Kuzey Amerika flora ve faunasını resimleyen ilk doğa bilimci: Mark Catesby

Botanitopya
-
Aa
+
a
a
a

Kuzey Amerika flora ve faunasını resimleyen ilk doğa bilimci Mark Catesby’nin hayatını ve eserlerini mercek altına alıyoruz.

Doğa bilimci Mark Catesby
 

Doğa bilimci Mark Catesby

podcast servisi: iTunes / RSS

Catesby, 1729-1747 yılları arasında, The Natural History of Carolina, Florida and the Bahama Islands / Carolina, Florida ve Bahama Adalarının Doğa Tarihi kitabını yazdı. Açıklama metinleriyle birlikte tam sayfa illüstrasyonların da olduğu iki ciltlik bu muazzam çalışma, kendi türünde bir ilk sayılıyor. Bu yayında basılmış levhaların ön çalışmaları olan orijinal suluboyalardan kalan 263 adedi, bugün Royal Collection’da, Windsor’daki kraliyet kütüphanesinde korunuyor. Ressamın önce Virginia, sonra Carolina’ya, Kuzey Amerika’nın doğu kıyılarına doğru, iki uzak yolculuk sırasında yaptığı bu suluboya resimlerde, tamamen bu coğrafyaya özgü birçok farklı türde bitkiler, kuşlar, balıklar ve yılanlar tasvir edilmiş. 

16. yüzyılın sonundan itibaren Yakın Doğu’dan getirilen bitki örnekleriyle birlikte İngiltere’de, bahçe kültürünün baş döndürücü biçimde gelişmesi, yeni dünyanın botanik zenginliğine de merak duyulmasına yol açar. İngilizler için en büyüleyici yerlerden biri de 1607’de ilk daimi İngiliz yerleşimi olarak kabul edilen Jameston kentinin bulunduğu Virginia bölgesiydi. Bitki koleksiyoncusu ve bahçıvan genç John Tradescant bu bölgeye üç keşif seferi yapmış, aralarında batı çınarı (Platanus occidentalis), lale ağacı ve Amerikan sarmaşığının (Parthenocissus quinquefolia) da olduğu bolca bitki örneğini getirmişti. Bu bölgenin yerli türlerini çalışan ilk botanikçi 1678 yılında buraya gelen Revd John Banister olmuştu. Onun keşifleri daha sonra John Ray tarafından, İngiltere florasıyla ilgili kapsamlı bir kitap olan Historia Plantarum kitabında (1688) çizimleri olmadan yer almıştı. Ondan önce Kuzey Amerika’ya gelmiş botanikçiler olsa da Catesby, bitkilerle birlikte o habitatta ortaklaşa bir yaşam döngüsü içinde var olan hayvanları, özellikle kuşları da araştırmasına dahil eden ilk doğa bilimci olmuş. Tüm bu birikimlerini bir araya getirdiği Natural History kitabı da bu yüzden önemli, Kuzey Amerika bitkilerine ve tabii kuşlarına ayrılmış en kapsamlı kitap… Öncü sayılan kuş resimleriyle, birçok doğa bilimciden, bitki ressamından ayrı bir yere konuyor doğa bilimi tarihinde… 

Mark Catesby, 1682 yılında Suffolk’ta, Sudbury kasabasında doğmuş. Natural History kitabında biyografisiyle ilgili kısa bir bilgi vermiş olsa da onun ilk yılları ve eğitimiyle ilgili çok az şey biliniyor. Doğa bilimlerine, onun deyimiyle “bitkileri ve doğanın diğer ürünlerini araştırmaya” John Ray’in de arkadaşı olan amcasının yönlendirmesiyle çok genç yaşta ilgi duymaya başlıyor. Kendi döneminde, orta sınıfa mensup birçok kişinin aksine üniversiteye gitmeyi değil, ilgi duyduğu alanla ilgili çalışmayı tercih etmiş. 1600’lerde yaşamış Maria Sibylla Merian’ın sanatından, onun ekolojik yaklaşımından ilham almış. Bitkileri üç boyutlu anlatma konusunda Georg Ehret’in işlerini örnek almış.

