Tour'un Şeytanı

-
Aa
+
a
a
a

Küçücük bir selenin üstünde 3 haftada 3607 km yol yapan biri için "Allah akıl fikir versin" demekten başka, elden ne gelir?

 

Bernard Shaw mı söylemişti o lafı? "Bisikletçiler, dünyanın en saf adamlarıdır. Bisikletin kendilerini götürdüğünü zannederler."

 

Diyelim büyük yazar, alete hasetle bakıyordu. Peki Lance Armstrong'a ne demeli? It is Not About the Bike (Bisiklet Hakkında Değildir) adını taşıyan otobiyografisinde Tour de France'ı "amaçsız ıstırabın çekildiği bir yarışma" olarak adlandırır.

 

İngiliz pedal David Millar ise yaptığı işi sado-mazoşizm olarak tanımlarmış. Hakikaten Pireneler ve Alpler'i acıyla tırmanan sporcuların suratını gördükçe insanın aklına Erkin Koray'ın şarkısı gelir: "Ha bu mereti icat edenin…"

 

Geçen Cumartesi başlayan "amaçsız ıstırap" muazzam bir tempoyla sürüyor.  İlk gün koşulan 19 km .lik Prologu 55 km/h lik bir ortalama yapan David Zabriskie kazandı ve Greg Lemond'un 1989'da kırdığı hız rekorunu eline geçirdi.

 

Hazır söz Lemond'a gelmişken orada biraz duralım. Lemond, bir çok açıdan devrimci bir bisikletçiydi. Klipssiz  pedal onunla hayat buldu desek yeridir. O yarışırken bir çok bisikletçi halen Toe-clips denilen ve ülkemizde kalpiye adı verilen pedal sistemini kullanıyordu. Ayakkabının pedala bir kayışla bağlandığı kalpiye, pist yarışlarında halen kullanılsa da, müzelik bir ürün artık.

 

Lemond'un 1989'da kırdığı rekorda, gidona taktığı  aero-barın etkisinin büyük olduğu söylenir. O konuda da bir ilkti. (Bu gün aero-barsız zamana karşı yarış düşünülemez bile.) Lemond Paris'te, zamana karşı yapılan son etapta Laurent Fignon'un 50 saniye gerisindeydi. Bütün otoriteler Fignon'a artık şampiyon gözüyle bakarken, Lemond bütün tahminleri alt üst etti ve liderden 58 saniye daha iyi derece yaptı. Velhasıl 8 saniye farkla o yılın şampiyonu oldu.

 

Lemond'la ilgili bir önemli not daha düşelim. 1986 yılında Tour'u kazanan ilk Amerikalı olarak tarihe geçiyor. 1987 yılında kardeşiyle gittiği bir avda kaza kurşunuyla ağır yaralanıyor. Doktorlar: yaşasa bile artık yarışamaz diyorlar. Yaşıyor, yarışıyor, 89 ve 90'da şampiyon oluyor. Süper kahramanlar ülkesi Amerika'nın bisikletçilerinin de hikayeleri benzer oluyor.   

 

Neyse biz dönelim bu yıla. 2005'te 2. ve 3. etabın yıldızı Belçikalı Tom Bonen'di. 4. gün yapılan takım halinde zamana karşının galibi Armstrong'un takımı  Discovery oldu. Rekortmen Zabriskie bu etapta ne yazık ki hem bisikletinden hem de tahtından düştü. Son bir kilometreyi gözyaşları içinde tamamladı. Böylelikle Sarı Forma Armstrong'un sırtına geçmiş oldu.

 

Bu yazıyı kaleme aldığımız ve 6. etabın koşulduğu Perşembe günü, Armstrong Sarı'yı korumaya devam ediyordu. Cuma ve Cumartesi koşulacak 7. ve 8. etabın bir kısmı Almanya topraklarında geçiyor. Bakalım kendi ülkesinde pedal çevirmek bahtsız Jan Ullrich'e şans getirecek mi?

 

Dağ etapları Cumartesi günü başlasa da, Pazar günkü parkurun yanında, Cumartesi parkuru Bostancı sahil yolu gibi kalır. Pazartesi günü verilen aranın ardından gelen etapların grafiği, heyecandan ölmekte olan bir kalbin EKG'si gibi.

                                     

                                                ***

Dağ etapları başlayınca karnaval da başlar. Bir gece önceden gidip yol kenarında yer kapmış hayran kitlesi, kilometreler boyunca yerlere yazılmış sporcu adları, yerel kıyafetlere bürünmüş kasabalılar, köylüler, Flaman ressam Brugel'in tabloları gibi kompozisyonlar yaratırlar.

 

Julian Barnes, Tour de France 2000 yazısında şöyle bir şey söylüyor: "…Diğer sporlarda hayranlar, duygularının profesyonelce sömürüldüğü bir stadyuma girerler. Tour de France'da ise kahramanlar, köyünüze, kasabanıza gelir ya da gösterişli bir dağ eteğinde sizinle bir randevu ayarlarlar…" ( J.Barnes'ın söz konusu  metni, Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan Bir Çift Söz kitabının içinde yer alıyor.)

 

Dağlara yığılmış yüz binlerce bisiklet-sever içinde bir tanesi, bariz farkla en ünlüsüdür. Portakal rengi formalarıyla, ateşli  Bask'lılar bile Didi Senft'in popülaritesine sahip değildir.

 

Didi, 1993 yılından beri üzerine giydiği şeytan kostümü, tırmığı ve orijinal bisikletleriyle Tour'un alamet-i farikalarından biridir. Dağ etaplarında bitiş çizgisinden birkaç km. evvel yerini alır, bisikletçiler geçerken onların yanı sıra koşmaya başlar ve tezahürat yapar. 53 yaşındaki Alman fan, profesyonel bir amigo değil, amatör bir gönül adamıdır. Küçük bir sponsoru ve kendi deyimiyle çalışan bir karısı vardır.

 

Didi'nin özelliği, yalnızca orijinal kostümü ve enerjisi değildir. O aynı zamanda bir bisiklet yapımcısıdır. Geçtiğimiz yıl dünyanın en büyük bisikletini (şeytan arabası mı desek?) yaparak bir rekorun sahibi olduğunu belirtmemiz gerekir.

 

Didi 7.8 m. uzunluğunda, 3.7 m. yüksekliğindeki bisikletini karavanına yükleyip  Alpler'in 3000. m .'ye yaklaşan zirvelerine taşıyor. Geceleri karavanında uyuyor ve ertesi güne hazırlanıyor.

 

Dağ etapları başlıyor. Bakalım Didi bu yıl nasıl bir performans gösterecek?