Seka Direnişi

-
Aa
+
a
a
a

Seka direnişi hakkında Zekariya Temizel'in Cumhuriyet gazetesi için yazdığı "Seka İşçisi Neden Direniyor?" başlıklı yazıyı da okumak isterseniz tıklayın.

 

Ömer Madra: Türk-İş Seka'daki direnişin devamını, neler olup bittiğini çok yakından izleyen dostumuz Haluk Ağabeyoğlu ile beraberiz. Günaydın.

 

Haluk Ağabeyoğlu: Günaydın.

 

ÖM: Genel grev gibi bir dayanışma başlığı var bazı gazetelerde ve Türk-İş Başkanlar Kurulu'nun da hükümete Seka'da üretime devam edilmesi çağrısında bulunduğu haberi var. Ayrıca Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu Başkanı Sami Evren'in 4 Mart eylemine de destek verdiği haberi var. Nedir durum, Seka'daki direniş kaçıncı gününde?

 

HA: Bugün 43. günü.

 

ÖM: Bir değerlendirme yapabilir misiniz? Yakından gözleyen birisi olarak, nereye gidiyor ve nasıl sonuçlanacağını düşünüyorsunuz?

 

HA: Bizim gözlemlerimiz, İstanbul'da iki hafta kadar önce kurulmuş olan Seka İşçileri ile Dayanışma Platformu Girişimi çerçevesinde oluyor. Dün, 1 Mart, aslında tarihi bir gündü, Türk-İş'in aldığı Başkanlar Kurulu kararı da tarihidir. Gazetelerde hangi ölçüde yer alıyor bilmiyorum ama çok özetle şunlar söyleniyor o kararda; "Başkanlar Kurulu'muz ülkemiz temel sanayinin temel kuruluşları olan, Tekel, Telekom, THY ve temel taşı Seka işletmesinin salt kapat-kurtul mantığı ile yapılan özelleştirme uygulamaları nedeniyle kapatılmasına karşı olduğunu bir kez daha açıklamaktadır." "Yine Başkanlar Kurulu'muz Seka'ya da sahip çıkmakta ve Seka'nın üretime devam etmesi kararlarını sürdürmektedir." "Türk-İş Başkanlar Kurulu'muz ülkemizin ve çalışma yaşamımızın önemli sorunlarını arttıran, işbaşına geldiğinden bu yana çalışanlar aleyhine IMF politikaları uygulayan hükümet ile sosyal diyalog ve müzakere yolu ile bu sorunların aşılacağına olan inancını yitirmekte ve hükümetin bu olumsuz yaklaşımını kınamaktadır." "Başkanlar Kurulu Seka'nın kapatılma kararının kaldırılması ve işyerinde üretimin devam etmesini talep etmekte ve hükümete bu konuda çağrı yapmaktadır." "Türk İş topluluğu Seka işçisi ile dayanışma amacıyla 4 Mart 2005 Cuma günü, bir günlük işyerlerini terk etmeme eylemini gerçekleştirecek" deniyor. Karar budur ve "hükümetin geri adım atmaması durumunda, Türk İş Başkanlar Kurulu olağanüstü toplanacak ve yeni eylemlerini hayata geçirecektir."

 

ÖM: Yani Seka'da üretime devam edilmesi, dolayısıyla bir anlamda direnişe devam edilmesi çağrısında bulunmuş oluyor. Peki polisin işçilere müdahalesi durumunda da eylemlerini genişletilme kararı alınmış oluyor, öyle mi?

 

Avi Haligua: Belli bir strateji var mı yoksa duruma göre mi belirlenecek?

 

HA: Burada onu okumadan geçtim galiba, polisin bir müdahalede bulunmasına karşı tüm çalışanları sendikamız ve topluluğumuzu duyarlı olmaya çağırıyor. "Böyle bir müdahalenin olması halinde Türk İş topluluğu tüm çalışanları ile birlikte en etkin eylemlerle cevap verecektir". Bu genel grevdir.

 

ÖM: Yani genel grevin adını söylemeden...

 

HA: Düşünsenize, bu Türk İş için çok ileri bir adımdır, dünkü Başkanlar Kurulu kararı mükemmel değildir, ama şu anda Türkiye'deki sendikal hareketin, Türk İş'in yapısı itibariyle geldiği nokta olarak ileridir ve bu anlamda olumludur. Burada da söylenen, adım adım aslında, genel grev işinin örülmesidir. Cuma günü layıkıyla, hakkıyla bu eylem yapılacak, bütün Türk İş örgütlü işyerlerinde ve beklenti odur ki, buna DİSK de katılır, Sami Evren'in açıklamasında olduğu gibi Kamu Emekçileri katılır. Türkiye'de Seka ile dayanışmayı göstermek anlamında, sadece Seka değil, bütün bu yoketme, kapatma politikalarına karşı durmak anlamında bu bir hazırlık eylemidir. Bunun topluca, layıkıyla yapıldığının gösterilmesi ile bu iş sönmeyecektir, bundan sonra, "devamında geri adım atmazsanız genel grev geliyor" anlamını taşıyacaktır. Onun için Cuma günkü işyerlerini kapatma eylemi bu anlamda çok önemli bir adımdır. Bundan sonra dediğiniz gibi polis, vs. müdahalesi gibi durumlara yeltenilmesi halinde işçi sınıfının neler yapacağının bir göstergesi olacaktır.

