Aurora'nın Çiçeği: Yaban Gülü

Botanitopya
-
Aa
+
a
a
a

Homeros'un "gül parmaklı" dediği, şafak tanrıçası Aurora'ya adanmış yaban gülünü konuştuk.

Tanrıça Aurora'ya adanmış "yaban gülü"
 

Tanrıça Aurora'ya adanmış "yaban gülü"

podcast servisi: iTunes / RSS

Güller, antik dünyada sevilen bir çiçek olmuş hep; hatta lüksün de sembolü. Homeros'un "gül parmaklı" dediği, şafak tanrıçası Aurora'ya adanmış. Yunanlılar için aşk çiçeği olmuş; Atina'nın antik bahçelerinde ve fidanlıklarında yetiştirilmiş. Antik dönemin fresklerinde gördüğümüz bahçe güllerinin atası olan yaban gülleri, beş taçyapraklı beyaz ve pembe yalınkat çiçekleri, keskin dikenleriyle milyonlarca yıl varlığını sürdürebilmiş hem güzel hem de çok güçlü bitkilerden biri. 

Tüm yaban gülleri arasında en sık görülen tür ise kuşburnu ya da köpek gülü dediğimiz Rosa canina. Avrupa, kuzeybatı Afrika ve batı Asya'ya özgü. 

Kışlayan kuşlar için hayati bir besin kaynağı. O yüzden "kuşburnu" demiş olmalıyız. Rosa canina, bizim topraklarda da yaygın olarak yetişiyor, birçok farklı isimler de almış. Köpek gülü, itburnu, it gülü, kedigülü, akgül, asker gülü, kelp gülü gibi...

Knossos Girit'te, Minos uygarlığından kalan freskte, mavi kuşların, maymunların ve süsenlerin yanı sıra kayayı saran yaban gülleri de vardır; bu ilk gül resmi olarak biliniyor. "Mavi Kuşlu Fresk" diye anılan bu eserdeki güller Rosa pulverulenta (bodur gül) olarak tanımlanmış.

Yunanlılar beyaz gülü sessizlik tanrısı Harpocrates'e adamışlar. Parmağını "sus" anlamında dudağına götürmüş genç bir delikanlı olarak betimlenen bir tanrıdır Harpocrates. 

Gül, sırların sembolik bir taşıyıcısıdır. Latince 'Sub rosa' terimi, Roma döneminde toplantı mekanlarında, masaların üzerine yabani gül asma geleneğinden geliyor. Gülün altında söylenen hiçbir şeyin başka yerde asla konuşulmayacağı veya tekrarlanmayacağı anlamına geliyor, "sub rosa".

Neron Pompei'de düzenlenen eğlencelerde sadece güllere abartılı miktarda para harcarmış. Pompei'de bulunan ve üst sınıftan birine ait evin (Casa del bracciale d'oro) duvar fresklerinde üç kırmızı gül de var. Rosa gallica (Kırmızı Frenk Gülü) olarak tanımlanmış.

Romalıların adına festivaller düzenlediği bir çiçektir belki ama gülün melankolik bir yanı da vardı. "Hazzın çabuk solan doğasını" temsil ettiği için cenazelerde de kullanılıyordu. Yabani gül kırılganlığın ve ölümlülüğün bir simgesi olmuş; çiçekleri çok kısa bir süre yaşar çünkü.

 

Rosa canina, Latince'de kelimenin tam anlamıyla "köpek gülü" demek; yaygın kullanılan bir ad bu. İngilizce'de "dog rose" diye geçiyor örneğin. "Doğa Tarihi" eserinde, Yaşlı Plinius, yaban gülü kökünün kuduz bir köpeğin ısırıklarını iyileştirdiği için köpek gülü dendiğini yazmış.

"Köpek" tanımlamasını aşağılayıcı anlamıyla kullanarak yaban gülünün bahçe güllerine kıyasla daha 'değersiz' olduğunu anlattığı da öne sürülüyor. İsmin, Eski İngilizce'de "hançer" anlamında, gülün dikenlerine atıfla "dag" kelimesinden türetilmiş olduğu da bir diğer teori.

Tudor İngiltere'sinde. William Rogers, Rosa Electa (1590'lar) Kraliçe'yi sadece R. gallica ve R. alba melezi Tudor gülü ile değil, çevresinde eglantinlerle birlikte tasvir etmişti.

"Şeytan, güllerden ve çiğdemlerden, yabani büyüyen güllerden, ölümcül bir şekilde korkar" diye yazan John Ruskin'in yaban gülü çizimi.