Schumaher süratle Boğaziçi'ne ilerliyor!

-
Aa
+
a
a
a

8 Temmuz 2005

Gero Günther isimli Alman gazeteci 2004 yılının Temmuz ayında İstanbul’a gelerek Formula 1 pisti inşaat alanı ve çevresinde inceleme yaptı, ilgili taraflarla görüştü ve Almanya’da Greenpeace Dergisinde, Kasım 2004’de konu ile ilgili bir makale yayımladı. 

Doğal Hayatı Koruma Derneği “Schumi rast zum Bosporus” başlıklı bu makaleyi Zeynel A. Kara’nın Türkçe çevirisiyle sitesinde yayımladı. Aşağıda bu çeviriyi okuyabilirsiniz: 

Schumaher süratle Boğaziçi’ne ilerliyor! 

İstanbul’un yeni Formula 1 pisti için nadir bitkilere ev sahipliği yapan, dünya çapında tehlike altındaki fundalıklar tahrip ediliyor. İstanbul’da yaşayan doğaseverler bölgede Formula 1 ile başlayan inşaat çılgınlığını sınırlamak istiyorlar.  

‘’Evlerimiz, İstanbul’un en bakir yerlerinden birinde bulunuyor’’, diyor Ayfer Erdemir. Örnek evlerden 350 metrekarelik ‘’Vega’’nın terasına birlikte çıkıyor ve 180 metrekarelik ‘’Anares’’ ile 250 metrekarelik ‘’Mimosa’’ arasındaki açıklıktan önümüze serilen yemyeşil tarlaları, meraları ve ormanları seyrediyoruz. ‘’Burasının bu denli bakir kalışının nedeni koruma altında bulunmasından kaynaklanıyor’’, açıklamasını yapıyor bayan emlakçı.

Tam olarak söylersek, İstanbul’un Asya yakasında, merkeze uzaklığı otomobil ile kırk beş dakikalık bir mesafede, Ömerli Barajı’nın tam karşısında, konforlu, yüzme havuzlu, yeşil çimenler arasındaki villalardan birinin terasındayız. Hali vakti yerinde belli bir kesime hitap eden, kalın duvarlar ve demir bir kapı arkasına gizlenmiş ‘’Tepeören Vilları’’ndan birindeyiz. Şehrin sıkıntılarından uzak yaşamak isteyenler için. Gerçekten öyle mi? Belki de...

Terastan bakınca insanın gözüne birkaç yüz metre ilerdeki dev bir toprak yığını takılıyor: Formula 1 yarış pistinin inşaatı. Çok yakında Schumacher ve diğer otomobil yarışçıları burada yarışacaklar. ‘’Pist inşaatının başlaması ile birlikte çevredeki arazi fiyatları akıl almaz ölçüde yükseldi, doğal olarak bizim evlere olan ilgi de arttı. Ve arazi fiyatları piste yakınlığına göre değişiyor!’’ diyerek sevincini belirtiyor Bayan Erdemir.

Oysa doğaseverler aynı sevinci paylaşamıyorlar. Yarış pistinin bu bölgeye yapımını ‘’İstanbul’un koruma altındaki önemli doğal alanlarından birinin yasadışı yollarla yok edilmesi’’ olarak görüyorlar. ‘’Hava kirliliğinin çok önemli ölçüde artacağını, içme suyu kalitesinin düşeceğini ve böylece on iki milyonluk bir kentin geleceğinin bir felakete dönüşeceğini, doğal çevrenin güzelliğinin bozulacağını’’ belirtiyorlar. Çünkü daha şimdiden Ömerli Baraj Gölü çevresindeki toprakların tümü parsellenmiş durumda. Pekçok şirket ve holding türlü projelerin hazırlıkları içine girmiş. Yarın burada beş yıldızlı otellerden golf sahalarına kadar her türlü tesisin kurulacağına kesin gözüyle bakılıyor. Buranın, İstanbul’un su ihtiyacının %40’ını sağlayan, koruma altındaki bir bölge olması onları engellemediği gibi, göl çevresinde nesli tehlike altında pek çok nadir bitki türünün bulunması da umurlarında değil. Böylece 2200 hektarlık yeşil alan, İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) desteklediği Formula 1 şirketi (FIAS) tarafından traşlanmış. Hiçbir Çevresel Etki Değerlendirmesi yapılmadan, uzmanlara danışılmadan, yasa dışı olarak. Ulusal kanunlar ve uluslararası sözleşmeler, Ankara’daki politikacıların desteğiyle gözardı edilmiş. Türkiye’nin her kesimde kanıksanan bu kanun tanımazlık burada da kendini gösteriyor. Çünkü koruma altında bulunan bu bölgedeki gelişmelere gösterilen pek çok tepkinin üzerine, inşaatın başlamasından yedi ay sonra bölge geriye dönük olarak ‘’Turizm Yatırım Alanı’’ ilan edilmiş.

