Yeşil zor adımlar

-
Aa
+
a
a
a

Hülya Demircan: Yeşil Adımlar derneğinin kurucuları ve gönüllüleri Leyla Derya Çelikel ve Gülru Hotinli. Hoşgeldiniz. Birçok çevre derneği var. Bildiğim kadarı ile siz 1998’de kurulmuşsunuz. Ne eksik gördünüz de bu derneği kurmak istediniz diye sorsam ne dersiniz.

 

Leyla Derya Çelikel: Çevre dernekleri hakikaten var. Fakat eğitim üzerine sadece çevre eğitimi üzerine kurulmuş bir dernek olmadığını fark ettik ve çevre korumak için birşeyler bilmememiz lazım, anlamamız lazım, anladıktan sonra ancak onun ne kadar muazzam olduğu ve korumamız gerektiğini düşünebiliriz diye bu yola girdik.

 

HD: O zaman bu eğitim için bugüne kadar neler yapıldı, bunu öğrenebilir miyiz?

 

Gülru Hotinli: Tabii; derneği kurmamızın sebeplerinden biri de çevre kuruluşları çevre bilincini yükseltmeye çalışıyorlar ama bu konu Türkiye’de en az önem verilen konuydu. Biz de daha önce STK’larda projelerinde geçmişi olan arkadaşlar biraraya geldik. Hepimizin aklında idealinde çalıştığı kuruluşta yapamadığı -belki de o kuruluşun çerçevesine uymadığı için- hayalleri vardı. Biraz böyle hayalleri gerçekleştirme derneği şeklinde yer aldı. İlk toplantımızda 1998’den itibaren, çevre eğitimi çevre bilinci için neler yapabiliriz, dedik. İlk projemizi Leyla yürüttü.

 

LDÇ: Çevre eğitimi derken, biz didaktik değil, oyunlarla karikatürlerle biraz düşündürerek, biraz eğlendirerek…

 

HD: Çocukları cezbederek yani...

 

LDÇ: Bu şekilde birşeyler anlatmaya çalışıyoruz. İlk projemiz “Karikatürlerle bir Çevre Sergisi” idi. Hatta bununla bile daha dernek kurulmadan bir ödül aldık.

 

HD: Çok güzel, yani dernek kurulurken siz faaliyetlere başlamıştınız bile.

 

GH: Henry Ford ödülüydü o.

 

HD: Sonra arkasından ne çalışmalar geldi?

 

LD: Sonra Metap projesi. Dünya bankasının bu küçük ölçekli projelerinden. Adalar bizim çok yakınımızda, gittiğimiz gördüğümüz yerler ve müthiş çöp sorunu var. Aslında bu yine 1999’da başladığımız bir projeydi. Yakınlarda Burgaz Ada yangını da çöpten çıktı. Her ne kadar çöpten değil diyorlarsa da… O zamanlar adalarda bir geri kazanım projesini, Metap’ı sunduk, onlar da kabul ettiler ve aşağı yukarı 2 sene çöplerin ayrılması, ayrı ayrı toplanması için belediyelerle görüşmeler devam etti. Finansal zorluklar nedeni ile proje olmadı ama biz bu sürede adalardaki okullara eğitim verdik. Hafta sonları belediye salonunda eğitimler verdik. Adadaki diğer derneklerle buluştuk. Kaymakam müthiş yardımcı oldu. Bununla ilgili çalışmalarımızı yaptık ama maalesef çok başarılı olduğumuz söylenemez.

 

Üst gelir seviyesindekiler duyarsız çıktı

 

HD: Sonuca bakarak mı onu diyorsunuz, yoksa o zamanda zaten istediğinize ulaşamadığınızı mı düşünüyordunuz?

 

LDÇ:  Yani, tabii istediğimiz çöplerin ayrı ayrı toplanması ve bir şekilde geri kazanılmasıydı ve adadaki o çöplüklerin kapatılacak hale gelmesiydi. Zaten adada yaş sebze artıkları varsa, çok alan var, onlar kompost olabilir, gübre olabilir, bahçelere yarayabilir. Gazeteler ayrı toplanabilir onların değeri var. Şişeler öyle, hepsinin aslında ekonomik bir geri dönüşüm değeri var ve gayet kolay şeylerdi.

 

HD: Neden ulaşılamadı sonuca?

 

LDÇ: Sonunda Belediye bizim bu çöpleri ayrı ayrı toparlayacak aracımız ve adamımız yok dedi.

