Yok İnsanlar Üzerine Güzelleme

-
Aa
+
a
a
a

Hani bazı insanlar vardır; hem var hem de yok. Gündelik hayatımızda her gün yanı başından geçiverdiğimiz ama hiç durup yüzlerine bakmadığımız insanlar.

 

Varlığını merdivenlerin ıslak olduğundan anladığımız, deterjanlı su koyduğu kova merdivenlerden inmemize engel olan insanlar örneğin. Ekmek almak için karşı bakkala gönderdiklerimiz, bodrum rutubetine olanlar, otomatik faturasını ödeyenler. Küçük çocuklarının asansörün kapısını açık bıraktığından şikâyet ettiklerimiz, varlıklarını varsaydıklarımız. Antenimizi düzeltmek için çatıya çıkanlar, bebeklerimizin altını temizleyip, evlerimizin tozunu alanlar, simidini beğenmeyip bayat bulduklarımız. “Bugün nasılsın” diye sorma ihtiyacını duymadıklarımız.

 

Kimler yani: Kapıcılar, simitçiler, bakıcılar, gündelikçiler, hamallar, nayloncular, kasiyerler, tartıcılar, seyyar satıcılar, karton kâğıtçılar, ameleler, hizmetliler, tombalacılar, temizlikçi kadınlar, garsonlar, tostçular, çaycılar, ayakkabı boyacıları, at arabacıları, dilenciler.

 

İşte elimizdeki kitap tüm bu insanlar üzerine. “Yok insanlar” diyorum ben onlara, hayatımızda ve dünyamızda hem var insanlar onlar, hem de garip bir şeffaflığa ve görünmezliğe sahipler. Onlarsız olsak zorlaşırdı gündelik hayatımızın pratikleri, ama iyi ki varlar demeyiz hiçbir zaman. Çoğu zaman iğreti varlıklardır gözümüzde; ambiyansı bozan canlılar,  “kültür” temelli analizlerin mağdurlarıdırlar. “Herkes yerine, mevkisine göre konuşsun”a gelir laf bazen. Bazen küçüğün eskilerini veririz, kendimizi iyi hissederiz; onun çocuğu alışıktır eski giymeye.

 

Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri bir yandan değişen kent koşullarında farklılaşan çalışma ilişkilerine değinirken öte yandan da toplumsal davranışlarımıza nüfuz etmiş gizli ve alışılagelmiş ırkçı pratikleri de sorguluyor. Bilinç altımızda yer etmiş sınıfsal ön kabullerin yargılandığına şahit oluyoruz. Kitap, farklılaşan çalışma koşullarını incelemesi ile sosyolojik yöntemleri kullanarak endüstri ilişkileri alanında önemli veriler de sağlıyor. Öte yandan Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri ele alınan kesim itibari ile de öncü bir çalışma. Gürbüzleşen varoş nüfusu ile kent soylular arasında oluşan derin uçurum ve farklılaşan anlamı ile yeni sınıfsal ayrımlar, kitap boyunca kültürel araştırmalar ekseninde irdeleniyor. Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri kültürel araştırmalar sahasının verimli örneklerinden biri olarak, sistem karşıtı güçlerin de kültürel inceleme sahasından yararlanabileceklerini ispatlayan bir çalışma.

 

Kitabın yazarı sosyal bilimler alanında çalışan bir isim. Gül Özyeğin, ABD Virginia’daki William and Mary College’da öğretim görevlisi. Zaten söz konusu çalışma da Özyeğin’in burada yaptığı akademik bir çalışmasını oluşturuyor. Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri’nin ilk olarak İngilizce’de basılmış olmasını burada anmak gerekli. Tümüyle Türkiye toplumsal dokusunu ele alan böylesi bir çalışmanın ilk olarak Türkçe yapılmamış olması, Türkiye akademilerinde yapılan sosyal bilimler alanındaki sahici çalışmaların yetersizliğini göstermek anlamında trajik.

 

Gül Özyeğin sadece öncü bir çalışma üretmemiş, aynı anda içten, samimi ve de kültürel araştırmalar sahasında pek sık rastlanmayan bir biçimde net olarak politik bir metot kullanan bir çalışma da yapmış. Tüm açık yürekliliği ile kendi kişisel yaşanmışlıklarını da kitabına koyan Özyeğin bizi sadece soğuk tablolar, karmaşık istatistiksel analizlerle baş başa bırakmıyor. Özyeğin, her ne kadar akademik bir eser yazıyor olsa da, akademik bir üslubun ötesine geçerek kitabına kendisini betimleme cesaretini gösteriyor. Böylece söz konusu kitabın bir akademik kariyer kaygısı ile değil, bir aydın sorumluluğu ile yazıldığını ortaya koyuyor.

 

Kültürel çalışmalar alanı bir süredir akademik platformlarda üretken bir kaynak olarak ele alınmakta. Toplumsalı ve bireyseli klasik bilimlerin ayrımlarından kurtararak ele almaya özen gösteren bu disiplinler arası araştırma sahası mikro analizlerden kalkarak önemli veriler sağlamak anlamında da verimli bir alan. Ancak kültürel araştırmalar sahasını politik-kültür analizi olarak ele almanın sancısı da sürüyor.

