Dünya Hali

-
Aa
+
a
a
a

Mart ayıydı. O gün radyoda Açık Gazete'de Ömer Madra'nın yanında Timuçin Oral'ı ve Sıla Tanilli'yi dinlemiştim. Gün sonunda bi koşu gidip kitapçıda aldım soluğu.

-Dünya Hali geldi mi? diye sordum.
-Engin Geçtan'ın kitabı mı? dedi kitapçı.
-Evet, dedim.

Neden "evet" dediğimi ben de bilmiyordum. Oysa Timuçin Oral'la birlikte bundan tam yirmi yıl önce Açık Radyo'da yaptığı programın ismi olduğunu, şimdi Açık Radyo'nun bunu kitaplaştırdığını gayet tabii biliyordum. Fakat o an öyle çıkmıştı ağzımdan. İkibinonsekiz şubatında, Engin Geçtan'ın ardından, bir gün belki onunla tanışırım ihtimalinin kaybolduğu gibi, Metis'ten artık yeni bir Geçtan kitabı çıkamayacağı gerçeğiyle de yüzleşmem gerekmişti. Belki kitapçıdaki kadın için de bu geçerliydi, kim bilir...

Henüz gelmemişti kitap, daha yeni dağıtıma çıkmıştı, bu kitapçıya gelmesi birkaç gün sürerdi. Telefonumu bıraktım. Birkaç gün sonra haber geldi, uçarak gittim aldım dünya halini.

Ve işte yeni bir Geçtan kitabım olmuştu sapsarı! Meşhur koridor kapaklı. Yıllardır Engin Geçtan'ın künyesinde 'psikiyatrist', 'radyo programcısı' sıfatlarını okur geçerdim; meğer o radyo bu radyoymuş, o program bu programmış. İşte yirmi yıl öncesinin Türkiye'si! .. işte Geçtan kendi ismiyle ilgili bilgiler veriyor, Timuçin Bey'e adının manasını soruyor, Galatasaray maç yapıyor, teknik masada Tolga Dizmen, Geçtan kongreye gidiyor, Geçtan patagonya'ya gidiyor, işte Bagdat Kafe'yi yeniden izlemenin tam zamanı, ve bu müzikler ve dünya dönüyor. En güzeli de, Tolga Dizmen'i de oyuna dahil ediyor Engin Bey, her programda ona da teşekkür ediyor. Ve tam da Sıla Tanilli'nin dediği gibi: "Geçtan'ın masasına konuk oluyoruz". Meğer, esprili bir adammış Engin Bey.

Bir noktada, kitabın ortalarına doğru, her seferinde bölüm sonlarındaki karekodu telefonumla okutup çıkan YouTube linklerinden o günkü programa ait çalınan parçaların listesini dinlemekten sıkıldım ve Spotify'daki Açık Radyo Dünya Hali podcastlerini keşfettim. O andan sonra artık bambaşka bir boyuta taşındı benim için olay: sesleriyle birlikte tam karşımdaydı şimdi Engin Bey ve Timuçin Bey. O andan sonra bir daha kitaba kolay kolay dönemez oldum. Çünkü ses kaydı daha canlıydı. ( mıydı?)
Ve bir de sanki konuşma dilinden yazı diline çevirince bağzı şeyler arada kayboluyordu. ( söz gelimi programda geçtan "kader, fate, fado... şimdi bir fado dinliyoruz" diyor, kitapta "şimdi kader anlamına gelen bir fado dinliyoruz" yazıyordu.)

Yeni bir cevher keşfetmiş gibi hissettim kendimi. Bu nedenle mümkün olduğunca ağırdan alıp, üç aya yakın okuma/dinleme deneyimlerimi sürdürdüm. ( ülke gündeminin bunca hızlı değiştiği şu günlerde buna oldukça şaşarak ve yirmi yıl önce de bunun aynı hızla değiştiğine daha da şaşırarak...) Sonlara doğru , Geçtan'a yeniden nasıl veda edeceğimi kara kara düşünürken , son programı dinlemeye başladım:

Timuçin Oral: İyi akşamlar 94.9 Açık Radyo'dayız, ben Timuçin Oral!
Engin Geçtan: Dünyanın bu akşamki son halinden merhaba, ben Engin Geçtan! Bu akşam teknik masada Burcu Kuğu var. Tolga Dizmen aramızda yok, ayrılığa katlanamadığı için. Evet, gidiyoruz çünkü. Gitmeden önce, genel olarak dünyanın haline ne diyorsun Timuçin?
...

:) yeniden iyi yolculuklar Engin Bey!

 

Emre Özer