No.435 - 'Ekim Sürprizi'ne Doğru

-
Aa
+
a
a
a

Tehlikeli gelişmeler oluyor: Geçen Çarşamba, “önde gelen” bir Amerikalı uluslararası uzman, yeni uydu fotoğraflarından İran’daki Perçin askeri tesislerinin atom bombası araştırma, deneme ve üretiminde kullanılabilecek bir yer olabileceğinin ortaya çıktığını belirtti. Geçen Perşembe, adının açıklanmasını istemeyen bir “üst düzey” ABD yetkilisi de, yeni uydu fotoğraflarının Perçin askeri tesislerinde İran’ın atom bombası geliştirme “niyetini açıkça gösterdiğini” söyledi. İran’ın Uluslararası Atom Enerji Kurumu (IAEA) nezdindeki baş temsilcisi Musaviyan ise bunun, IAEA toplantısında alınacak kararları etkileme amacıyla “iyi zamanlanmış bir yalan” olduğunu belirterek iddiaları “kategorik olarak” reddetti .

(Reuters, 16 Eylül 2004).

 

ABD, İsrail ile birlikte, Atom Enerji Ajansı’nı, İran’ı Güvenlik Konseyi önüne getirip Ajans’ın taleplerine uymadığı gerekçesiyle oradan İran’a karşı yaptırım kararı çıkartmaya çalışıyor. Geçen Cumartesi günü, ABD delegesi Sanders, İran’ın her hafta nükleer silah yapma kapasitesine ulaşıp tamamen uluslarası denetimden çıkma noktasına yakınlaşmakta olduğunu söyledi. İran’ın delegesi Hasan Ruhani de anında meydan okuyarak, askıya alma çağrısını reddettiği gibi, meselenin Güvenlik Konseyi’ne getirilmesi halinde, daha önce kabul ettiği kuralı da yürürlükten kaldırıp, kendi nükleer tesislerine habersiz denetimler yapılmasını engelleyeceğini net bir dille ifade etti. Sonunda olan oldu: Viyana’da “ateşli tartışmalar” sonucu Kurum İran’a ultimatom çekti, İran da aynı şiddette meydan okudu . (BBC, 19 Eylül 2004)

 

Bush yönetimi, tırmanmayı iki yoldan geliştirmekte anlaşılan: Bir yandan BM’den, ABD’nin İran’a saldırmasını sağlayacak bir “tetikleme mekanizması” kabul etmesi yoluyla saldırı hazırlıklarını “diplomatik” yoldan geliştiriyor. (Irak savaşına giden yolda Dışişleri Bakanı’nın Güvenlik Konseyi önündeki “Powellpoint” gösterisini hatırlıyor musunuz?)

 

Öte yandan, Pentagon’un “doğrudan” saldırı niyetini de görüyoruz: Birtakım belirsiz fotoğraflar göstermeye, İran’ı Irak direnişine yardımcı olmakla suçlamaya başladı. Şu bulanık fotoğraflarını “önleyici” bir saldırının gerekçesi olarak kullanmaları çok mümkün. Pentagon patronu Rumsfeld’in uydu fotoğrafları, İran’a saldırı ve savaş yolunda ciddi bir tırmanma gerekçesi olabilir. Hem, geçen yıl Irak’takinden farklı olarak BM’nin, ABD Kongresinin ya da Amerikan halkının desteğini almak için uğraşacağa da benzemiyorlar. (M. Whitney, “Iran October Surprise”, Znet.17 Eylül 2004)

 

Rusya yönetici ve generalleri de 2002’deki “önleyici savaş” doktrinine kendilerini uyarlayıp, ABD tırmanışına karşı dünyanın en gelişmiş teknolojisiyle yapılmış nükleer başlıklı füzelerini konuşlandırdıklarını, özellikle Beslan faciasından sonra da, kendilerinde yönelik bir tehdidi önlemek için “dünyanın herhangi bir yerini ‘tedbiran’ vurabileceklerini” de söylemekte gecikmemişlerdi . (BBC, 8 Eylül 2004)

 

Rusya da böylece ABD’nin izinden gitme kararı alınca, başta Çin olmak üzere diğer ülkelerin de “aynı yolu tutacağını” haklı olarak varsayan Brookings Institution uzmanı Fiona Hill de “dünyanın şimdi çok daha tekinsiz” bir yer olduğunu söylüyor. Washington’un İsrail’e en gelişkin savaş uçaklarından 100’den fazlasını sağladığını, bu uçakların İran’a rahat rahat gidip dönebilecek menzile sahip olduklarını, üstüne üstlük “özel silahlar”la donatılmış olduklarını da hem ABD açıklamalarından, hem de İsrail basınından takip etmek mümkün. ABD’nin, BM Genel Kurulu’nda Nükleer Deneme Yasaklama Antlaşması’na, silahsızlanmada “çevre kurallarına uyma” kuralına ve Ortadoğu’da nükleer silahların yayılması önleme tedbirlerine karşı oy kullandığını da hatirlamakta yarar var . (Noam Chomsky, “The Resort to Force”, Tomdispatch.com, 17 Eylül 2004)

 

Ayrıca, ABD denetçilerinin Güney Kore’yi altı yıldır gizlice uranyum ve plütonyum zenginleştirip bunları nükleer silah haline getirme konusunda İran’ı fersah fersah geride bıraktığı konusunda “eli kanlı” yakaladığı halde bunu örtbas etmesi ya da Kuzey Kore’de, ardında dev mantar bulutu ile 4 kilometrelik krateri geride bırakan muazzam infilaki Güney Korelilerle birlikte gözardı etmesi gibi gelişmeleri ne yapacağız? (Eric Margolis, “Embarrasing Find”, Toronto Sun, 19 Eylül 2004)

 

Dikkat edilirse, bu kaygı verici tehlikeli gelişmeler konusunda Irak’ın adını bile anmadık. Her hafta 300 civarında insanın öldüğü, Türkler de dahil her milletten insanın kaçırılıp kesildiği kaotik Irak’ın. Peki, anmayalım. Ama, “Ekim Sürprizi”ne yavaş yavaş hazırlansak fena olmaz hani. 

 

Devamı haftaya...