Natural History kitabının önsözünde yazdığı gibi, ilk botanik çalışmaları “tüm bilimlerin merkezi Londra’dan çok uzak olduğu için gölgede kalıyordu”. Öyle olsa da İngiltere’nin tanımadığı bitkileri ve hayvanları gözlemlemek için çalışmalarını yabancı bir ülkede sürdürmek gibi büyük bir fırsat çıkar karşısına. 1712 yılında Kızkardeşi Elizabeth, Virginia kolonisinin başkenti olan Williamsburg’da doktor olarak çalışan eşi Dr. William Cocke’ın yanına giderken, Catesby de ona eşlik eder. 

Cocke, aynı zamanda Virginia’da çok iyi bağlantıları olan bir politikacıdır; Catesby’yi arazi sahibi zengin arkadaşlarıyla tanıştırır. İngiltere’deki toprak sahipleri gibi onların da çoğu bahçecilikle yakından ilgileniyorlardı ve bu yüzden araştırmalarına destek vermeye gönüllü olurlar.  Sonraki 7 sene boyunca Catesby, Virginia’daki Tidewater plantasyonlarını keşfeder ve James nehri boyunca Appalachian (Apalaş) dağlarına doğru keşif yolculukları yapar. Bu gezintilerin ana amacı Hoxton’da fidanlığı olan ve deneysel çalışmalar yapan, City Gardener (1722) kitabının yazarı Thomas Fairchild için bitki örnekleri ve tohum toplamaktır. 

Catesby, işlerinin bu kadar kıymetli olacağını pek tahmin edemez elbette. Amerika’ya ilk seyahatinde metodik bir yaklaşımla çalışmadığını itiraf eder ama yedi yıl boyunca onu destekleyen koleksiyonculara gönderdiği örnekler aslında birer ilk niteliğindedir ve son derece değerlidir. 1719 yılında İngiltere’ye döndüğünde, Virginia’da yaptığı resimlerden bir kısmını arkadaşı Samuel Dale’e gösterir.  Dale hemen Catesby için o zamanın ünlü botanikçisi William Sherard ile bir görüşme ayarlamaya çalışır ve şöyle yazar: “Mr. Catesby Virginia’dan geliyor… Yeniden dönmeye niyeti var ve kendi çizdiği Kuşları vesaire bazı resimlerle sizi ziyaret etme şansını denemek ister. Ne yazık ki onun biraz cesaretlendirilmeye ihtiyacı var, doğa tarihini iyi bir noktaya taşıyabilmesi için bu gerçekten yararlı olabilir.” Sherard, Catesby’ın çizimlerinden çok etkilenir suluboyalarının mükemmel olduğunu söyler. Aslında bir yandan Amerika’ya göndereceği bir doğa bilimci arayışındadır Sherard; sonra birkaç destekçiyi organize ederek Catesby’ı tekrar Atlantiğin ötesine gönderir; ama bu kez Virginia’ya değil Carolina’ya… Yılda 20 paund tutarında bir ödenekle üstelik… Herhangi bir finansal desteği olmayan Catesby için bu çok değerli bir katkıdır elbette; bu diğer destekçileri de teşvik eder. British Museum’un kurucusu Sir Hans Sloane ikinci gezisinin en önemli patronlarından biri olmuş; diğeri de Maria Sibylla Merian çizimlerinin büyük bir kısmını da satın almış olan doktor ve koleksiyoncu Dr. Richard Mead. 

1722 yılında Charleston’a gitmiş. Natural History kitabının önsözünde bu koloninin pirinç, reçine, katran gibi doğal kaynaklarının, ticari amaçlarla daha önce keşfedildiğini; burada “bolluk berekette hiçbir ülkenin yarışamayacağı, doğanın bahşettiği zengin bir çeşitliliğin” olduğunu yazmış. Bağlantıları sayesinde forsu vardır tabii… Oraya vardığında, bölgenin valisi General Nicholson tarafından karşılanmış; ilk seyahatinde olduğu gibi bu yine koloninin zengin ve güçlü üyeleriyle tanışmasını sağlamış. 

Bu seyahatinde, ilkine oranla daha sistematik çalışmış; ülkenin farklı noktalarına değişik mevsimlerde tekrar gitmeye çalışmış. Bunu Sherard’a yazdığı bir mektubunda şöyle açıklıyor: “Aynı mevsimde aynı yerde ikinci kez bulunmamaya çalışıyorum, özellikle baharda… Bir yaz ülkenin alt kesimlerindeyken, bir yaz nehir boylarında, iki yıl boyunca bunu değiştirerek ülkenin farklı kısımlarını gezdim.”