 

HD: Şimdi Burgaz Ada yangınında da düşünülen bir nokta da şuydu –bilmiyorum siz katılıyor musunuz- herşeyi devletten beklememek, adalıların birçoğu zaten zengin insanlar. Yani bunlarda elini taşın altına koymadı galiba hiç değil mi?…

 

LDÇ: Evet, biz aslında ada için küçük yerdir, kolaydır, herkes sahip çıkar diye düşünüyorduk. slında hakikaten adaya sahip çıkan çok az insan var. Çünkü ada bir şekilde hâlâ yazlık. İnsanlar yazın bir şekilde geliyorlar ve gidiyorlar. Bir de üst gelir seviyesinin bizim için bir avantaj olacağını sanmıştık. O da dezavantaj çıktı. Çünkü duyarlı değiller.

 

HD: Kendi sorununun olduğunun farkında değiller.

 

LDÇ: Sadece yardım edenleri çöple haşır neşir aslında. Onun için hakikaten büyük hayal kırıklığı oldu aslında. Yani nasıl başladık ve neler oldu, birçok şey öğrendik

 

HD: Yani yerel inisiyatif olmadı mı dışarıdan müdahale ile olmuyor. Yani sorunun sahibinin sahip çıkması gerektiğinin bir kez daha doğrulanması galiba.

 

LDÇ: Ama şimdi Burgaz Ada’dan bize “Siz bu projeyi tekrar canlandırabilir misiniz?” diye teklif var.

 

HD: Yani insan canı yandıktan sonra itirazı var. Galiba insan yaşayınca öğreniyorun doğrulanması. Ama her seferinde doğrulanmasa da iyi olacak değil mi?

 

GH: Fakat biz bu sonucun başarısız olduğu projeden çok şeyler öğrendik. Bunun arkasından orada okulları ziyaret ettiğimizde çöple ilgili yarattığımız oyunlar, çeşitli eğlence ile karışık bilgileri kitap haline soktuk. Derken bunu fotokopiyle çoğaltıp imkânlarımız dahilinde dağıtmaya başladık. Birçok öğretmenin hoşuna gitti. Onları toplayıp bu sefer de onlarla atölye çalışmaları yaptık. Yani o projeden sonra giderek çevre eğitimi konusunda öğretmenlere yardımcı olacak rehber kitapçıklar, çeşitli oyunlar, yarışmalar- hepsi çevre bilincini yükseltmeye yönelik birçok materyal hazırladık.

 

HD: Şerden hayır doğar olayının örneği.

 

GH: Evet biraz öyle oldu.

 

HD: İsterseniz bir parça arası verelim. Bugün sizin derneğinizle özdeşleştiğini düşündüğünüz bir müzik parçası getirmenizi istemiştim. Ne dinleyeceğiz?

 

LDÇ: Neil Young’dan Heart of Gold’u dinleyeceğiz. Aslında bu isteğiniz en zor şeydi. Çünkü -keşke bir aşk derneği olsaydık -kimse çevre gönüllük üzerine şarkı yapmıyormuş.

 

HD: Evet, bu da böylelikle fark edilmiş oldu. Evet, belki çevre derneği olarak sizin bir gönüllünüz yapar bundan sonra… Bu şarkıda altın bulmak değil, altın kalpler aranıyor değil mi? (...) Evet, siz ağırlıklı olarak ilkokul çağındaki çocuklara yönelik kitaplar hazırlıyorsunuz. Bu konuda ne gibi şeyler yaptınız ve yapacaksınız?

 

Akdeniz ülkeleri arası bilgi paylaşımı

 

GH: İlköğretim çağındakilere yönelik kitaplar hazırlamaya başladığımız zaman, MİO (Mediterranean Information Office) diye tüm Akdeniz ülkeleri çevre eğitimcilerinin biraraya geldiği Yunanistan merkezli bir gruba başvurduk. Bu grupla birlikte tüm çevre eğitimcileri, mesela, Fas’taki çevre eğitimcileri, Yunanistan’daki, Fransa’daki eğitimciler biraraya geliyoruz her sene. Birlikte, bütün Akdeniz ülkelerindeki ilköğretim çağındaki çocukların yararlanacağı kitaplar hazırlıyoruz. Bunların ilki “Su” ile ilgiliydi ve bu sene Türkiye’de de Türkçe olarak basılacak ve dağıtılacak. Bir de çöple ilgili çalışmalarımız var.

 

HD: Başka ne kitaplarınız var?

 

LDÇ: Karikatürlü Çevre Rehberi var. Bu kitapçılarda da satılıyor.