 

ÖM: Etiyopya'ya yapacağı gezi öncesinde Başbakan Erdoğan, Türk İş'in eylem kararının anımsatılması üzerine, "konuyu siyasallaştırma gayreti içine girmenin çok ciddi bir yanlış olduğu" şeklinde bir değerlendirmede bulunmuş ve kapatma kararından geri adım atmayacaklarını bildirmiş.

 

HA: Burada Seka Direniş Bilgi İşlem Merkezi'nin ürünü olan bir site var, oradan buna cevap vermek lazım: http://www.sekaizmit.com/. Burada, dün Başbakan'ın  bu açıklamasından sonra "Sayın Halkımıza" başlıklı ve "Seka İşçileri" imzalı, bir metin var: "Seka'lı da geri adım atmayacak" diye bir açıklama yaptılar ve şöyle diyorlar "Recep Tayyip Erdoğan, açıklamasında 2 milyar TL maaş aldığımızı belirtilmiş, Seka'nın restore edilemeyeceğinden bahsetmiştir. Sayın Başbakan, Seka işçisini herhalde kendisi ile karıştırmaktadır, Seka işçisi, ikramiyeleri içinde, ortalama olarak 1 milyar 100 milyon TL almaktadır." Bu doğrudur, 28 yıllık, en kıdemli işçi için. Burada Başbakan'ın, işçilerin de işaret ettiği gibi "2 milyar maaş alıyorlar" diye toplumu kandırmaya çalışması düpedüz dezenformasyondur. Keza işçilerin açıklaması şöyle devam ediyor "yanlış bilgilendirme sonucu söylediği bu sözler halkımızı kandırmaya yönelik bir tutumdur. Ayrıca Seka bir kâğıt fabrikasıdır, Seka'ya ancak modernizasyon yapılabilir, restorasyon ise bizim bildiğimiz kadarıyla lokanta, büro, vs. yerlere yapılır." Bunu söyleyen, o fabrikasını 43 gündür koruyon, onun içinde bir bilgi işlem merkezi kurmuş, bütün dünyaya sesini duyurmaya çalışan bir sınıfın parçası. Başbakan, bu işçiler toplumda sanki bir asalakmış, parazitmiş gibi sözediyor, "Seka işçileri 'fabrika zarar etsin, 2 milyar maaş almaya devam edelim' derdindeler" diyor.

 

ÖM: Böylesine bir söylemin geliştirilmiş olduğu, hükümetin yalnız Başbakan'ın değil, çeşitli müsteşar düzeyindeki insanların, bakanlarının da genel olarak böyle çok kaba bir söylem geliştirmiş oldukları da görülüyor. Mesela "Seka İşletmesi'nin arazisi millete hizmet için kendi yerel yönetimine bedelsiz olarak tahsis edilmek suretiyle verilmiştir ve bundan da geri adım atmak söz konusu değildir. Parayı yönetmede hassasiyetlerimiz var, bu hassasiyetlerimizden taviz vermemiz mümkün değildir" diye konuşmuş, para yönetimi meselesi olarak bakılıyor.

 

HA: Bunlar gerçekten toplumun gözünün içine bakarak yapılan yalan beyanlar, hangi para yönetimi? Türkiye'nin kâğıt ithalatı şu anda yılda 1,5 milyar Dolar, buna bağımlı hale getirilmiş bir ülke. Seka'ya şu anda, bu kâğıt ithalatının büyük ölçüde, ilk anda 1 milyar dolarını ikame edeceği bir hale gelebilmesi için gerekli olan para 6 milyon dolar. Para yönetimini çok iyi bildiklerini ve memleket için para yönetiminin önemini, vs. ifade eden bu insanlar, bu hükümet sözcüleri hiçbir şey bilmiyorlar, Memleketin para yönetiminden haberdar değiller, ekonomisinden haberdar değiller, Seka'nın yarattığı katma değer, ikame edeceği bu kritik üründeki ithalat ikamesi zaten en büyük değer memlekete, "bunun yerine Hyde Park yapacağız" lafı sadece toplumu kandırmaktır, "bu parazitler buradan çıksın, halkımıza Hyde Park yapacağız" diyorlar, halkımıza Hyde Park yapmayı onlar hiçbir zaman bilmemişlerdir. Bir Selüloz İş Şube Yöneticisi "biz burada yüzme havuzları yapılsın, çocuklar yüzmeyi öğrensin, yetenekler yetişsin dedik, bunu yapmayı kabul etmediler, şimdi Hyde Park'tan bahsediyorlar, bu nasıl yalan, nasıl bir kandırmaca?" diyor. Yani kendilerini akıllı, âlemi sersem sanıyorlar ama bu süreç bitmiştir.

