No.78 - Altyapımızı sağlamlaştıralım!

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Tefrikamızı gene Orta Doğu ile açacağız, çaresiz. Müjdeler olsun: Bir rekor var. Washington Post’un tespitine göre, orada bir kuşak için şiddet, dehşet ve vahşet rekoru kırılmış.

Bu arada, tefrikamızın ölüm sayacı (kontörü) tık tık çalışıyor tabii:

6 Mart 2002 Çarşamba sabahı 7:30’dan şu satırın yazılmakta olduğu âna kadar (13:34), Vaad Edilmiş Topraklara 8 Filistinli, 2 İsrailli düştü. Ölülerin yanısıra aynı süre içinde kutsal topraklar üzerinde bedenleri tahrip edilenlerin sayısı ise şöyle: 12 Filistinli, 1 İsrailli. 6 saatlik bir zaman dilimi için fena değil, değil mi?

(İki Uyarı: 1. Bu saatten sonra gelecek ölü-yaralı-sakat sayıları için tefrikacı ekip olarak hiçbir sorumluluk kabul etmiyoruz. 2. Kendi kuşağımız adına, gelecek kuşağın kıracağı ölüm rekorlarını garanti etmiyoruz.)

Öteki müjdemizi de isteriz: Taze barış planları var. Şaron hükûmetinin altyapı bakanı Avigdor Liberman, kabine toplantısında şiddeti bitirip barış ve huzuru üç günde tesis edecek kesin planı sunmuş: Önce Filistinlilere 24 saatlik bir ultimatom veriliyor: “Kesin şu terörü!” diye. Onlar kesmeyince barış planı yürürlüğe giriyor. Şöyle:

Sabah saat 8:00: Batı Şeria ve Gazze’deki bütün dükkânlar -- kasap, bakkal, çakkal, manav ne varsa artık hepsi -- bombalanıyor. (Tabii, büyük bir incelik gösteriliyor ve önceden dükkân sahiplerine haber veriliyor ki işyerlerinde ölmeyip evlerine gitsinler.)

Öğlen 12:00: Bütün benzin istasyonlarıbombalanıp havaya uçuruluyor. (Pompacılara önceden haber verilip verilmeyeceği ise planda yer almıyor.)

Öğleden sonra 14: 00: Bütün bankalar bombalanıyor. (Banka çalışanlarıyla müşterilerine haber verilecek mi, bilinmez; ama öğle yemeği tatiline denk geliyorsa zaten sorun değil.)

Bu arada bir de uzantısı var planın: Bombardımanlar sırasında Filistin lideri Arafat’ın bürosunun elektrik ve telefonları kesiliyor, ziyaretçi kabul etmesi engelleniyor.

Altyapı Bakanı tüm altyapıyı da inceden düşünmüş, görüyorsunuz. Kabinede bunun uluslararası savaş suçu olduğu kendisine hatırlatıldığında Bakan Liberman, “Kim Takar Lahey’i” diye veciz bir cevap vermiş. (Biliyorsunuz, Marksist kurama göre hukuk, bir “üstyapı” kurumudur. Liberman da hem Marksist filân olmadığından, hem de – adı üstünde – altyapı bakanı olduğundan, bu teorik sorunlarla ilgilenmemiş haklı olarak.) Bakan, ayrıca Başbakanı Şaron’un geliştirdiği söylemi tekrarlamış ve “Filistinlilere vurmalıyız ki, merhamet dilesinler” mealinde sözlerle 3 günde kesin sonuç alınacağını kestirmiş.

Altyapıdan gelen planın yanı sıra bir altyapı faaliyeti daha başlamış: Yahudi yeraltı örgütleri,Filistinlilere ait bir okulu bombalamışlar, 7 öğrenci ile bir öğretmeni yaralamışlar.

Şimdi daha üst planlara geçelim: İsrail ordusu 17 maddelik ayrıntılı barış planında Filistin topraklarını A ve B bölgelerine ayırmış. Bu bölgelerdeki bütün Filistin yerleşim merkezlerinesürekli kara (yani yerüstü) ve hava (yerin iyice üstü) operasyonları düzenlemeyi önermiş.

