No.65 - 'İstanbul Ruhu'

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Günler uzuyor... Yani, Şubat ayında Türkiye’nin batısına kısmen bahar havasının hakim olmasının yanısıra önümüz zaten ilkbahar, ama bununla pek ilgili değil bu söylediğimiz. Günler, küresel ısınmanın bir yan tesiri olarak uzuyor. Havadaki karbondioksit oranının artmasının dünyanın dönüşünü yavaşlatacağını söylüyor Belçikalı araştırmacılar. Bu da günleri biraz daha uzatacak, diye belirtiyorlar. Ama, gelecek yüzyılda bile bu artış o kadar küçücük olacakmış ki gözünü açıp kapatasıya kaçırabilirmiş insan... Bildiğimiz havaların sonunun geldiğini kitabında anlatıyordu Mikdat Kadıoğlu; tuhaflık iyice tuhaf tezahürler arzediyor: Meksika’da aniden patlak veren soğuk ve fırtına, ‘monark’ türü milyonlarca kelebeğin ölümüne neden oldu. Gökten yağmur gibi yağmış soğuk yüzünden ölen kelebekler. Sayısı 220 ila 270 milyon arasında tahmin edilen kelebek ölülerinin, yer yer 30 cm yüksekliğinde kümeler oluşturdukları ifade ediliyor.

Soğuk bir taraftan, kirlilik ise diğer taraftan... ABD’de, Senato alt komitesinde hava kalitesi üzerine bir konuşmada, Cumhuriyetçiler’den Jerrold Nadler, Çevre Koruma Ajansı’nın 11 Eylül’den sonra halkı yanılttığını ileri sürdü. Bölgenin havasının ‘emniyetli’ olduğu konusundaki tespitin yanlış olduğunu söyleyen Nadler, Ajans’ın ev içlerine ve bürolara sinen asbest tozunu dikkate almadığını öne sürdü. Buyrun bakalım...

Bütün bunlara rağmen bugün mutlu bir gün, zira Türkiye basını Türkiye’nin lider ülke olduğu hususunda mutabakata varmış durumda. İstanbul’daki Avrupa Birliği ve İslam Konferansı Örgütü buluşması sayesinde husule gelen ‘İstanbul Ruhu’, 11 Eylül’ün gölgesini silip atmış. Milliyet, “Ladin yıktı, Cem yaptı” diyor mesela. Sabah ise “Lider ülke böyle olur” demiş. Her şeye rağmen Başbakan Ecevit’in itidalini muhafaza ettiğini söylemeden geçmeyelim: “İstanbul ruhu kavramı önemlidir. Bu girişimin, bu diyaloğun devam etmesi gerekir.” Hatta şunu da söylemeden geçmeyelim: Müslüman ve Hıristiyan aleminin üst düzey temsilcilerinin buluşmaları, diyalog arayışına girmeleri, beklendiğinden daha büyük ilgi gören bu girişiminin ev sahipliğini Türkiye’nin yapıyor olması önemlidir. Bunun yanı sıra, iki günlük bir buluşmanın ilk gününün sonunda Türkiye’yi lider ilan etmek de herhalde fazlaca böbürlenmektir. Şişinmemizin, olayın önemini gölgelemesine izin vermemeyi becerebilseydik keşke, diye düşünmeden edemiyor insan. Bu önemli buluşmadan Türkiye’nin lider ülke olarak çıkması, hatta buluşmanın geniş geniş haber yapılması hususunda Batı basınının pek de aceleci davranmadığını görüyoruz mesela.

Ayrıca, ‘İstanbul Ruhu’nun, 11 Eylül’ün karanlığını hemen bir günde bertaraf ettiğine nasıl inanabiliriz ki Gazze Şeridi’ne giren İsrail tankları dört Filistinli polisi öldürürken, Bush ‘şer mihveri’ne soktuğu ülkeler için bir defa daha “Kitle imha silahları üretenleri durdurmak ABD’nin görevi derken ve ABD’nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke “Amerikan rejimi Saddam’ı ele almadan kendini görevini yapmış kabul etmeyecektir derken?..

Bir de, sorulardan gittik madem, Karen Fogg’un basına yansıyan özel yazışmaları konusunda, (bıraktık diplomatların dokunulmazlığını, özel statüsünü) mektupların içeriğini haber yapanlar, içeriğinden hareketle haber yapıp yazı yazanlar, ortada bir hırsızlık olduğunu da yazacaklar mı? Kullandıkları malzemenin çalıntı olduğunun farkındalar mı... demeyeceğiz artık. Farkındadırlar mutlaka.

İyi bir haberle bitirelim. Britanya tarafından hazırlanan ve adına Yeşil Belge denen bir raporda, barışgücü birliklerinin paralı askerlerden oluşturulabileceği fikri öne sürülmüş. Birleşmiş Milletler’den çok daha iyi ve düşük maliyetli çalışabilir bu askerler, deniyormuş raporda. Bunun için muteber özel şirketler aranabilirmiş rahatlıkla. Tediyede bulununuz, huzur gelsin.

Kolay gelsin.

Devamı yarın...

Ömer Madra – Şerif Erol