Termik Santral Yarışı

-
Aa
+
a
a
a

Ümit Şahin: Açık Radyo'da hayatın, politikanın ve sokağın, çevre ve ekoloji gündeminde Açık Yeşil programında birlikteyiz. Bugün Ömer Madra yok, bir konuşma yapmak için biraz erken ayrıldı bugün radyodan, ben tek başıma sunmaya çalışacağım programı ilk kez. Ama yalnız değilim, bugün bir konuğum var; Açık Radyo dinleyicilerinin çok yakından tanıdığı, daha önce çok kez hem Açık Gazete'ye hem çeşitli programlara da konuk olan, hatta Açık Yeşil'in bundan 10 yıl önceki ilk versiyonunda programcılık da yapmış bir arkadaşımız, gazeteci, yazar, Özgür Gürbüz. Hoşgeldin.

 

Özgür Gürbüz: Hoşbulduk, teşekkürler.

 

ÜŞ: Açık Yeşil'in ilk konuğu eski Açık Yeşil ekibinden oluyor.

 

ÖG: Raife'nin de kulaklarını çınlatalım, beraber yapıyorduk o zaman programı.

 

ÜŞ: Kaç yılıydı?

 

ÖG: Radyo'nun ilk açıldığı yıl, 95 olması lazım.

 

ÜŞ: Bugün Özgür'le birlikte Karadeniz'den yola çıkarak, Türkiye'deki termik santraller meselesini konuşacağız. Haftasonu 3 günlüğüne Karadeniz'deydim, daha çok Hopa civarında, Çamlıhemşin, Rize, Trabzon civarındaydım. Gitme nedenim de Tiyatro Boyalıkuş'un "Çernobil'den Sesler" oyununun, yaklaşık 30 oyunun ardından son oyunlarını Karadeniz turnesiyle yapıp bitirmesi idi. Özgür'le ben de bu oyunun danışmanlarıyız. Ben de oradaki son oyunlara katıldım, Arhavi ve Hopa'da oynanan son oyunlara. Son derece etkileyiciydi tabii Karadeniz gibi Çernobil'in zararlı etkisini en fazla görmüş yerlerden birinde 'Çernobil'den Sesler'in oynanması. "Çernobil'den Sesler" böylece perdelerini kapatmış oldu. Ben yıllardır gitmiyordum Doğu Karadeniz'e, ilk defa Karadeniz sahil yolu rezaletini gördüm. Gerçekten insanın içinden ağlamak geliyor; Karadeniz'in sahil yapısını, doğasını, hatta kültürünü, yaşam biçimini bu kadar tahrip edilmesi çok acı. Buradan yola çıkarak, biraz Karadeniz üzerine düşünelim istedim. Özgür'ün de bu konuda, Global Enerji'nin son sayısında çıkmış bir yazısı vardı.

 

ÖG: Evet Mayıs sayısı.

 

ÜŞ: Çarşamba'daki yeni termik santral projesi üzerine, oradaki halkın bunu istemediği üzerine. Durum nedir Özgür, Karadeniz'de termik santraller giderek yayılacak gibi görünüyor. Bize biraz bilgi verebilir misin?

 

ÖG: Dediklerine katılıyorum, ben de geçen sene Rize'ye gitme fırsatını bulmuştum ve sahil yolu faciasını gördüm, tek kelime ile bir facia. Yolu açtılar, şimdi o yolun üzerine termik santraller kondurmaya çalışıyorlar. Samsun zaten 2 tane mobil santralle yıllardır uğraşıyordu. 16 Mayıs'ta yeniden, üçüncü kez santralleri kapatmayı başardılar. Burada özellikle Elektrik Mühendisleri Odası Samsun Şubesi çok etkindi, ama bir birliktelik oldu, insanlar büyük yürüyüşler yaptılar. Bunlar mobil ve ufak santraller, ama şimdi Samsun'un başında daha büyük belalar var; 4 veya 5 tane termik santral. Bunların bazıları lisans da aldı ve Samsun'a Çarşamba ovasına kurulmak isteniyor. O yüzden yazının başlığı da "Çarşamba'yı Termik Alsın mı?" idi. Hep selden bahsediyorduk, ama Çarşamba'yı sel değil, kül dağları almak üzere. Sadece kömür santralleri değil, doğalgaz santralleri de var.

 

ÜŞ: Ne kadar büyüklükte olacak?