Hazırlanan en üst düzeydeki plan ise “Güçlü İsrail için profesörler grubu”ndan gelmiş: Ortadoğu’ya topyekûn barışı getirmek üzere topyekûn savaş! (Bilimsel teori ile pratiğin bu kadar üst düzeyde bileşimi, ancak akademik camiada gerçekleştirilebilirdi doğrusu. Birilerinin, bu güçlü profesörlerin her birine, eğer sahip değillerse, "emeritus" ya da "ordinaryus" gibi unvanların verilmesini ve hatta, grubun bir bütün olarak Nobel Barış ödülüne aday gösterilmesini önermesi lâzım.)

Öte yandan, İsrail’in Haaretz gazetesi, başyazısında "ülkenin kaderi büyük ölçüde dengesiz insanların elinde” demiş nedense. “Ölen masum İsrailliler için üzülürken, ölen masum Filistinlere karşı kayıtsız kalamayız.”

İsrail dışında Suudi ve Mısır girişimleri de var barışı getirmek için. Suudi Veliaht Prensi Abdullah’ın planı İsrail’in 67 öncesi sınırlar gerisine çekilip tüm işgal ve yerleşim bölgelerini boşaltması karşılığında Arap ülkelerinin de İsrail’le ilişkileri normalleştirmesi planına karşı Bush birşey söylememiş daha. Her iki tarafın da çabasını azamiye çıkarmasını tavsiye etmiş, ama önce sağlam bir barış zemini ya da temeli için önce Filistinler saldırıları kessin demiş. Bush’un altyapı konularına bu derece vâkıf olmasını da uzun yıllar petrol işiyle uğraşmasına yoruyoruz elbette: (Toprak altındaki kuyular, oralardan geçen petrol-doğal gaz boruları vesaire.)

Sözün özü: Ortadoğu’ya barış gelmek üzere dostlar, biraz altyapı çalışması daha kaldı, hele o da bitsin...

Makas artığı: Kâinatta şunlar da oluyor: İsrail vatandaşı piyanist ve orkestra şefi Daniel Barenboim Filistin’de Ramallah’ta resital veriyor, İsrail’de askerlerin ve sivillerin barış için itaatsizlik direnişi gün be gün gelişiyor, (bkz: Açık Site “linkler” bölümü: www.seruv.org.il.defaultEng.asp); sınırsız serbest ticaretin şampiyonu ABD, kendi çelik endüstrini desteklemek için dünyaya yüksek gümrük duvarları koyuyor, AB hemen sınırsız serbest ticaretin şampiyonu Dünya Ticaret Örgütü’ne şikâyet ediyor ve misilleme tehdidinde bulunuyor, Türkiye’nin kısmen duvarlar dışında kalması ülkede sevinç yaratıyor; Bush’un, ilgisi olmadığını söylediği müflis Enron’la, 16 yıl önce ortaklığı bulunduğu ortaya çıkıyor (www.thenation.com) ; Afganistan’da savaşın başladığından bu yana en şiddetli kara çatışmaları oluyor ve ABD can ve mal kaybı açısından en büyük zarara uğruyor (BBC); Türkiye’de hükûmette AB gerginliğinin arttığı söyleniyor: Bahçeli bazı çevrelerin teslimiyetçi olduğunu söylüyor (Sabah); Aşkale’de yapılan kurtuluş günü şenliklerinde önce Ermenilerin Türkleri kesmesi, ardından Türklerin onları tepelemesi temsil ediliyor (Sabah); Futbol Federasyonu başkanı büyük şike rezaleti üzerine sert çıkıyor ve Türk futboluna kimsenin zarar veremeyeceği tespitini yapıyor (Akşam); Deprem Konseyi Başkanı Prof. Tankut, konseyin beklenen itibarı elde edemediğini, çünkü bu kadar üst düzey üyeyle üretimin (bilgi) çok zor olduğunu belirtiyor (Milliyet); İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin taşımacılık ihalesinde Albayrak şirketi’nin hayali otobüs yolsuzluğu yaptığı ve Belediye’nin buna göz yumduğu iddiası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca dile getiriliyor; gazeteci Uğur Dündar’ın sansür ve baskı altında istifa ettiği ve bunun basın örgütlerince sessizlikle geçiştirildiği belirtiliyor (www.medyakronik.com) ve her yerde her konuda altyapı çalışmaları hızla ilerliyor...

Devamı yarın...