Ümit Şahin'den Newsweek'e Okur Mektubu

-
Aa
+
a
a
a

Sayın Editör,

Newsweek gibi önemli bir haber dergisinin yılın en sıcak günlerinde ve iklim felaketleri en yoğun bir şekilde yaşanırken küresel ısınmayı kapağına taşıması ancak takdir edilebilir. Ne var ki geçen haftaki “Alametler belirdi” dosyanız küresel ısınmayı tartışmalı bir konuymuş gibi sunma hatasına düşerek çok temel bir yanlış yapıyor. Dosyanızda iklim değişikliğiyle ilgili görüşlerine yer verdiğiniz (daha önceki sayılarınızda da görüşleri alıntılanan) Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Doğan Yaşar hâlâ iklim değişikliğinin doğal döngülerin bir sonucu olduğunu anlatıyor. Ancak biliyoruz ki Sayın Yaşar iklim biliminin en önemli başvuru kaynaklarını, Atatürk’e atfettiği “ilim tercüme ile değil, tetkikle yapılır” sözünü dayanak göstererek reddeder. Böyle yaparsanız elbette konunun en önemli isimleri olan James Hansen, Stephen Schneider, Michael Mann gibi bilim insanlarının, ya da IPCC, Hadley Center, NASA Goddard Enstitüsü, NOAA gibi kurumların yıllardır üzerinde birleştiği iklim değişikliği gerçeklerinin tam tersini söyleyebilirsiniz. Üstelik kabul edilmiş bilimsel yayınlar yerine spekülatif kimi kaynakları referans göstererek.

Haberde Doğan Yaşar’ın 2020’den sonra dünyanın soğuyacağı iddiasını dayandırdığı 2004 Pentagon raporu hiçbir bilimsel değer taşımıyor. Bu iddia Wallace Broecker’ın sadece bir olasılık olarak ortaya attığı bir olayı (Grönland buzullarının erimesi nedeniyle tuzluluk oranı düşecek olan Atlantik Okyanusu’nda Kuzey Atlantik akıntısının durabileceği ihtimali) veri alan Pentagon’un yaptırdığı bir senaryo çalışmasıydı. Bu çalışma Kuzey yarıkürenin kuzeyinde olası bir soğumanın yaratacağı güvenlik riskleri üzerineydi. Sonradan Hollywood’da çekilen bir felaket filmine esin kaynağı olması o raporun bilimsel olduğunu göstermez. Zaten bugün IPCC dahil hiçbir iklim kuruluşu bu olasılığı hesaplarına dahil etmiyor. Oysa bu bayat hikâye haberde sanki bilimsel bir gerçekmiş gibi, üstelik yanlış bir yorumla sunuluyor. Bugün kesin kabul gören gerçek şudur: Ufukta bir soğuma görünmüyor. Giderek artacak ve 21. yüzyılın ortalarına doğru 2 derecelik kritik sınırı geçecek “küresel” düzeyde bir aşırı ısınmayla karşı karşıyayız. Dünyanın bazı bölgelerinde bu ısınmanın daha az olması, ya da geçen kış olduğu gibi bazı yerlerde aşırı soğuk günlerin yaşanması bu genel gidişatı etkilemeyecek.

Öte yandan iklim değişikliklerinin tarihsel sürecin doğal bir parçası olduğuna dair iddia iklim tarihini yanlış okumanın bir sonucu. Sanayi devriminden bu yana atmosfere atılan milyarlarca ton karbondioksit dünyanın yeniden doğal bir soğuma evresine girmesini olanaksız hale getiriyor. NASA Goddard Enstitüsü’nün müdürü ve dünyanın en önemli iklim bilimcisi James Hansen “İnsanlar ortada olduğu sürece dünya asla yeni bir buzul çağına girmeyecek” diyerek artık bu doğal iklim döngülerinin bittiğini ilan ediyor. Hansen yeni kitabı Storms of my Grandchildren’da geçmiş çağlarda oldukça yavaş seyreden iklim değişikliklerine neden olan doğal etkenlerin (güneşin parlaklığındaki değişme, yörünge değişiklikleri vb.), bugün iklimi son derece hızlı bir şekilde değiştiren sera gazlarının yanında önemsiz hale geldiğini kanıtlarıyla anlatıyor.

Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde aşırı iklim olaylarına neden olan küresel ısınma milyonlarca insanı etkiliyor.  Ne yazık ki haberinizde örneğin Pakistan’da  20 milyon insanı evsiz bırakan sellerden, Nijer’de kuraklığın neden olduğu açlıktan ve bunların iklim değişikliğiyle bağlantısından söz edilmiyor ve mesele hâlâ 21. yüzyılın sonuna kadar beklenen bir takım öngörüler üzerinden sunuluyor. Bu bakış açısının kendisi hükümetlerin iklim değişikliği konusunda önlem almamasına ve halkın konuyu yanlış anlamasına neden oluyor. Oysa James  Hansen’ın 13 Ağustos’ta yayınladığı en son bilimsel makale 2010 yılının aletsel ölçümlerin yapıldığı son 131 yılın sıcaklık rekorunu kıracağını gösteriyor. Makalede incelenen küresel verilere göre orman yangınlardan göz gözü görmeyen Moskova’nın da içinde bulunduğu Doğu Avrupa’da Temmuz sıcaklıkları klimatolojik normal olarak kabul edilen 1951-1980 ortalamasının 5,5 derece üzerinde seyrediyor. Çalışmada Rusya’daki orman yangınlarının, Pakistan’daki sellerin ve diğer iklim felaketlerinin küresel ısınmanın bir sonucu olduğu açıkça belirtiliyor. Zaten bu tür aşırı iklim olaylarının artacağı, yerleri bile verilerek yıllardır başta IPCC raporları olmak üzere bütün ciddi bilimsel yayınlarda belirtiliyordu. Yaşar’ın da aralarına girmeye can attığı inkârcılar korosu* bugünlerde sadece bilim dışı komplo teorilerini sevenlerin gözdesi. Hiçbir kaynak belirtilmeden yer verilen spekülatif bilgilerle dolu web sitelerinde bu görüşlerin benzerlerini bulabilirsiniz, ama bilimsel yayınlarda değil.

İnkârcıların yapmaya çalıştığı şey basit. İşe yarar iklim politikaları kömür, petrol ve otomotiv şirketlerinin işine gelmiyor. İnkârcılar da bu şirketlere zaman kazandırmaya çalışıyorlar. İnkârcıların bilim dışı safsatalarını yaymaları için verilecek her imkân insanların konuyu tartışmalı bir şey sanmalarına yol açacak ve çözümü daha da geciktirecektir. Önümüzdeki yıllarda artacak iklim felaketlerinde payınız olmasını kabullenebiliyor musunuz? Sorumlu habercilik bilimle safsatayı aynı sepete koymamayı gerektirir. Ciddi iklimbilimcilerin uyarıları takip edilse, bu konuyla ilgili başka bir sansasyon aramaya da gerek kalmaz zaten.

* Dr. Ümit Şahin?Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü

 

*İklim değişikliğinin varlığını ya da insan (ya da fosil yakıt) kaynaklı olduğunu reddeden kişilere eskiden “kuşkucu” denirdi. Ama kuşkuculuk bilimsel bakış açısının bir gereğidir. Bu nedenle küresel ısınmayla ilgili bilimsel gerçekleri inkâr eden veya çarpıtmaya çalışan bu insanlara artık “inkârcı” diyoruz. Son zamanlarda Bjorn Lomborg, Fred Singer, James Inhofe gibi inkârcıların çarpıtmalarını ve motivasyon kaynaklarını sergileyen çok sayıda kitap yayınlandı. Özellikle Howard Friel’in “Lomborg Deception”, Naomi Oreskes’in “Merchants of Doubt” ve James Hoggan’ın “Climate Cover-Up” başlıklı kitaplarına bakabilirsiniz.