 

Seka kârlı ve verimlidir, yaşaması gerekmektedir. Zarar etmeye devam etsin istiyorlar. Zararı kim ettiriyor ki? Bütün parçalamalarına, kendi yandaşlarına makinaları alıp satmalarına rağmen Seka bu haliyle dahi bir dev. 6 saat içinde üretime başlayıp, 70 bin ton kapasiteye anında ulaşacak olan ve o anlamda bu ülke için üretecek olan koskoca bir ekonomik değer. Bunu yok etmek istiyorlar ve yalanla yok etmek istiyorlar.

 

ÖM: Açık Gazete'de yaptığımız söyleşide de Seka işçileri, açıkça 6 saat içinde üretime tekrar dönmeğe imkân bulabileceklerini rahatlıkla ifade ettiler.

 

AH: Ben biraz daha ileri bakmak istiyorum, bundan sonra ne olacak? Bir kere Başbakan Erdoğan'ın "Seka'yı kapatmaktan vazgeçmeyeceğiz" diye bir sözü var. Bunun üzerine dün Türk İş bir genel grev söylemi içine girdi, büyük bir adım atmış durumda; peki Sendika'nın, Türk İş'in bugün bu sözü eyleme geçirmeye gücü yetecek mi?

 

HA: Bu soru çok anlamlı, bunların olabilmesi için sınıfın kaderini eline alması gerekiyor, bir çok şey gerekiyor, bunlar olacak inşallah. Türk İş bu kararı dün güle oynaya almadı. 4-5 saat süren bir Başkanlar Kurulu'nda, hararetli tartışmalar sonunda aldı. Türk İş bu noktaya zoraki geldi demiyorum, ama bu noktaya getiren şey işçinin gücüdür, talebidir, Sendika burada işçinin isteğinin, sadece Seka işçisinin isteği olmadığını anladı. Dün orada 450 tane Tekel işçisi vardı, geldiler Seka işçisi ile kucaklaştılar, şu anda bu sermaye sınıfının saldırılarına maruz olan emekçilerin sözlerine, isteklerine Türk İş ya da hangi konfederasyon olursa olsun, hangi emek kuruluşu olursa olsun uymak zorunda hisseder kendini, hissediyor da. Çünkü uymazlarsa zaten kendileri bitecek, memleketin sanayisini çökertiyorlar. Türk İş ağırlıkla biliyorsunuz kamu sektöründe örgütlüdür, zaten orada o anlamda bir konfederasyon kalmayacak. Maaşları alma biçiminde birileri "biz kalırız" diyorsa zaten o Başbakan kadar gaflet içinde demektir.

 

ÖM: Türk İş Genel Başkanı Salih Kılıç'ın açıklaması şu yönde, "ortada sosyal bir problem var, bu parasal, finansal bir meselenin ötesinde. Günlerdir işçiler aileleri ile birlikte fabrikadan çıkmayarak işyerlerine sahip çıkıyorlar. Bu sorunun daha sosyal, akılcı ve barışçı bir çözüme kavuşturulması gerekiyor" demiş.

 

HA: Salih Bey'in dediği doğru, işçiler orada üzülüyor, çocukları üzülüyor, vs. bunlar tamam önemli sosyal problemler ama, memlekette ortada koskoca bir iktisadi mesele var. İktisaden bu fabrikanın zarar ettiği verimsiz olduğu meselesi büyük bir yalan. O çerçevede Salih Bey bu sosyal meseleye vurgu yaptığı ölçüde mutlaka biliyordur, ortada büyük bir iktisadi mesele var. İşçi sınıfının kararlılıkla burayı savunması zaten iktisaden büyük haklılıklarının temeline dayanıyor. Haklılar, çünkü bu söylenen şey, kârsızlık, verimsizlik sözleri, Türkiye'deki işsizler ordusu ile oradaki işçiyi karşı karşıya getirmek yönünde söylenen yalanlardır. Aksine Türkiye'de hepimizin sahip çıkması gereken, bugün bir iktisadi gerçek olarak Seka duruyor, onlar faydalı yerler, onlar üreten yerler, onlar kârlı yerler. İçinden çalınan özel sektöre 3 kuruşa satılan makineler için ne diyordu Unakıtan, "Bu makineler demode olmuş, bu makinelerle üretim yapılır mı allah aşkına?" diye soruyor. O makineleri alıp özel sektör çatır çatır para basıyor. Bunlar bu fabrikanın içini boşaltıyorlar, bu fabrikayı yok etmeye çalışıyorlar, ondan sonra "buradaki insanlar 2 milyara oturup para almak istiyorlar ey halkımız bu parazitler" diye yalan söylüyorlar. Böyle 2 milyar ücret yok ki, oradaki Seka işçisi 4 milyar alacak kadar önemli bir değer üretiyor, en yüksek maaş 1 milyar 100 milyon TL. Hangi bir yalanı anlatacağız?