Catesby, Carolina’nın yerleşim bölgesi olmayan kıyı bölgesinde yaptığı keşiflerden bahsederken ilk yılında hayvanları ve bitkileri toplayıp tanımladıktan sonra nasıl araştırdığını anlatmış. Ardından, insan yerleşimlerinin olmadığı yere, Savanna kıyılarında Fort Moore kalesinin çevresinde araştırma yaptığını; ülkenin aşağı kesimlerinde rastlamadığı bitki ve hayvanların bolluğu karşısında şaşkınlık yaşadığını ve bu heyecanla bu kez nehrin yukarısından dağlara uzanan bir bölgeye doğru birkaç gezi daha yaptığını anlatıyor. Burada “alışılmadık görünümlü sebzeler yanında; buffalolar, ayılar, panterler ve diğer vahşi yaratıkların yanı sıra hayal edilemeyecek kadar değerli canlılar olduğunu da yazmış. Yerlilerle ilgili de bir notu var: “Bu gezilerde kağıt ve boya malzemelerinin de içinde olduğu yükümü taşıması için bir yerliyi görevlendirmiştim. Toplar toplamaz kurutulmuş bitki örneklerini ve tohumları da bu dostane yerlilerin konukseverliğine ve yardımseverliğine emanet ediyordum. Gerçekten şükran borçluyum.”

Kuzey Amerika gezisinde botanik örnekler açısından bakılırsa, en çok ağaçlar ve çalılar onun ilgisini çekmiş olmalı. Sadece ilginç ve farklı oldukları için değil tarımda, yapıda, marangozlukta kullanılabilen faydalı, endüstriye uygun ya da yenebilen şifalı bitkilerdi bunlar.  İngiltere’ye taşınıp orada başarıyla kültüre alınabilecek türler peşindeydi. Ve kuşlarla da ilgilenmiş elbette… Onun gözlemlerine göre “diğer hayvanlar bir yana, o bitkilerle aşina olan, sıklıkla onlardan beslenen, muazzam güzel renklerde tüyleri olan kuşlar diğer hayvanlardan daha zengin bir çeşitliliğe” sahipti.

1725 yılında Catesby, Bahamalara bir gezi düzenlemiş ve orada daha çok bu ziyarete kadar ertelediği balıkları araştırmaya odaklanmış. Hayal kırıklığına da uğramaz “Bana göz alıcı olduklarını söylemişlerdi” diyor, “doğanın onları çarpıcı özel işaret ve renklerle cömertçe donattığı (bu balıklar) hayranlık uyandırıcıydı.”

Çalışma pratiğini, yöntemlerini anlatırken, suluboyaları arazide birebir örnekten bakarak yaptığını anlatıyor: “Bitkileri desenlerken yeni koparıldığında tazeyken yaptım.  Hayvanları, özellikle de kuşları, birkaçı hariç canlıyken boyadım ve o kuşa uygun bir hareket verdim.”  Sudan çıktığında balıkların renkleri hızla soluyordu elbette, diyor Catesby, “renklerini kaybetmeden önce boyamayı başardığını” anlatıyor kitabında. 

1726 yılında İngiltere’ye döndükten kısa bir süre sonra çizimlerini ve gözlemlerini bir doğa tarihi kitabı formatında bir araya getirip yayınlamaya başlar. Amerika’dan örnekleri gönderdiği, Hoxton fidanlığının sahibi Thomas Fairchild ve daha sonra da Fulham’daki Christopher Gray fidanlığı onun bu projesini finansal olarak desteklemeye devam eder. 

Kitabı için levhaları hazırlama aşamasında, eskizlerinin yetersiz olduğundan yakınmış;  resimlerinde betimlediği örneklerin daha gerçeğe yakın olmasını sağlamak, o kesinliğe ulaşmak için yeni gözlem yapması gerektiğini ama seyahat edemeyeceği için bunun telafi edilemez olduğunu söylemiş. Natural History kitabının önsözünde bunu açıklıkla ifade ediyor: “Resim eğitimi almamış olduğum için kimi perspektif hataları ve diğer ince ayrıntılar belki daha kolaylıkla yapılabilirdi ama ben naçizane bitkileri ve diğer şeyleri sadece doğa tarihinin amacına hizmet etmesi için düz (boyut vermeden) ele almayı tercih ettim.”

