Öl, Sonra Oy ver. Burası Felluce

-
Aa
+
a
a
a

13 Kasım 2004The Guardian 

Irak seçimleri Bush’u kurtarmak için ertelendi. Bu bugünkü kıyıma yol açtı.

Hip-hop’ın önemli şahsiyetlerinden P Diddy bu hafta sonu kendine ait “oy ver ya da öl” kampanyasının devam edeceğini açıkladı. Amerikan başkanlık seçimleri sırasındaki seçmenlerin kayıt olmasını sağlama eylemlerinin ancak birinci safha; insanları politikaya angaje etmek için bir adım olduğunu söyledi.  

Harika. Benim ikinci safha için bir önerim var: P Diddy, Ben Affleck, Leonardo DiCaprio ve kendinden menkul “gönüllüler koalisyonunun” devamı, özel jetlerini almalı ve çabalarına ölesiye ihtiyaç duyulan Felluce’ye uçmalılar. Ama önce sloganlarını “Oy Ver Ya da Öl!”den “Öl, Sonra Oy Ver!”e çevirmeleri gerekecek.    

Çünkü orada olan bu. Kaçış yolları kapatılmış, evler yıkılmış-yıkılıyor ve bir âcil sağlık kliniği yerle bir edilmiş – hepsi şehri ocak seçimlerine hazırlamak adına. BM genel sekreteri Kofi Annan’a yazdığı bir mektupta Amerikan-tayini Irak Başbakanı İyad Allavi bütün bu saldırıların “Iraklıların güvenliği, Irak seçimleri ve demokrasi için” gerekli olduğunu anlatmış.

Irak’ta “Demokrasi kurma” ve “sivil toplum” için harcanmış olan milyonlardan sonra şuna geldik: Eğer dünyanın tek süper gücünün saldırısına  rağmen hayatta kalabilirsen  oy atabilirsin.  Felluceliler mutlaka oy kullanacaklar, anasını satayım, hatta ilk önce hepsinin ölmesi gerekse bile.  

Sakın yanlış anlamayın: namlunun ucundakiler Felluceliler. Yarbay Gareth Brandl BBC’ye yaptığı açıklamada “Düşmanın bir yüzü var ve onun adı şeytan. O Felluce’de yaşıyor” dedi. Eh, en azından  bizi onların hepsinin Suriye ve Ürdün’den geldiğine inandıran Donald Rumsfeld’in aksine bazı savaşçıların Felluce’de yaşadığını itiraf etti. Amerikan ordusunun araçları megafonlardan 15’le  50 yaş arası erkeklerin şehirden çıkmasının yasak olduğunu anons ettikten sonra, en azından aralarında bir kaç Iraklı olduğu tahmin edilebilir ki, onlar da CNN tarafından itaatkâr bir şekilde “Irak karşıtı güçler” olarak tanımlanıyorlar.  

Irak seçimleri hiç bir şekilde sakin geçmeyecekti, ama seçmenlere karşı topyekun bir savaş açmaları da gerekmiyordu.

Mr. Allavi’nin "Oyunuzu Roketleyin" kampanyası, geçen yıl bu vakitlerde verilmiş felaket bir kararın doğrudan sonucu. 11 Kasım 2003’te, Paul Bremer, o zaman Irak’taki en yüksek ABD elçisiydi. Washington’a George Bush’la buluşmak üzere uçtu. İki adam da Irak’ta birkaç ay içinde seçim yapılması konusundaki vaadlerini tutarlarsa, ülkenin yeteri kadar Amerikan yanlısı olmayan güçlerin eline geçebileceğinden kaygılanıyorlardı.  

Bu durum işgalin sebebini ortadan kaldırır, Başkan Bush’un yeniden seçilmesini tehlikeye sokardı. O toplantıda, plan değiştirildi: Seçimler bir yıldan fazla ertelenecek, bu zaman zarfında Irak’ın ilk “egemen” hükümeti Washington tarafından yönetilecekti. Plan, bir yandan Irak’ı güvenli bir şekilde kontrol altında tutarken, öbür yandan da Mr Bush’a seçim kampanyasında Irak’ta olumlu gelişmeler olduğunu iddia etmesine imkân veriyordu.  

Mr Bush’un “Özgürlük Yükseliyor” sloganı ABD’de işe yaradı; ama Irak’ta plan doğrudan bugün gördüğümüz kıyıma yol açtı.  

Mr. Bush Irak’ta Amerikan varlığına karşı güçleri demokrasi düşmanı olarak göstermeyi sever. Aslında isyanın kökenindeyse Washington’da verilmiş; “bastır, yasakla, ertele, manipule et ya da başka yollar kullanarak Iraklıların demokratik haklarını önle” kararı vardı. 