 

HD: Evet. Su kitabı okullara mı dağıtılacak?

 

LDÇ: Evet.

 

HD: Yani isteyen alamayacak…

 

GH: Maalesef, o olamıyor.

 

LDÇ: Bir de Gülru’nun aşağı yukarı 3 senedir üstünde çalıştığı Çevre Eğitimi Projesi kapsamında- bu bütün derneklerle beraber…

 

GH: Evet, o çok önemli. Çevre eğitiminde beni en çok mutlu eden şey o oldu. Önceki vali Erol Çakır bir çevre eğitimi projesi istedi; ilköğretim okullarında uygulanmak üzere… İstanbul’da 2.5 milyon öğrenci var. Müthiş bir rakam… 20 kadar çevre kuruluşunu İl Çevre Müdürlüğünde biraraya getirdiler, ne yapalım diye… Birçok proje hazırlandı. Bu gruplar ilk kez birarada çalıştılar. Bunun sonucunda da geçen sene bizim hazırladığımız bir kitap, öğretmenlere rehber olacak ve bütün ilköğretim okullarında kullanılacak bir rehber kitap basıldı. Çok memnunuz bundan. Yeni valinin talimatı ile tüm okullarda uygulanacak. Bu kitapta çocuklar bir kulüp kuruyorlar. Bir öğretmen ve bir veliyi alıyorlar ve okul içinde ve çevresinde birçok çevre etkinliği düzenliyorlar. Şubat ayında çeşitli çöp kaplarına kuşların beslenmesini sağlayacak yiyecekleri koymak, posterler hazırlamak gibi…

 

HD: Yani okumak değil, uygulamak…Peki, siz gönüllü bir kuruluşsunuz. Sanıyorum 90 civarı üyeniz var. Gönüllü ile çalışmanın zorlukları ve kolaylıkları nelerdir? Bu konuda tecrübelerinizi paylaşır mısınız?

 

GH: Gönüllülerle başlamak çok kolay, devam etmek çok zor… diyeceğim.

 

HD: Şu anda çalışan kaç gönüllü var?

 

GH: Proje bazında değişiyor. Bazı zamanlar  3-4 gönüllü ile çok yoğun bir çalışma olabiliyor. Bazı projelerde kalabalık bir grup gerekiyor. Mesela geçen sene bir dizi sergi projemiz vardı. Çok kalabalıktık ama genelde 2-3 kişi görünür ortada.

 

Gönüllüleri motive etmek ayrı bir iş

 

HD: Peki, neden acaba? Bu zorlukların nedenini düşündünüz mü hiç?

 

LDÇ: Bir kere gönüllünün motivasyonunu hep ayakta tutabilmek lazım ve de devamlı bilgi aktarmanız lazım. Bilgi aktarmak da aslında başlı başına bir iş. Hele çağımızda insanların başka işleri var, yetişecekleri şeyler var ve bir müddet sonra karşılığında ruhen çok tatmin etmiyorsa bırakılıyor herhalde. İlk önce bir heves, sonra rutine girince insanlar yavaş yavaş vazgeçebiliyorlar. Eğer hakikaten istediği –gönlünde- o yoksa…

 

HD: Evet aslında bu konu başlı başına bir program konusu ama, sizin ne sıkıntılar yaşadığınızı duymak istedik. Anladığım kadarı ile genel problem olan motivasyon eksikliği, süreklilik, inisiyatif alma, sorumluluk alma... sizde de yaşanan konular. Yine her dernekte, her STK’da olduğu gibi birkaç kişi götürüyor demek yanlış değil galiba, değil mi? Bunu nasıl çözeceğiz kısmını da ayrıca konuşmak lazım herhalde.Peki, bundan sonra yapmak istedikleriniz neler diye soracağım ama programa girmeden once öğrendiğim kadarıyla, şu anda bayağı bir dertlisiniz. Bir problemle karşılaşmışsınız. Hem onu hem de bu 4 Aralık’a kadar bildirilmesi gereken beyannameyi dinleyicilerle paylaşır mısınız; bu genel sorunu sizin ağzınızdan dinlemiş oluruz.

