Taraftar Bahane Reklam Şahane

-
Aa
+
a
a
a

“Türk'ün Avrupa Şampiyonası Seferi'' serisine devam edelim, ve bu sefer de şirketlerin taraftarla olan aşkına angaje olalım...

Avrupa'nın fiyakalı ülkelerinin refah düzeyleri göz önüne alınınca, bu tip şampiyonalar, turnuva ülkesine yönelik, karadan, havadan ve denizden ''keyif göç''üne vesile olur. Ay-yıldızlı formanın, ecnebi turnuvalardaki tribün sorumluları ise muadillerinden farklı olarak ''zorunlu göç''ün Avrupa'daki adresleridir. Nam-ı diğer ''gurbetçiler''. ''Türkiyaa'' nın Kapıkule sonrası temsili canlandırmaları. Sayıca daha az olan 'kendi cebinden kupa yolcularını' ve Ulusoy Turizm destekli federasyon yolcularını da saymazsak, yeni bir taraftar-yolcu grubu daha belirdi: ''Etiket Taraftar''

Güney Kore ve Japonya da düzenlenen Dünya Kupası 'sponsor' savaşlarını gördükten sonra, Portekiz'deki şampiyonayı memlekette konumlanmış ulusal ve ulus ötesi şirketlerin ''Taraftar Bahane Reklam Şahane'' şiarlarıyla ne hale getireceği hakikaten merak konusuydu. Resmi sponsor duvarını aşmak için taraftarı şarlatana çeviren şirketlerin, yeni yaratıları neler olacaktı, acep? Keza, turnuvaya kendi imkânları ile giden taraftara dokunamayan şirketlerin, tribünde, t-shirtleri, şapkaları ve bayrakları (sponsor harçlı bayrak) ile renkli tribün kültürüne reklam yaması olmaları, ziyadesiyle can sıkıcı olmaya başladı.

Geçen sene de Türkiye-İngiltere maçı öncesi, bir içecek şirketi 2 koli içecek alana bedava bilet dağıtmıştı. Keza tribünlerin çoğu da, federasyon marifeti ile sponsorlara ayrılmıştı. O bilet kıtlığında, gazlı içeceğe talim eden ve muhtemelen de içen binlerce insanın Şükrü Saraçoğlu'nu İngiltere için metan cehennemine çevirmemesi, bir tek bu milletin misafirperverliği ile açıklanabilir.

Velhasıl, yaşadıkları ülkelerdeki kültürel ve kimlik sorunlarını tribün üzerinden aşmaya çabalayan ve anavatanla ulusal takım üzerinden öpüşüp koklaşan ''gurbetçi taraftar'', tüm asabiyetlerine, tahammülsüzlüklerine ve nahifliklerine rağmen -hâlâ 'Een büyük Türkiyaa, başka büyük yok!'' sloganını atan bir tek onlardır-, ''etiket taraftar''a göre daha samimi ve gerçektir. Ekonomik imkânsızlıkları ve futbol sevgisini suiistimal eden endüstriyel iştah, futbol oyunun bağımsız kalma potansiyeli en yüksek olan alanı 'taraftar'ı da sınır tanımadan sindirmeye başladı. Ve memleket bu durumda oldukça, Ulusal takımın uluslararası turnuvalardaki tribün rengi sadece kırmızı-beyaz olmayacak anlaşılan.

Ve taraftarı arayan, artık kapağın altına bakacak...

 

(25 Haziran 2004 tarıhınde Birgün Gazetesinde yayınlanmıştır)