Açık Bilinç - "Robotların Acı Hissetmesi" bölümü

-
Aa
+
a
a
a

Sayın Ömer Madra,

Saygıdeğer Açık Radyo'nun Açık Gazete'si,

Sayın Prof. Güven Güzeldere ile birlikte sunduğunuz bir programda, (Robotların Acı Hissetmesi) konusu çok ilgimi çekti.

Ben bir makine tasarımcısıyım. Büyük şirketlerin üretim maliyetlerini düşürecek sistemler tasarlar ve inşa ederim. En büyük sıkıntılarımdan biri, makinede bir arıza meydana geldiğinde, bakım personelinin anlık çözümlerle çalışmaya devam etme çabasıdır. Ne zaman ki makine artık anlık çözümlerle çalışamaz hale gelirse, şirket bana makinenin arıza yaptığını bildirir. İş işten çoktan geçmiş, birçok parçanın değiştirilmesini gerektiren büyük bir arıza haline gelmiştir.

İşte bu noktada ben kendime şu soruyu sorarım: Ben neden acı hissederim?

Bir insanın “Usta” olarak anılması, yaptığı işi artık beyniyle değil, kaslarının hafızasıyla yapması yeteneğine sahip olmasıdır. Böyle bir ustanın, yaptığı işte çivi çaktığını düşünün. Beri yandan, evindeki bir soruna çözüm bulma sıkıntısı içindedir ki, bir anda beyninin konsantrasyonu, kaslarının konsantrasyonuna destek olmaktan çıkar. Çekicini, çivinin başına değil, eline vurur. Duyduğu acı, ikinci bir darbeyi tekrar eline vuramayacak şekilde bir refleks yaratır. Çekici elinden fırlatır ve darbeye maruz kalan noktayı sıkar. Bu refleksle yapılan her şey, bir kanama veya derin bir yaralanma varsa, önlemek içindir.

Tasarladığım makinenin beyin fonksiyonları ben olmak isterim. Kullandığım parçaların, düzeneklerin herhangi bir arıza vukuunda çalışmayı durdurmasını ve beni durumdan haberdar etmesini hayal ederim. O zaman, arızayı belki bir iki damla yağ damlatarak veya bir iki küçük ayar düzeltmesi ile giderebiliriz. Üretimin de belki birkaç saat durmasına neden olabiliriz. Lâkin arıza büyüyünce, daha çok parçanın yeniden yapılması, yerine takılması ve ayarlanması büyük bir külfet yaratacak ve günlerce sürecektir.

Neticede insan da bir makinedir. Acı veya ağrı, organizma içinde bir arıza olduğunun ihbarıdır. Hatta bazı ihbarlar, acı veya ağrı mekanizmalarını çalıştırmayla vakit kaybetmeden görevlerini yerini getirir. Örneğin, ani tansiyon düşmesi veya başka bir nedenle beyne giden kan miktarı azaldığında, bizlerin “bayılma” diye bildiğimiz olay gerçekleşir. Bu aslında beynin kendini emniyete alma çabasıdır. Bayılınca vücut yatay konuma gelir ve kalbin beyne daha kolay kan pompalamasına yardım eder.

Sonuç olarak, Sayın Güven Güzeldere’nin söylemiş olduğu, "bazı mühendislerin, robotların acı hissetmesinin mümkün olabileceğini belirtmeleri" sözü beni son derece heyecanlandırdı. Tasarımcılar ile bakım görevlileri sürekli bir çatışma halindedir. Tasarımcı, sistemin güvenli olarak çalışmasını ister. Bakımcı ise, her ne olursa olsun sistemin kesintisiz görevini yerine getirmesini arzular. Eğer günün birinde makinelerin acı ve ağrı hissetmeleri gerçekten temin edilebilirse, bu çatışma da sona ermese de azalacak ya da makul bir duruma gelecektir.

En derin saygılarımla

Muzaffer Nezih Özikiz