Levhalarını hazırlarken gravür baskı ustalarıyla çalışmak yerine kendi yapmaya, çizim ve baskı ustası Joseph Goupy (1689-1782)’in yardımıyla bu tekniği öğrenmeye karar vermiş. Maliyetleri düşürmesi bir yana bu ona suluboyalardan basılı levhalara bütün süreci başından sonra kontrol edebilmesini, ayrıntılar ve renklerdeki gerçekçiliğe olabildiğince ulaşmasını da sağlamış. 

Natural History kitabının ilk cildinin 100 sayfası bitki ve kuşları birlikte betimleyen resimlere ayrılmış, ikinci cildinde ise balıklar, memeli hayvanlar, kabuklular, böcekler ve tek olarak çizilmiş bitkiler var. 20 levhadan oluşan Appendix bölümünde, ilk iki ciltte unutulmuş olan, sonradan eklenmeye karar verilen Catesby’in yaban ortamında gözlemlemediği, başka doğa bilimcilerin topladığı farklı sanatçıların elinden çıkmış, onların illüstrasyonlarından kopyaladığı bitki ve hayvan çizimleri yer alıyor. 

Natural History, her cildinde yanında açıklayıcı metinleriyle birlikte 20 levhanın olduğu fasiküller halinde parça parça basılmış, bütün eski doğa tarihi kitaplarında olduğu gibi…  Her biri tamamlandığında Royal Society’ye, yani Kraliyet Topluluğu’na takdim edilmiş. İlk kısım 1729 yılında, ilk cildin beşinci ve son bölümü ise 1732’de tamamlanmış. 6’dan 10’a, ikinci cildi oluşturan fasiküller daha sonraki üç yıl içinde, dört yıl sonra da Appendix bölümü tamamlanmış. Yirmi yıldan fazla bir sürede basmayı başarmış. Natural History’nın baskısı tamamlandığında Royal Society tarafından takdir edilir, topluluğun genel sekreteri Cromwell Mortimer “baskı sanatı keşfedildiğinden beri gördüğüm en muazzam çalışma” diye anlatır bu kitabı. Catesby bu büyük projesini tamamladıktan iki yıl sonra hayata veda eder. Çizimleri 1768 yılında da koleksiyon orijinal çizimlerle birlikte Kral III. George tarafından satın alınır. 

Bu koleksiyondan bazı örnekler için: https://dc.lib.unc.edu/cdm/compoundobject/collection/dmisc/id/1658/show/1581

Örneğin onlardan birisi, 1722’de çizilmiş, göçmen güvercinin (Ectopistes migratoria) Türk meşesi (quercus laevis) ile birlikte betimlendiği bir levha. Catesby zamanında göçmen güvercin Kuzey Amerika’da en yaygın, nüfusu en yoğun kuş türüdür. Göçlerinin günlerce sürdüğü, milyonlarcası gökyüzünde gri bulutlar gibi hareket eden bu kuşlar, insan yerleşimlerinin çoğalmasıyla giderek azalmaya ve artık ender görülmeye başlamış.  Son yaban göçmen güvercin 1889 yılında görülmüş bu bölgede… Bu çizimde tabii Mark Catesby, ölçeği göz ardı ederek güvercini meşe yaprağı ile hemen hemen aynı boyda çizmiş ama bu gerçeğe uygun değil; diğer güvercin türlerinden daha küçük bir yapıda değil çünkü. 

Bir başka levhada da bu kez Amerika kıtasının tropik bölgelerine özgü, Florida’dan Venezuela’ya tüm bu bölgede yetişen, gumbo limbo ağacı (bursera simaruba, ya da terebentin ağacı), anavatanı Karayipler olan kırmızı ayaklı ardıç kuşu (turdus plumbeus) ile birlikte resmedilmiş (1722-1726). Farklı bir anlatım biçimi var Catesby’in, dallar doğal duruşunda değil, kırdığı bölümü de gizlememiş.

Sarı boğazlı ötleğen (Dendroica dominica), çam ötleğeni (Dendroica pinus) ve kırmızı akçaağacı (Acer rubrum) birlikte betimlediği levhada da (1722-6) aynı durum geçerli. Dalların kırılan uçları da var resmin kadrajında… Aynı zamanda etobur mor sürahi bitkisini (Sarracena purpurea) de çizen ilk kişi, aynı habitatta yaşayan bir kurbağa ile birlikte betimlemiş.