‘’Burda yapılanların tümü suçtur!’’ diye başlıyor Doğal Hayatı Koruma Derneği Başkanı Neriman Özhatay. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde profesör de olan Özhatay, ‘’Ömerli Havzası uluslararası öneme sahip Önemli Bitki Alanlarımızdan biridir ve koruma altında tutulmalıdır. Çünkü bu alanda nesli tükenme tehlikesi altında otuz altı bitki türünün yetiştiği kayıtlıdır ve bunlardan altısı Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası Bern Sözleşmesi gereği korumakla yükümlü olduğu bitkilerdir’’, diyor ve Formula 1 inşaatı civarında yetişen bitkilerin adlarını sayıyor: ‘’Allium peroninianum, Crocus olivieri subsp. istanbulensis, Trifolium pachycalyx’’. Uzun yıllardır Türkiye’nin zengin bitki çeşitliliği üzerinde araştırmalar yapan Özhatay, Türkiye’de 10.000 adet çiçekli bitkinin yetiştiğini ve bunların üçte birinin yalnızca Türkiye’ye özgü olduğunu anlatıyor. İstanbul’un ise yalnız başına 2000 adet çiçekli bitkiyle tüm İngiltere’nin sahip olduğu toplam bitki sayısından (1850) daha zengin bir çeşitlilik içerdiğini belirtiyor.

Dağınık saçları ve akşam güneşinde parlayan cildiyle biri çıkıyor fundalıkların arasından, bize yaklaşıyor: Faruk Boyacı. Ömerli Havzasının bu şekilde tahrip edilmesi onu da dehşete düşürmüş. ‘’Orman Mühendisleri Odası olarak Bayındırlık Bakanlığının aldığı bu kararı skandal şeklinde nitelediklerini’’ söylüyor. ‘’Uzmanların görüşlerinin hiçe sayıldığını, hazırlanan uzman raporlarının değiştirildiğini, devlet memurlarının politik baskı gördüğünü’’ öne sürüyor. O da Prof. Özhatay gibi, çeşitli çevreci gruplar ve meslek odalarınca oluşturulan Formula 1 Platformuna dahil. Boyacı “su toplama havzası içinde kesinlikle imar izni verilmemeliydi. Formula 1 inşaatı başladığında hiçbir yasal dayanağı yoktu” diyor.  

‘’Buradan otomobilinizle kuzeye doğru gidecek olursanız’’, diye bir kez daha söze giren Prof. Özhatay coşkuyla sürdürüyor sözlerini, ‘’büyük olasılıkla bir saat boyunca hiç kimseyle karşılaşmazsınız. Bu İstanbul gibi hızla büyüyen bir şehir için artık çok nadir bir durumdur. Kentin kuzeye doğru genişlemesi, mevcut hassas ekolojik dengenin sonunda tamamen bozulmasına neden olacaktır.’’ Tüm doğaseverlerin ortak korkusu: Bu bölgeyi koruma çabalarının sonuçsuz kalması durumunda, hiçbir gücün rantçıları durduramayacağı.

Bayındırlık Bakanlığı gelecek tehlikeyi önemsemiyor ve Formula 1 projesine verilen izni ulusal çıkarlara bağlıyor. Doğaseverler de soruyorlar: ‘‘Nasıl olur da kentte yaşayanlar için hayati önem taşıyan bir su toplama havzası, motor sporu için gözden çıkarılabilir ?’’

Yarış pistinin arkasındaki etkili güç İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası (İTO) ise tüm bunları bilmezden, görmezden geliyor ve yeni bir turizm patlaması yaratılacağını öne sürüyor. Başkan Mehmet Yıldırım, ‘’ Yeşil alanlar ve eko-turizmle bağlantılı Formula 1 projesinin İstanbul’a yılda en az 100 milyon dolar ek gelir sağlayacağı’’ görüşünü savunuyor.

Yarış pisti inşaatı büyük bir hızla ilerliyor. Kepçeler ve buldozerler tepeleri düzlüyor, toprak yığınları oluşturuyor, ortalık toz - duman birbirine karışıyor. Bini aşkın işçi dünyanın en modern yarış alanı olacağı öne sürülen pistin virajlarını, düzlüklerini, yokuş ve inişlerini bitirme çabası içinde. 28.000 kişilik seyirci tribüni ile basın ve VIP konukları için hazırlanan bölümün 30 metre yüksekliğindeki kuleleri yeşil fundalıklar ortasında gri bir iskelet gibi görünüyor. 20.000 otomobil kapasiteli Formula 1 parkının, bir minyatür arabalar pistinin ve kamp-karavan bölümlerinin 80 milyon dolara malolacağı hesaplanıyor.

