No.96 - Uzun bir haftasonu

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Nerde kalmıştık? “Koşulsuz Savaş” başlıklı son tefrikamızda kötü bir hafta sonuna girdiğimizi, “daha çok ölüm ve saldırı beklemekten başka çaremiz kalmadığını söylersek abartmalı olmayacak herhalde” demiştik ve barış aktivistlerinin “Felaketi Durdurun!” diye haykırdığını yazmıştık ya, abartmalı olmadı ve felâket durdurulamadı:

Koşulsuz savaş’ın ne anlama geldiği hemen anlaşıldı: İsrail askerleri, tankları ve zırhlı araçlarıyla Filistin’in en güzel kenti Ramallah’a girdi, kenti yerle bir etti, taş taş üstünde bırakmadı, insanları evlerine kapattı, sokakları boşalttı, Filistin lideri Arafat’ı karargâhının bodrum katında iki odaya hapsetti, elektriklerini kesti, telefon hatlarını kesti, cep telefonlarını parazitledi, jeneratörleri ve su depolarını patlattı, ortalığı bok götürdü, ama aynı zamanda da kan... Arafat’ın muhafızlarının bir kısmı öldürüldü, Kahire-Amman bankasına sığınan beş kişi şakaklarından vurularak katledildi, başka bölgelerde, meselâ Sayda’da başka insanlar gene kafalarından vurularak öldürüldü, bankaların ve başka binaların duvarları, yerler, yollar koca koca kan lekeleriyle, isle kaplandı, kırık cam parçalarından ve mermi kovanlarından ortalık geçilmez oldu, yollar dinamitlendi ve “yırtılıp atıldı”, ölenlerin cesetleri ölmemiş genç Filistinlilere silah zoruyla ve işaret parmaklarıyla gösterilerek taşıtıldı, televizyon binalarına el kondu ve oradan ailelere iğrenç pornografi filmleri gösterildi, evden eve aramalar yapıldı, 15 yaşındaki bıyıkları terlememiş delikanlılardan 50 yaşında görmüş geçirmiş erkeklere kadar bütün “eril” nüfus toplandı, giysileri çıkartıldıktan sonra, gözleri bağlandı, ardından çelik ve plastik beyaz kelepçelerle kelepçelendi ve susuz, ekmeksiz, barınaksız “toplama kampı” kampı benzeri yerlere götürüldü, cankurtaranların sürücüleri gözaltına alınıp götürüldü, yaralılara ulaşılması engellendi, insanlar canlı kalkan olarak kullanıldı; insanlık suçları, savaş suçları ve barışa karşı suçlar işlendi, Refah’ta 10 yaşındaki bir Filistinli çocuk, kurşunla vurularak, en genç ölü oldu...

Filistin bombacıları da öte yanda karşı-faaliyette idi tabii ve bu konuda da bir abartma olmadı: 16 yaşındaki bir genç kız Kudüs’ün batısında bir alışveriş merkezinde kendisiyle beraber iki İsrailli’yi de parçaladı ve dört İsrailli sivili yaraladı, arkasından 22 yaşında bir Filistinli delikanlı deniz kenarı beldesi Hayfa’da bir restorana daldı, kendini patlatırken en az onbeş İsrailli sivili de havaya uçurdu, en az 40 kişiyi yaraladı ve paraladı, 18 yaşındaki bir Filistinli delikanlı Efrat Yahudi yerleşkesinde kendini parçaladı ve 4 sivil İsrailliyi yaraladı, başka bombacılar ve başka ölüm ve yaralanmalar oldu...

Haftasonunu genişletilmiş olarak ele alırsak, son dört gün içinde bir işgal, bir savaş ve 4 intihar saldırısında toplam 63 Filistinli, 22 İsrailli öldü... Tefrikacılarınız bilemedi: Teröre karşı savaş mı, din savaşı mıydı bu? Yoksa sömürge savaşı mı?