 

ÖM: Bu arada bugünkü Cumhuriyet gazetesinin manşet haberi, Maliye Bakanı Unakıtan hakkındaki bir sahte fatura dosyasının –bu ikincisi oluyormuş- savcılığın arşivinde bulunduğu, fezlekenin bir yıl bekletildiği şeklinde.

 

HA: Öyledir.

 

ÖM: Al Baraka Türk'ün yöneticisi olduğu dönemde 97'de kullandığı sahte faturalarla 974 milyar TL'lik haksız kazanç elde ettiği suçlaması ile, ikinci kez dokunulmazlık kaldırmaya yönelik fezleke 22 Şubat'ta Meclis'e sevk edilmiş. Fakat uzun süre 'bulunamayan' "Unakıntan'ın aynı konudaki ikinci dosyasının tam bir yıldır Fatih Cumhuriyet Savcılığı arşivinde bekletildiği ortaya çıktı" diye Ayşe Sayın imzalı bir manşet haber vardı.

 

HA: Geçen gün Unakıtan ile Deniz Gökçe, Asaf Savaş Ekodiyalog diye bir program yapıyorlardı, bunu sorsunlar Unakıtan'a.

ÖM: Soracaklardır tabii, Ekodiyalog'un amacı diyalog kurmak değil mi?

 

HA: Tabii. Körler ve sağırlar birbirini ağırlar...

 

ÖM: Bu oldukça önemli bir gelişme olarak görülüyor. Türk İş'in Başkanlar Kurulu'nun dün yapılan uzun toplantısındaki kararla, bir tür dayanışmanın da ortaya çıktığı ve bir anlamda genel grev söylemine doğru gidildiği görülüyor.

 

HA: Evet. İşçi kararlıdır, Sendika işçinin kararlılığı çerçevesinde kararlı hale gelmiştir, bu kararlılığını sürdürürse zaten herkes ayakta kalır; Türkiye'nin gülen yüzü ayakta kalır ve diğer yüzünün bertaraf olma süreci başlamıştır. İşçi 4 Mart Cuma'nın öyle geçiştirilip ortalığın süt liman olmasına, kendisinin orada yine yalnızlığa terk edilmesine katlanmayacaktır. Bu sermaye saldırısına karşı artarak bu direniş sürecektir ve sürmelidir. Bunun için herkes, DİSK, KESK, bütün diğer konfederasyonlar ve keza namus sözü vermiş olan Türk İş, bu ilk 4 Mart Cuma eyleminin hakkıyla yapılmasını becereceklerdir, bu iradeye sahip olmalıdırlar. Çünkü işçi bunu istemektedir ve dün Seka yemekhanesinde görüldüğü gibi, bu konunun takipçisi olduğunu ısrarla söylemiştir Başkanlar Kuruluna. Bütün bu kapatma, yoketme, meselesi yeni dünya düzeninin iktisat politikasının gereğidir.

 

ÖM: Evet, neoliberal denilen politikalar. 4 Mart'ta bir destek eylemi var öyle mi?

 

HA: Evet. 4 Mart'ta işyerlerine, Türk İş'in örgütlü olduğu bütün işyerlerinde bir gün işyerini terk etmeme, nasıl Seka işçisi işyerini koruyorsa, biz de onlarla hem dayanışıyoruz, hem de bu saldırılara karşı biz de koruyoruz anlamında, toplu bir eylem var. Bu eylem kararlılığı ve dayanışma duygusunu gösteren bir eylem olacaktır. Bundan sonra hâlâ "Seka kapatılsın!" diye, sermayenin ve onun hükümetinin bir saldırısı karşısında ne yapılabileceğinin bir işareti olacaktır.

 

ÖM: Bu konuyu takip etmeğe devam etmeye çalışacağız.

 

(2 Mart 2005 tarihinde Açık Radyo'da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.)

 

Seka direnişi hakkında Zekariya Temizel'in Cumhuriyet gazetesi için yazdığı "Seka İşçisi Neden Direniyor?" başlıklı yazıyı okumak için tıklayın.