Evet demokrasinin Irak’ta sahici karşıtları da var. Ama George Bush ve  Paul Bremer Irak’ı seçilmiş bir Irak hükûmetine devretme sözünden dönmeden önce, bu güçler sıkıştırılmış ve bastırılmış durumdaydılar. Bu durum, Mr. Bremer Bağdat’a dönüp, Iraklıları demokrasiye hazır olmadıklarına ikna etmeye çalıştığında değişti.  

Mr. Bremer ülkenin seçim yapılabilmesi için yeterli güvenlik olmadığını, ayrıca seçmen kütüklerinin de bulunmadığını ileri sürdü. Çok az insan buna ikna olmuştu. Ocak 2004’te 100,000 Iraklı barışçıl bir şekilde Bağdat’ın sokaklarını ele geçirdi. 30,000’i de Basra’da aynını yaptı. Sloganları “Seçimlere Evet, Atamalara Hayır”dı. O zaman pek çok kişi Irak’ın seçimler için yeteri kadar güvenli olduğunu söyledi ve Saddam döneminden kalma petrol karşılığı gıda programı listelerinin de pekala seçmen kütüğü yerine geçebileceğine işaret etti. Ama Mr Bremer tınmadı bile. BM de –Iraklıların kaderini bağlayan rezilce bir kararla- ona arka çıktı.  

Irak Ulusal Bilimler Akademisi daimi komitesi başkanı Hüseyin el Şahristani (Saddam Hüseyin döneminde 10 yıl hapsedilmişti) Wall Street Journal’deki bir yazısında , neler olacağını tam olarak tahmin etmekteydi. “Eninde sonunda Irak’ta seçimler yapılacak”  diye yazıyordu. “Seçimler ne kadar çabuk yapılır, gerçekten demokratik bir Irak ne kadar çabuk kurulursa, o kadar az Iraklı ve Amerikalı ölür.”

On ayın ve binlerce Iraklı ile Amerikalının ölmesinin ardından, şimdi ülke yeni bir saldırının pençesinde ve ülkenin geri kalan kısmının hemen tamamı da sıkıyönetim altındayken seçimlerin gerçekleştirilmesi için tarih belirlendi. Seçmen kütükleri yerineyse Allavi Hükümeti  petrol karşılığı gıda listelerini kullanmayı planlıyor. Aynı geçen yıl tartışılıp reddedilen öneride olduğu gibi.  

Böylece gösterilen tüm gerekçelerin yalan olduğu ortaya çıkıyor: Eğer seçimler şimdi yapılabiliyorsa, çok açık ki geçen yıl, ülke çok daha sakinken de yapılabilirdi. Ama bu Washington’ın Irak’a kukla bir rejim oturtma şansını yok eder ve muhtemelen George Bush’u ikinci dönem kazanmaktan alı koyardı.  

Iraklıların demokrasinin onlara Amerikan birlikleri tarafından getirilen versiyonundan kuşkulandıklarına şüphe var mı; ya da seçimleri özgürleşme aracı olarak değil de bir savaş silahı olarak gördüklerinden?   

Öncelikle Irak’ta seçim sözü George Bush’un tekrar seçilebilme ümitlerine kurban edildi; Sonra Felluce kuşatması dangalakça aynı çıkarlar için kullanıldı.

Savaş uçakları George Bush’un Başkanlığı kabul konuşmasını bitirmesinden sonra Felluce’ye hava saldırısı başlatmak için bir saat bile beklemediler. Şehir sonraki gün ve gece en az altı kez bombalandı. ABD’de seçimlerin sağ salim bitmesinin hemen ardından, Felluce gelecek seçimler adına yerle bir edilebildi.  

Özgürlüğe bağlılıklarının bir diğer göstergesi olarak Amerikan askerlerinin Felluce’deki ilk hedefi Felluce’nin ana hastanesini ele geçirmek oldu. Niçin? Açıkça görülüyor ki burası, Amerika’nın Arap dünyası ve Irak’ta büyük öfkeye sebep olan son  Felluce kuşatmasında sivil kayıplarla ilgili “dedikoduların” kaynağı olarak görüldüğü için... İsmini vermek istemeyen üst düzey bir Amerikalı yetkilinin New York Times’a dediği gibi “orası propagandanın merkeziydi.”  Ölüleri sayacak doktorlar olmayınca, öfke muhtemelen sessiz kalacaktı. Ama tabii ki, hastaneye yapılan saldırı,  kendisinin apayrı bir öfkeyi ateşlemesinin yanı sıra, önümüzdeki seçimlerin meşruluğunu da büsbütün tehlikeye attı. 

New York Times'a göre Felluce’nin ana hastanesi, doktorlar ve hastalar hiç güçlük çıkarmadığından, ele geçirilmesi kolay bir hedefti. Ama yine de bir yaralanma oldu. “Bir Irak askeri kalaşnikofunu yanlışlıkla ateşleyerek kendini baldırından yaraladı.”  

Bence, gazete Iraklı askerin kendini ayağından vurduğunu kastediyor. Kendini ayağından vuran yalnız o değil.  

Çeviren Avi Haligua

Die, then vote. This is Fallujah