 

ÖG: Hepsine tek tek bakmak lazım, Samsun Tekeköyde 1200 megawatt'lık kömür santralı var. Bunu Cengiz Enerji kurmaya çalışıyor, bu mobil santrallerin bir tanesi yine Cengiz Enerji'ye aitti, onu kapatıyorlar, daha büyüğüyle geliyor. Bilmeyenler için söylemek lazım, 1200 megawatt ile Türkiye'nin en büyük termik santrallerinden biri olacak.

 

ÜŞ: İki tane Yatağan?

 

ÖG: Evet Yatağan 630 megawatt, Yatağan'ın iki katı büyüklüğünde bir termik santral. Onların dışında Samsun'da doğalgaz çevrim santralleri var, yine Tekeköyde 800 megawatt'lık bir doğalgaz santrali var, Çarşamba'da 890 megawatt, yine Çarşamba'da 485 megawatt. Bunların lisanslarının çoğu alındı ve şimdi davalık oldular tabii, ithal kömür için yine bir dava açıldı.

 

ÜŞ: Çarşamba'da yapılmak istenen yerli kömür mü?

 

ÖG: Yok ithal kömür. Samsun bölgesinde kömür yok, Samsun'dakilerin hepsi ithal kömür, yerli kömür istiyorsanız Zonguldak'a gitmek zorundasınız. Bence Zonguldak'a hiç gitmeyelim, durum orada da çok kötü, Zonguldak'ta zaten Çatalağzı Santrali var, 300 megawatt'lık.

 

ÜŞ: Galiba şu anda Karadeniz'de tek Çatalağzı değil mi?

 

ÖG: En azında büyük ölçekte diyebiliriz. Çatalağzı'nın yanına bir tane daha 360 megawat, iki tane daha 320 ve 330 megawatt'lık başvurular var. Bunların sanıyorum bir tanesi değerlendirmeye alınacak, çünkü aynı bölgelere yapılmak isteniyor. 50 megawatt'lık bir başka küçük kömür santrali, yine Çatalağzı'nda bir başka 300 megawatt'lık bir santral daha var planlanan. Burada daha çok yerli kömür, taşkömürü kullanılacak Zonguldak'ta. Bu da Zonguldak'ı büyük bir ihtimalle yaşanmaz hale getirecek. Sonra Bartın'a Amasra'ya gidebiliyoruz, orada da santraller var, onu da Hema yapmaya çalışıyor, o da hiç küçük değil, dev gibi 110 megawatt'lık bir başka santral. Bilmeyen dinleyicilerimiz için baştan söylemekte yarar var; Türkiye'nin şu anda bütün santralleri, yani hidroelektrik, doğalgaz, termik bütün hepsinin kurulu gücü 42 bin megawatt'ı buldu. Bahsettiklerimizin neredeyse her biri, Türkiye'nin toplam gücünün 1/40'ı gibi.

 

ÜŞ: Yani çok büyük ölçekte santraller.

 

ÖG: Devasa.

 

ÜŞ: Türkiye'nin en büyüğü sanırım Afşin Elbistan'da?

 

ÖG: O 1440 megawatt, en büyüğü için asıl Sinop'a gelmek lazım. Ben buraları afet bölgeleri diye düşünmeye başladım. Yani Samsun'u, Zonguldak'ı, Sinop'u, güneye inip Adana'yı, kesinlikle ve kesinlikle, hiç abarttığımı sanmıyorum, afet bölgesi ilan etmek lazım, eğer bu santrallerin hepsi hayata geçecekse. Aslında bir kaçının bile geçmesi yeter, devasa santraller bunlar. Sinop'ta hep nükleeri konuşuyoruz, Sinop'a yapılan başvuruları gördüğümde kanım dondu. Erfelek'e 1600 megawat'lık bir termik santral başvurusu var, bu da ithal kömür.

 

ÜŞ: Bunların hepsi deniz kenarı değil mi?

 

