Sağlık Hizmeti Sunumunda Genelgeyle Ayrımcılık

-
Aa
+
a
a
a

 

T.C. Sağlık Bakanlığı, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü  2006 / 113 numaralı genelgesinin 6. maddesi hasta muayeneleri  sırasında öncelikli kişileri belirliyor. “Sırası ile istiklal madalyası sahipleri, gazi ve şehit yakınları, özürlüler, 65 yaş üstü yaşlılar, hakimler ve savcılar, Sağlık personeli ve il dışından sevkli gelen hastaların poliklinik muayenelerinde genel hizmetin aksamasına meydan vermeyecek şekilde öncelik tanınması”

 

Teorisi masumca ve kolay ama pratiği sancılı bir genelge. Maalesef düzenleme yapayım derken düzen bozan; suistimallere, haksızlığa, eşitsizliğe neden olan ve hasta haklarına müdahale eden bir genelge.

 

Hasta hakları Yönetmeliği 5. Maddesinin  c fıkrası aynen şöyle: “Sağlık hizmetinin verilmesinde, hastaların, ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve ekonomik ve sosyal durumları ile sair farklılıkları dikkate alınamaz. Sağlık hizmetleri, herkesin kolayca ulaşabileceği şekilde planlanıp düzenlenir.”

 

Hasta haklarını düzenleyen yönetmelik çok açık ve net olarak sağlık hizmetinin sunumunda hastaların sosyal durumları, sair farklılıkları dikkate alınamaz, dediği halde çıkarılan genelge muayene sırası önceliği konusunda sosyal durumları ve “başka, öteki, diğer” nedenleri sıralayarak keyfiyete yol açmıştır ve  halen yönetmeliğe aykırı olarak işletilmektedir. Dolayısıyla genelge hasta haklarına aykırıdır.

 

Daha geniş ifade ile; Anayasanın 10. maddesi eşitlik  ilkesini düzenlemektedir: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve  idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar”. Yani hasta muayenesi açısından ayrımcılık yapmak eşitliğe, hakkaniyete ve anayasaya da aykırıdır. Bu genelgenin getirdiği sosyal bir fayda olmadığı gibi yarattığı hasta hakkı ihlali ve eşitsizliği ile zararından hatta zararlarından söz edilebilir.

 

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 10. maddesi şöyle der: “Sağlık kuruluşunun hizmet verme imkanlarının yetersiz veya sınırlı olması sebebiyle sağlık hizmeti talebi zamanında karşılanamayan hallerde, hastanın, öncelik hakkının tıbbi kriterlere dayalı ve objektif olarak belirlenmesini istemek hakkı vardır. Acil ve adli vakalar ile yaşlılar ve özürlüler hakkında öncelik sırasının belirlenmesinde ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.”  “Tıbbi Kriterlere dayalı” hasta muayene ve müdahale önceliğinden başka bir öncelik düşünülemez. Yaşlılık ve özürlü olma hali de tıbbi kriterlerin içinde düşünülebilir. Bunların dışında hastanın sosyal konumu, mesleği, ekonomik durumu ve sair durumlar nedeniyle  ayrımcılık yapılması hasta haklarına aykırıdır.

 

Ayrımcılık istemi bu genelgeden bir sene önce resmiyete dökülmüş. Sağlık Bakanlığı 9 Mayıs 2005 tarihinde Valiliklere 2005/79 sayılı bir genelge göndermiş ve şöyle demiş:

"Muayene, tetkik, tahlil ve tedavilerini yaptırmak üzere sağlık kurum ve  kuruluşlarımıza başvuran sağlık çalışanlarının görevlerinden kaynaklanan özel durumları dikkate alınarak sıra gözetilmeden, öncelikle ve  bekletilmeksizin muayene ve tedavilerinin sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır." Ne münasebetle, ne hakla? Herkes çok iyi bilir ki sağlık çalışanları görev yaptıkları hastanede kendileriyle ilgili bir sağlık sorunu yaşadıklarında bunu beşeri ilişkilerini kullanarak ve kimseyi rahatsız etmemeye özen göstererek çözerler. Bu gerçek onlarca yıldır süregider ve göz yumulur. Elbette başkalarının hakkına bariz bir şekilde tecavüz ederek ve rahatsız edecek şekilde bunu yapan tepki çeker, eleştirilir. Yani kendi içinde bir dengesini bulur. Bunu siz bir yönetmelikle ya da genelgeyle yazılı hale getirirseniz ayrımcılığı yasal hale getirmiş olursunuz, dengeyi bozarsınız; ki denge bozulmuştur.

 

“Adliyelerde çalışanların bir davası olduğunda onların davası önce görülür” diye bir genelge çıkarmaktan bunun ne farkı var? “Belediyelerde çalışanların suyu önce bağlanır ya da yangınları önce söndürülür”den bunun ne farkı var? Ayrımcılığı yasal hale getirdiğinizde bu sağlık çalışanının yakınlarını da kapsar, komşularını da kapsar, arkadaşlarını da kapsar. Bu ayrımcılık suistimale çok açıktır ve yanlıştır.

 

Muayene sırası beklemekle bankada sıra beklemek arasında çok fark var. Gerçekten çok hasta olan, ayakta duramayan insana karşı bizim insanımız duvar değildir. Ben bu konuda ülke insanımızın güzel geleneklerine ve duyarlılığına güveniyorum. “Tıbbi Kriterlere dayalı” denen şey de tam budur. O acil hastanın önceliği diğer hastalar tarafından sağlanır, yeter ki ayrımcılık insanların gözlerine kanun maddesi gibi sokulmasın.

 

Sağlık Bakanlığı’nın 04.01.2001 tarih ve 2001/3 sayılı genelgesinde şöyle der: “Muayene, tetkik, tahlil ve  tedavilerini yaptırmak üzere yataklı tedavi kurumlarına müracaatta bulunan Cumhuriyet savcıları ve hâkimlerin görevlerinden kaynaklanan özel durumlar dikkate alınarak sıra gözetilmeden öncelikle ve bekletilmeksizin muayene ve tedavilerinin sağlanması…” Ne münasebetle, ne hakla? Bir kere “Görevlerinden kaynaklanan özel durum” sübjektif bir kavram. Çağımızda mesleki işbölümü esastır ve medeniliğin ana unsurlarından biri de meslekler arasında ayrımcılık yapılmamasıdır. Objektif olmayan kriterlerle yasa, yönetmelik ve genelge yazılamaz.  Siz hakim savcı dersiniz, bir başkası, uçak pilotu, gemi kaptanı, tren makinisti der; bir başkası öğretim üyeleri, öğretmenler vs. der bunun sonu yok ki. Görevinin özel olduğunu düşünen çok fazla meslek vardır. Hakim ve savcılara ayrımcılık yapılması sırf kanun adına karar vermelerinden kaynaklanıyorsa bunun sağlıkla ve tedaviyle bir ilgisi yoktur.

 

Sonuç olarak anayasaya, kanuna ve yönetmeliğe aykırı genelge olmaz. Benim ayrımcılık genelgesi olarak nitelendirdiğim benzer genelgeler ivedi bir şekilde yeniden düzenlenmeli ve eşitliğin, hakkaniyetin ve adaletin zarar görmesine engel olunmalıdır. Hastalıklar karşısında her insan eşittir ve eşit muamele görmelidir.

 

[email protected]