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, çatışmaların ve terör saldırılarının derhal durması, İsrail’in derhal geri çekilmesi kararı aldı (1402 sayılı karar). ABD, İsrail’in de aleyhinde hüküm taşıyan bu kararı belki de tarihinde ilk kez veto etmedi. Hemen arkasından, İsrail bu kararı dinleyemeyeceğini açıkladı. Dinlemedi de. Birleşmiş Milletler’i, Nobel Barış ödülünü taze almış bu insanlık örgütününün barış ve huzurdan sorumlu organını hiçe sayarak insanlığı şaşırttı. Şaşkınlık süredursun, İsrail Ramallah’tan sonra tanklarıyla toplarıyla Kalkilya’yı da istilâ etti. Ardından başka tanklarını Beytüllâhm’a, Hz. İsa’nın doğduğu rivayet edilen kilisenin 500 metre dibine kadar sürdü.

Bu işgal ve sömürge savaşını İsrail’in kalbi Tel Aviv dahil dünyanın birçok ülkesinin birçok kentinde birçok insan gösterilerle protesto etti. İnsanlar sokaklara döküldü. Ama, ABD Başkanı, bir tek o ülke Arafat’ı suçladı ve daha fazla çalışması gerektiğini söyledi. Britanya’dan ses çıkmadı. Uluslararası gönüllüler kendilerini Arafat’a canlı kalkan yapmak üzere onun ofisine girdi. Ama İsrail bu gönüllülerin bir kısmını tutukladığı gibi, Ramallah bölgesini “kapattı”, yani gazeteci mazeteci, sivil kuruluş mivil kuruluş kimsenin haber almayacağı durum çıkıyor gibi ortaya...

Aynı haftasonuna girerken, Milliyet gazetesi “İsrail’le Sessiz İmza” başlığı ile birinci sayfadan bir haber patlattı: “Türkiye’nin de bir şehit verdiği Ortadoğu’da şiddet dün artarak devam ederken, Milli Savunma Bakanlığı, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nin âcil ihtiyacı” için İsraill’le 1 katrilyon liralık tank anlaşması imzaladı. M-60 tanklarının modernizasyonunu öngören anlaşma İsrail’le günboyu süren müzakerelere Genelkurmay’ın müdahalesiyle imzalandı. Proje müdürü imzadan bir gün önce istifa etti. İmza törenine basın çağrılmadı.”

Geçen yılbaşından hemen sonra, Washington’da yayınlanan haftalık “Defense Monitor” dergisi de 2001 Şubat sayısında şöyle yazmıştı: “ABD silah endüstrisi ve Pentagon, endüstriye istikrar sağlamak için yıllara yayılan yeni sözleşmelere ihtiyaç duyuyor... Dünyanın bir numaralı silah üreticisi Lockheed Martin, ağır zarar ve kayıplardan sonra, 33.7 milyar dolarlık yeni kontratlarla ‘rayına oturdu.’ İsrail’in –ABD yardımları ile- aldığı 50 adet F-16 savaş uçağı, bu yeni kontratlarda ortaya çıkan yeni iş hacminin yüzde 6’sını oluşturuyordu... ABD’nin İsrail’e askeri yardımının yüzde 75’i, ABD üreticilerinden silah almak üzere tahsis edilmişti.” ABD’li analist Rachel Stohl da 2000 Şubat’ında şunu yazmıştı: “ABD bölgeye (Ortadoğu) silâh akıtarak, en büyük ve en iyi silahlar için yapılan yarışa katkıda bulunuyor.”

Yeni haftaya girerken Cumhuriyet gazetesi birinci sayfadan şu haberi veriyordu: “Herkes yüzde 27 fakirleşti. Türkiye 2. Dünya Savaşı yıllarından bsonra tarihinin en büyük yoksullaşmasını geçen yıl yaşadı. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre Türkiye geçen yıl (2001 yılında) yüzde 9.4 küçüldü... Kişi başına düşen gelir yüzde 27.2 azçalarak 2,160 dolara kadar geriledi. Hükümetin 2001 yılı bitimine 2 ay kala değiştirdiği tahminlerin bile aüzerinde küçülme yaşandığı ortaya çıktı.”

Tefrikacılarınız, uzun bir haftasonu geçirdiğimizi düşünüyorlar.

Devamı yarın...