Yaşamın Gizli Düzeni

-
Aa
+
a
a
a

Şanslı bir yazar Pamuk: Yıllar sonra bu denli yoğun kar yağmasa Ka'nın karla ilişkisini anlayabilir, şehir içinde mahsur kalmasak yolları kesilmiş, bir Kafka kentine dönmüş Kars'ı bu denli içten hissedebilir miydik? Sanmıyorum. Yine de özdeşleşme için gerekli tüm düzenekleri kurmuş Pamuk. Karın yolları kapattığı bir şehirde, dışarıdan yalıtılmış insanların öyküsü Kar - Cevat Fehmi Başkut göndermesine dikkat! Mimesis hazır: Zaman-mekan birlikteliği kurulmuş. Evet, zamanda muğlaklık var. Çünkü Turan Dursun'un, Çetin Emeç'in, Uğur Mumcu'nun öldürülme tarihleri ile Çiller'in başbakanlık dönemi arasındaki tutarsızlık göze batıyor. Nedir ki, bunun çok da önemli olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan, Kar romanının doksanlı yılların bir görünümü olması; bunu becermiş Pamuk.

Aynı durum romanın kimi anekdotlarında da gözüküyor. Yüzü benli yarışma sunucusu Güner Bener, Güner Ümit elbette; teröristlerce de öldürülmedi. Çadır tiyatrolarında yediği golleri anlatan kaleci Vural da Varol Ürkmez; oysa İngilizlerden bol gol yiyen kaleci Ürkmez değil, Yaşar Duran. Ama bu da önemli değil: Bu hoş şakalar da romanın kendi gerçekliği içinde sırıtmıyor.

Kar romanının, hatta Pamuk romancılığının başarısı da burada. Pamuk romanlarının, gündelik gerçekten ne denli uzaklaşırsa uzaklaşsın, kendi iç gerçeklerini oluşturan ve koruyan yapıları var. Pamuk tüm bu ayrıntıların üzerinde, giderek metnin siyasal ya da aşk ilişkileri eksenlerinin de ötesinde, daha büyük bir şeyin romanını yazıyor aslında: Bir kar tanesinin simetrisinde göstergelenen yaşamın gizli düzeni.

Nasıl her kar tanesinin benzersiz bir biçemi varsa her insan yaşamının da benzersiz, gizli bir düzeneği var bu romana göre. Bu düzenek insanın yazgısını tekilleştiriyor, benzersiz kılıyor. Şiir yazmayı bile, "şiirin gelmesi" olarak yazıp yazgıya bitiştiriyor Pamuk.

Bir de kişisel sürek avım: Beyaz Kale'den başlayarak Pamuk romanlarında süregelen ikizini bulma ve ona dönüşme temi Kar'da da yineleniyor. Necip ve Fazıl, İpek ve Kadife, hatta romanın kahramanı Ka ve romanın yazarı Orhan bile ikizleşiyor ve birbirlerine dönüşüyorlar.

Birkaç da ufak diklenme: Burçlar, pornografik film seyreden erkeklerin dünyası, önceki Pamuk romanlarına göndermeler esprili ama romanın kendisi için gerekli mi? Ka-İpek sevişmesinden sonra bir kırılma zamanlama olarak doğru ama mimesisi bu denli kırmak doğru mu? Ne var ki, artık firma olmuş, kendi deyimi ile "demode olmuş" siyasal roman kalıplarını kullanmakta beis görmeyen bir yazar için kusur sayılabilir mi bunlar? Bunu da sanmıyorum!...