 

Özyeğin, ele aldığı konuyu eşitsizlikçi toplumsal modelimizden yana olmadığını ifade eden bir eksende işleyerek kültürel çalışmalar sahasına politik bir perspektifin nasıl yedirilebileceğini çok iyi örneklendirmiş. Siyasal ve ekonomik olanın kültürel yeniden üretimi sırasında ortaya çıkanın izlerini sürmek, eşitsizlikçi kültürel yapımızı deşifre etek yolunda önemli açılımlar sağlıyor. Özyeğin’in çalışması bir kez daha gösteriyor ki politik bakış açısı ve tarihsel sistemler analizi kültürel çalışmalar sahasında en fazla katkı sağlayabilecek imkânları barındırıyorlar. Özyeğin gündelikçiler ve toplumun ilişkisini irdelerken modern toplumun ürettiği iktidar ilişkilerinin yapısökümüne dair bir adım atıyor.

 

Yeni Emek Formlarını Anlamak

 

Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri emek çalışmaları konusunda da bir kaynak sayılabilir. Kitabın anlattıkları özellikle üçüncü dünya ülkelerinde daha sert bir değişim üzerinden ortaya çıkan yeni emek formlarını anlamak noktasında imkânlar sunuyor. Almanya ve Filistin gibi ülkelerde “yabancı işçiler” olgusu ile birlikte ortaya çıkan çelişkiler Türkiye gibi göçün içeride yaşandığı ülkelerde varoşlarda yaşayan yeni emek formlarını ortaya çıkartıyor.

 

Üçüncü dünya ve özellikle teknoloji yan ürünleri üreten sektörleri barındıran ülkelerde ortaya çıkan bu yeni çalışan sınıfları anlamak konusunda önemli bir kaynak eksikliği var. Özyeğin bir yandan “işçi” statüsü ile çalışan kapıcıların davranışlarını ve yaşamlarını analiz ederken öte yandan kapıcı eşleri ve çocukları başta olmak üzere birçok çalışan kesimin sınıfsal durumu ve sorunlarına eğiliyor.

 

Kitabın bir diğer dikkat çekici yönü de hayli geniş bir kaynakçaya sahip olması. Kültürel seviye farklılıkları analizinin sınırları ve köylü-kentli ayrımının temelleri konusunda önemli veriler içeren bir eser olarak Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri, kaynakları ile de  önemli bir değerlendirme skalası sunmuş.

 

Özyeğin bu çalışması ile gündelik hayatımıza bir ruh gibi, şeffaf bir örtü gibi dolanan, evlerimize, oturma odalarımıza, asansörlerimize, iş yerlerimize gizlice sızan ırkçılığı sorguluyor, içimizdeki gizli ırkçılığı ve albatrosu teşhis etme konusunda adım atıyor. Bu sorgulamanın akademik bir eserde yapılması da dikkat çekici. Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleriakademik çalışmalar sahasında doğru bir perspektif ile üretilebileceklerin imkânlarına ve sınırlarına işaret ediyor. Gül Özyeğin akademik çalışmalarda alışık olduğumuzun tersine sözü hiç dönüp dolandırmamış, iki yüzlülüğümüzü hiç akademik kavramlara boğmadan yüzümüze vurmayı istemiş, politik yönünü arkaya atmaya uğraşmamış. Özyeğin toplumsal dokumuzun çarpıklıklarına yakın çekim yapmış.

 

Biliniyor ki sosyoloji temiz bir bilim değil. Çoğu zaman “efendilerin” toplumsal mühendislik projelerine hizmet eden sosyoloji bir yönüyle toplumsalın özgürleşmesine olduğu kadar köleleşmesine de hizmet edebilen bir bilimsel alan. Ancak Gül Özyeğin araştırma metodunu sistem lehine ve alt kesimleri sisteme entegre etme üzerine kurmuyor, iktidar ilişkilerini parçalama üzerine söz söylüyor.

 

Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri’nde faydalanılan bir diğer ekol ise feminist teori. Yazarla yapılan bir söyleşiden akademik hayatının ilk günlerinden bu yana bir yandan feminist teorinin eleştirel yönü ile, öte yandan ise yeni çalışan sınıflar içerisindeki kadınlar üzerinde çalıştığını öğreniyoruz. Özyeğin farklı sınıflardan gelen kadınların aralarında kurulan ilişkilerin çelişkili yönlerine değinmiş.

 

Özyeğin kitabını ampirik temelli olarak hazırlamış. Sıkça sosyolojik temelli araştırma ve analiz metotlarını kullanmış, istatistik verilerinden ve karşılaştırmalı analizlerden faydalanmış. Ancak eserde kesinlikle  bilimsel yabancılaşma yok. Özyeğin’in yaptığı bu çalışmada toplumsal dokuya dair ahkâm kesmek değil, toplumsala dair bazı gizleri ortaya çıkartmayı önemsediği görülüyor. Bu yönü ile bilimsel kuruluktan uzak, aydın bir yazarın tavır alışı ile karşılaşıyoruz.

 

Özyeğin bu çalışması üzerinde uğraşırken “iyi kotarılmış küçük ölçekli araştırmaların daha büyük sosyolojik meseleleri aydınlatma gücünün” farkına vardığını ifade ediyor. Gerçekten de Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri, sosyolojik alandaki mikro analizin gücünü ispatlayan bir kitap ve günümüzün çelişik ve karmaşık gerçekliğini anlama yolunda atılmış bir adım. Gül Özyeğin çalışmasının gerek ciddiyeti gerekse samimiyeti ile teşekkürü hak ediyor.

 

Başkalarının Kiri

Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri

Gül Özyeğin, İletişim Yayınları, 2005, İstanbul.