ÖG: Neden Karadeniz olduğunu söyleyelim, Akdeniz'e göre veya Ege'ye göre deniz suyunun soğuk olmasından dolayı. Soğutma suyu kullanılıyor termik santrallerde aynı nükleer gibi. Böylece daha verimli çalışacaklar. Ama asıl neden Rusya'dan, Ukrayna'dan gelecek ucuz kömür. Mesafe kısa olunca ulaşım masrafları da azalıyor. Bu yüzden de Karadeniz kıyılarının her tarafı parselleniyor, yani liman olabilecek heryere ve boş olan heryere termik santral yapıyorlar. Sinop'ta 1600'le bitmiyor işin kötüsü, Erfelek 1600 megawatt ile Türkiye'nin en büyük termik santralı olacak eğer kurulursa, sonra Ayancık'ta 600 megawat, Gerze'de –bu rakam yanlış mı bunu kontrol etmek istiyorum, ama galiba bu da doğru- 1000 megawatt daha. Sinop'un başka bir derdi daha var, koskoca bir nükleer santral merkezi, -"nükleer teknoloji merkezi" demeye başladılar- haline geliyor. Bir değil, bir kaç tane nükleer reaktör, araştırma reaktörleri, yakıt zenginleştirme tesisleri vs. Açıkcası Sinoplular bizi dinliyorlarsa eğer, buradan onlara tek bir şey söyleyebilirim; ya hep beraber bu belaların hepsini topyekün Sinop'tan kovarsınız ya da Sinop'u terk edersiniz.

 

ÜŞ: Önünde bir Sinop haritası görüyorum.

 

ÖG: İnceburun'dan başlıyor, İnceburun'la Sinop merkez arasında 20 kilometre uzaklıkta, 39 milyon metrekarelik bir alanı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Sinop'ta parsellemiş durumda şu anda. Bu alan en yakın noktası 9 kilometre.

 

ÜŞ: Peki neyin araştırmasını yapacaklar burada?

 

ÖG: Bilmiyorum, Sinop'u mu nasıl bitiririz, Türkiye'yi mi nasıl bitiririz, dünyayı mı? Ama şunları planlıyor; bu İnceburun dahil, uçlara büyük çaplı bir kaç tane nükleer reaktör. İlk başta, ondan da önce araştırma reaktörü, benim tahminim 100-150 megawatt civarında bir şey planlıyor, yani küçük çapta bir nükleer reaktör. Eğitim tesisleri var, araştırma, geliştirme tesisleri var planda. Bunun dışında, daha tehlikelileri, destek üniteleri dediğimiz havuzlar, yakıtların soğutulması için.

 

ÜŞ: Atık depolama belki?

 

ÖG: Tabii. Nükleer yakıt üretim tesisi.

 

ÜŞ: Yani uranyum zenginleştirme mi?

 

ÖG: Aynen. Hızlandırıcılar da var.

 

ÜŞ: O nasıl olacak?

 

ÖG: Herhalde toryum üzerine deneyler yapacaklar, çalışacaklar. Kobay olarak ne yazık ki çok fazla Sinoplu kalmayacak gibi geliyor bana bu tesislerde, denemelerde kullanılacak.

 

ÜŞ: Samsun'dan doğuda var mı termik santral projesi?

 

ÖG: Hayır, orada da barajlar var, Artvin'e, Yusufeli'ne gittiğinde.

 

ÜŞ: Çoruh Vadisi gibi

 

ÖG: Aynen. Raftingi de bitirmeyi düşünüyorlar, biliyorsunuz "son rafting" diye bir şey çıktı bu sene.

 

ÜŞ: Evet, artı Yusufeli ilçesinin tamamı ortadan kalkacak.

 

ÖG: Evet, küçük bir Hasankeyf de orada var. Ben Karadeniz'e yakın bir insanım, sonuçta Sinop'un neden bu hale geldiğini az çok biliyorum; belki dinleyiciler bilmiyordur, orada Amerikan üssü vardı eskiden, Rusya'yı gözleyen büyük bir radar vardı, o yüzünden -İnceburun bölgesi, koskoca 39 milyon metrekarelik alan boş kalmıştı güvenlik gerekçesiyle. Ben o üssün içine de girmiştim çocukken bir şekilde şans eseri. O üssün kapatılmasıyla beraber bu alan bir anda boşaldı.

 

ÜŞ: Nükleer reaktörün yapılmak istendiği yer de o alan mı?

 

ÖG: Evet, benim tahminim İnceburun, yani o en uç nokta olacak ki zaten deniz kenarı olması lazım. Sinop'u bilenler biliyor, Erfelek, Ayancık, bunların aralarındaki mesafe çok az. Yani bir anda dev gibi kömür santralleri, arkasından nükleer reaktörler, araştırma tesisleri, yakıt tesisleri... Karadeniz'i bilen bilir, otoyolun uzanmadığı, doğası en bakir kalmış, dokunulmamış yerlerinden biridir Sinop.