‘’Her şey zamana uygun olarak ilerliyor’’, diyor kontrol mühendisi Tolga Er. ‘’Ağustos 2005’de 150.000 seyircinin beklendiğini’’, belirtiyor. ‘’Şu karşıya bakın’’ diyerek elini gözlerinin önüne siper edip gösteriyor. ‘’Pistin şu uzun düzlüğünde, yarış otomobillerinin saatteki hızı 320 kilometreye ulaşacak ve toz-duman göklere yükselecek. Burada önceleri yalnızca step arazisi vardı, biz burada ağaçlar yetiştireceğiz’’ diyor genç mühendis.

Oysa Başbakan Erdoğan, 2003 Eylül’deki temel atma töreni sırasında yaptığı konuşmada ‘’Burada yalnızca mevcut ağaçlarla yetinilmeyecek, en güzel şekilde ağaçlandırma yapılacak ve bölge daha da güzelleşecektir’’ demişti. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yıldırım da bir televizyon kanalına verdiği beyanatında, konuya olan ilgisizliğini şöyle dile getirmişti: ‘’Çevreciler, bölgede çok özel çalılar olduğundan bahsediyorlar. Ben soruyorum size bir çalı nasıl çok özel olabilir?‘’

Su toplama havzası içinde sözü edilen nadir çalıların ve uluslararası sözleşmelerle korunan bitkilerin yetiştiğinden hiç kuşku yok.  İstanbul Sular İdaresi’nin (İSKİ) havadan çektiği uydu fotoğrafları, 12 milyonluk bir nüfusa içme suyu sağlayan bu bölgede neler olduğunu kanıtlayabilir.  İSKİ’nin elinde dünyanın en modern izleme sistemlerinden birisi var ve bu sistem sayesinde her nesne bir metre yakınına kadar incelenebiliyor, ölçülebiliyor. Tabii ki kaçak yapılar da... Ayrıca görevliler, GPS ve dijital fotoğraf makineleriyle arazi çalışmaları da yapıyorlar. Yani, burası 21. Yüzyılın en güvenli içme suyu koruma havzalarından biri....

Genç bir memur hanım, Ömerli Baraj Gölü’nün dosyasını açıyor ve ‘’Bakın’’ diyor, ‘’Şurası Değirmen Dere, baraj gölünü besleyen bir akarsudur.’’ Resmi yaklaştırıyor ve açıklıyor. ‘’Akarsuya olan ilk yüz metrelik mesafe mutlak koruma alanıdır, kesinlikle yapılaşmaması gerekir.’’ Oysa Formula 1 arazisi tam olarak dere kenarına dayanmış. Haritada da açık seçik belli, inşaat sahasının bir bölümü dere mutlak koruma alanı içinde kalıyor. Bu bölümün turizm projelerine kesinlikle yasak olmasına karşın inşaat sürüyor. ‘’Kuralların hiçe sayılması beni hasta ediyor ‘’diye ekliyor İSKİ çalışanı genç hanım.

Ankara’daki Bayındırlık Bakanlığı ile İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası ise Hilmi Yıldız gibi insanlardan emin: Yıldız, yarış pistinin yapıldığı Akfırat Belediye Başkanı. İşine lüks bir mercedesle şöförü götürüyor onu. Dindar politikacı, böylesi önemli bir bölge ve evrensel kapitalin menfaatleri hakkındaki görüşlerini bir çırpıda açıklıyor: ‘’Her türlü imkanlarımızla Formula 1’ e yardımcı olmaya devam edeceğiz. Yepyeni yollar ve otoyol bağlantıları yapıldı. Bölgeye okullar, üniversiteler, spor sahaları, kongre merkezi, golf alanı ve oteller de yapılacak. Ve Akfırat, dünyaca meşhur bir eğitim ve kültür merkezi olacak.’’ Ancak dindar belediye başkanı, her yarış sonunda tribünler önünde şampanyalar patlatılacağını ve yarı çıplak kızların gösteriler yapacağını ya bilmiyor ya da bilmezden geliyor. Köy halkını her konuda aydınlattıklarını iddia eden başkan, halkın yüzde doksanının oyu ile göreve getirildiğini belirtiyor ve bunun bir Türkiye rekoru olmasıyla övünüyor. ‘’Halk, kendisi için iyi şeyler yapan insanları hiçbir zaman unutmaz’’ diyor gururla. Zamanının büyük bölümünü inşaat bölgesinde geçiriyor Yıldız. Meslektaşlarının güneş yanığı yüzüne bakıp, ‘’Marmara kıyılarında mı yandın, Ege sahillerinde mi? ‘’ sorusuna verdiği nükteli yanıtını yineliyor: ‘’Hayır, asfalt denizinin kenarındaydım!’’ Peşinden bir kahkaha atıyor.