 

LDÇ: Bizim genel kurulumuz Ekim’de, tüzüğümüzde o var. Aslında bunu atlamamamız gerekiyordu. Ancak sağlık nedenleri ile Mart’ta yaptık ve şu anda bize ceza geldi. Bu da, şu anda AB yasalarına uyum süreci kapsamında yeni kanunlar geçmiş. Bu kanunları da iyi takip etmediğimiz için biz suçlu durumdayız. Adam başına 347 milyon gibi- yönetim kurulu üyelerine bir ceza geldi. Biz de nasıl itiraz edeceğiz, ne yapacağız diye soruştururken öğrendik ki, aslında bütün derneklerin yine bu AB yasalarına uyum sürecinde bir beyanda bulunması gerekiyor ve bu beyanın son son tarihi 4 Aralık!

 

HD: Ne beyanı bu?

 

LDÇ: İşte dernek nerede kuruldu, neleri var, faaliyetleri nelerdir, kaç kişi çalışıyor…

 

HD: Yani bu kendi ellerinde yok mu bu envanterler, niye istiyorlar?

 

LDÇ: Var. Ama şimdi bu AB yasalarına uyum sürecinde biz zaten 15 günde bir dernekler masasına çağırılıyoruz. Devamlı tüzükte değişiklik var. Bizim mesela dernek adresi: Rumeli cad. 57/8, Osmanbey, İstanbul’du. Onu silmişler. “Derneğin merkezi İstanbul’dur,” yazmışlar. Bu aslında bizim lehimize birşey, çünkü bu adresten dernek taşınsa bunun için tekrar gazeteye ilan vermek zorunda değiliz. Ama bunu hep böyle birer birer yapıyorlar. Her seferinde tekrar bütün kopyalar imzalanıyor, sayfalar değişiyor, fotokopiler oluyor, 5’er kopya isteniyor, oraya gidiliyor... filan. Ondan sonra, dedim ki, böyle bir beyan varmış, bize hiç haber vermediniz. 15 günde bir gidiyoruz, hakikaten biri değişiyor, sonra öbür madde değişiyor. “Bu sizin göreviniz” dedi. Yani aslında dernek olmak, gönüllü olmak, birşeyler yapmak, hepimizin içinde olan birşey…

 

HD: Ama bezdirmesi, yıldırması… değil mi?

 

LDÇ: Fakat derneklerimize avukatları katmamız lazım. Zaten çevre konusunda da bizimki eğitim. Hukuki prosedürde de çok fazla işimiz yok ama, ormanlar satılırken, su havzaları… bunların hepsinin hukuksal karşılıkları var ve bununla mücadele etmenin tek yolu hukuk yolu. O anlamda da hukukçuların fazla uzmanlaşmadığını görüyoruz.

 

Her derneğe bir hukuksal işler takipçisi lazım

 

HD: Dediğiniz güzel birşey aslında. Belki biz bir şart koymalıyız. Her dernekte bir hukukçu üye mutlaka olması lazım gibi.

 

LDÇ: Bizim var, ama o da dernekler kanununu bilmiyordu. Yani, muhakkak bu kanunların takip edilmesi lazım.

 

HD: O zaman hukukçulara STK hukukçuları derneği kurmasını önerelim. Bu da iyi bir fikir gibi geldi. Bir bakalım ilgilenen çıkacak mı.

 

LDÇ: Ama 4 Aralık hakikaten atlanılmaması gereken bir tarih. Araya da bayram giriyor. Evet, galiba aşağı yukarı 70.000 dernek varmış ve sadece 4.000’i beyanname vermiş. Çünkü duyurulmuyor. Biz kaymakamlığa da gidiyoruz, polise de gidiyoruz. Tabloya küçük bir bilgi assalar bile…

 

HD: Aslında dediğiniz gibi devletin de kolaylaştırıcılık yapmasında fayda var. Örneğin panoda duyurarak. Resmi gazeteyi alsanız bile, her gün özel bir adam tutmak lazım herhalde. Okuyabilene aşkolsun, anlayabilene daha da aşkolsun… Peki bizi bilgilendirmeniz için çok teşekkürler. Son olarak; neler yapmak, söylemek istiyorsunuz?

 

LDÇ:   www.yesiladimlar.org. e-posta: [email protected], adresimiz Nişantaşı’nda, Tel. (0212) 246 12 44, kitapları bizden okullar istiyorlar, karikatürlü Çevre Rehberi hariç.

 

HD: Çevre kuruluşları bu son projede olduğu gibi 20 kuruluş biraraya gelmişsiniz. Sanıyorum Türkiye bu yola girmeye başladı. Birlikten güç doğar örnekleri yaşanmaya başladı. Size bu çalışmalardan dolayı teşekkür ederiz.

 

(Açık Radyo’da yayınlandı. Deşifre: Gülru Hotinli)