Samsun'un başında sadece bunlar da yok, bir de boru hatları var. Biliyorsunuz Samsun-Ceyhan boru hattının başlangıç noktası olma ihtimali var. Zaten güneye indiğinizde Adana da bence bir başka afet bölgesi, onu da güneyi konuştuğumuzda konuşuruz, ama korkunç bir durum var diyebiliriz. Orada hem Sukes Termik Santrali çalışıyor şu anda, 1200 megawattın üstünde, petrol boru hatları, yakıt tankları, şimdi daha çok kapasite gelmesi düşünülüyor Samsun-Ceyhan da faaliyete geçerse. Yumurtalık'ta Tufanbeyli'de, biraz Adana'nın üstünde Sabancı EnerjiSa lisansını aldı termik santral kurmaya çalışıyor. Aşağıda yine Sugözü'nde Sugözü kadar bir termik santral kurmak için lisans başvuruları var. Bütün bunların nereye ve ne için yapıldığı bilinmiyor, bir de en az 2 rafineri planlanıyor gibi gözüküyor Ceyhan'a yapılmak üzere.

 

ÜŞ: Yeni rafineriler?

 

ÖG: Tabii Çalık'a lisans verdiler, büyük bir ihtimalle Petrol Ofisi de alacak, bunlar zaten çok tartışılıyor. Bunun dışında Shell ve, Turgaz da var lisans peşinde koşan. 3. rafineri en azından hepsi alırsa. Mantıken 2 rafineri gibi gözüküyor.

 

ÜŞ: Doğu Karadeniz'de Fırtına Vadisi'ne gittim hafta sonu, Çamlıhemşin, Ayder, hatta Ayder'in biraz yukarısına kadar da çıktım. Fırtına Vadisi'nde şu anda hidroelektrik santral yapımı durmuş görünüyor, orada herhangi bir çalışma yok en azından, ama hemen Çamlıhemşin'e gelmeden önce dev taş ocakları var, bu taş ocakları da sahil yolu için açılmış. Başka yerlerde de, Ordu ve diğer yerlerde de bu tür derelerde dev taş ocaklarının açıldığı söyleniyor. İki kelime ile bu sahil yolundan da bahsedelim, sahil yolu 600 km. civarında bir yol, Samsun'dan Sarp sınır kapısına kadar uzanıyor. İnanılır gibi değil, Karadeniz!i görenler bilir, Samsun'dan başlayarak, neredeyse hiç kesilmeden, kasabalar, ilçeler art arda gelir, yerleşim tamamen kıyıdadır, içeride de elbette yaylalar, köyler vardır, ama tüm kent yerleşimleri, en azından Doğu Karadeniz'de kıyıdadır.

 

ÖG: Çünkü alan yok.

 

ÜŞ: Evet ve denizle içiçe bir yerleşim vardır. Normalde eskiden en azından caddeler denizin kenarından geçerdi, denizin kenarında parklar vardı, yalılar vardı, tarihi yalılar vardı Ordu'da ve diğer yerlerde, aynı İstanbul'daki, Boğaz'daki yalılar gibi. Hatta sahildeki çarşılara bile yalı denir Batı Karadeniz'de, fakat şu anda bunların tamamı denizden koparılmış durumda. Çünkü deniz doldurulmuş ve denizle kentin arasından 4 şeritli dev bir otoyol geçiyor. Hem kıyılar doldurulduğu için kumul alanlar ve kıyı doğal yaşamı ortadan kaldırılmış, hem hayat tamamen denizden koparılmış. Müthiş bir tır ve kamyon trafiği var, sürekli Gürcistan sınır kapısına giden otomobil taşıyan tırlar geçiyor otoyoldan, müthiş bir hız var tabii ki. Dolayısıyla halkın denizle olan iletişimini, ilgisini tamamen kesmişler ve kentlerin çevresi müthiş viyadüklerle çevre yollarıyla sarılmış durumda. Gerçekten son derece üzücü bir durum o coğrafyanın ortadan kalkması. Hopa'ya gidince de Kazım Koyuncu'nun yaptığı mücadele hemen insanın aklına geliyor. Kazım Koyuncu'nun mezarını da ziyaret etme şansımız oldu Hopa'da. Onun ilk albümünde yazdığı bir sunuş var, Viya albümünün girişinde şöyle bir sunuş yazmış, bunu okumak istiyorum, hem Kazım Koyuncu'yu anmış olalım; "Artvin ve Bergama'da siyanürle altın arama belası, Akkuyu'da nükleer santral, Gökova'da termik santral, Fırtına Vadisi'nde hidrolik santral derken, şimdi de ki aslında çok zaman önce başlayan Samsun-Sarp sahil yolu projesi.