Çevredeki yapılaşmayı, Istanbul’un doğusundaki Altın Tepe’den bakınca tüm ayrıntıları ile görmek olası. Yapılaşma, batıdan başlayıp Ömerli Su Havzasına dek ulaşmış. Konutlar bir çığ gibi artmış. Seksenli ve doksanlı yıllarda Sultanbeyli’de bir günde mantar gibi gecekondular bitmiş. O zamanın İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı, Tayyip Erdoğan, bazı gruplara bu konuda yardımcı olduğu gerekçesiyle suçlanmış ve hüküm de giymişti.

Konut yapımı ve şehirleşme dalgası, bu kez de Ömerli Baraj Gölü’nün tam arkasındaki Formula 1 inşaatını merkez alarak tüm bölgeye yayılabilir. Yapılaşmanın zamanla fundalıkları, meraları, her yıl İstanbul Boğazınden geçen göçmen kuşların konakladığı yerleri yok edeceğinden ve İstanbul’un Karadeniz kıyısındaki ormanlarına dayanacağından korkuluyor.

İstanbul Nazım İmar Planında bu bölgenin hala yeşil alan olarak gözükmesi ve şehir planlama dairesinin bu nedenle pist inşaatına karşı çıkması da gözardı edilmiş. ‘’Formula 1 yarış pistinin yer seçimi kesinlikle yanlıştır’’ diyor planlama dairesinden bir yetkili. Hiç olmazsa geri kalan doğal alanların korunmasını arzuluyor ve şu öneride bulunuyor: ‘’İstanbul’u çevreleyen doğal alanlara dokunulmadan, zaten yapılaşmış alanlar gözden geçirilmeli, onarılmalıdır. İstanbul şehri kesinlikle daha fazla genişlememelidir’’. ‘’Halkın tepkisiyle su toplama havzasında geri kalan doğal alanlar belki kurtarılabilir’’ diye ekliyor bir meslektaşı. ‘’Yasalar karşısında, Formula 1 yarış pisti ile yasadışı inşa edilen herhangi bir yapının hiçbir farkı yoktur’’ diyor ve ‘’Belki bir gün hep beraber bu utanç lekelerini yıkıp temizleriz ‘’ dileğinde bulunuyor şehir planlama uzmanı. Ancak bu dilek bir hayal gibi görünüyor.

 

BÜYÜK PAZAR DEPARA HAZIR

Dünyada hiçbir spor dalı, Formula 1 yarışları kadar para kazandırmıyor. Formula 1 yarışlarının yarattığı pazar ve ‘’televizyon kanallarında gösterilme hakkı’’ndan elde edilen gelir yılda yüzlerce milyon Euro’yu buluyor. Formula 1 şefi, Bernie Eccleston’un şimdiye kadar 17 Grand-Prix yarışının televizyon kanallarında gösterilme hakkından dört milyar Euro kazandığı tahmin ediliyor, bu durum onu İngiltere’deki en zengin adamlarından biri yaptı. Bu büyük pazarda yer alan Ferrari (FIAT), BMW, Mercedes, Renault, Honda, Ford, Toyota gibi otomobil holdingleri Formula 1 ile bağlantılı olarak yılda 1.5.milyon Euro harcama yapıyorlar. 2007 den itibaren AB ülkelerindeki sigara reklamlarına getirilen yasak yürürlüğe girecek. Bu durum, Formula 1 yarışlarının ana sponsorlarından olan sigara sanayiinin Avrupa sahalarından çekilmesi anlamına geliyor. Şimdiden yeni yerler aranmaya başlandı bile; Hindistan, Rusya, Azerbaycan gibi Asya ülkelerine, belki de Kuala Lampur, Bahrein ve Şankhay’a kadar uzanacaklar. İlk kez Ağustos 2005’te Formula 1 yarışlarına ev sahipliği yapacak olan İstanbul, bundan sonra her yıl bu yarışların adreslerinden biri olacak. Diğer pek çok Formula 1 pistinin olduğu gibi, İstanbul’daki F1 pist projesinin de mimarı olan Aachen’lı Hermann Tilke, GREENPEACE Dergisinin, pistin doğal çevreye ne ölçüde zarar vereceği konusundaki sorusuna yanıt vermek istemedi. 

http://bugday.org/article.php?ID=748&PHPSESSID=1d5f37dbe6a4fcd95bd227938b2a4521