğunuzu kabul edin ve harekete geçin.

Bugün sizin için seçtiğim şarkı Vanuatu'nun Uluslararası Adalet Divanı'ndan devletlerin uluslararası hukuk çerçevesinde insan hakları ve çevreye ciddi zarar verilmesini önleme yükümlülüklerine ilişkin bir Danışma Görüşü sunmasını talep etme girişimini vurgulayan şarkı; “Climate Change ICJ”