No.432 - Ağustos Sonunda Atina ve Necef...

-
Aa
+
a
a
a

Uzun ve biraz da sancılı Ağustos’la beraber, yazın sonuna damgasını vuran iki büyük olay aşağı yukarı aynı anda sona erdi: Yunanistan’da 17 gün süren Yaz Olimpiyat Oyunları ve Irak’ta 22 gün süren kanlı Necef muharebeleri. 200’ün üstünde milletin sporcularının eski kentlerin stadlarında, denizlerinde ve havuzlarında “dişediş” mücadelesi ve doping skandalleri sürüp gitti bu iki haftayı aşkın süre içinde.

 

Nihayet, Atina’da Akropolis’in eteklerindeki ana stadyumda tonlarca konfetinin havalarda uçuştuğu, rengârenk binlerce havai fişeğin bitmek bilmez şekilde fıskiyeler halinde göklere aktığı, rengârenk yüzbinlerce balonun göklerden yerlere süzülüp patır patır patlatıldığı, Hacidakis’le Teodorakis bestelerinin Batı damağına göre mezeleştirildiği akıllara seza bir israf ve kitsch ile bezeli zoraki şölen, Kadim Yunaneli’nin oyunlar geleneğini binyıllar ötesinden günümüze taşıyıp kente bir yığın tesis kazandırdıktan sonra, meşaleyi dört yıl için söndürüp oyunları sonlandırdı.

 

Korkulan olmadı, Olimpiyat oyunları güven ve barış içinde geçti. Stadyumun köreltici ışıkları kapanıp işi temizlikçiler devraldığında, bu müthiş organizasyonu bitirmiş olmanın yorgunlukla karışık huzurundan başka birşey kalmayacak ortada – Bir de kâr -zarar hesapları tabii...    

 

* * *

Necef’te üç haftadan fazla devam eden korkunç kuşatma da aynı günlerde sona erdi. Dünyanın en kutsal kentlerinden birinde, içinde iki milyona yakın insanın kemiklerinin yattığı, milyonlarca insanın öldüğünde oralarda yatmayı düşlediği binlerce yıllık muazzam mezarlıklardan kentin varoşlarına kadar her yerde, her sokakta dişediş çarpışmalar oldu. Irak’ta 17 ay önce savaşın başlamasından bu yana görülmüş en şiddetli muharebeler, Hazreti Ali Türbesi’nin altın yaldızlı kubbesinin ve külliyenin revaklı kapılarının önünde kimi zaman ezan sesleri arasında cereyan etti. Çok silah kullanıldı. Çok kan aktı. Mukaddes Necef’in büyük bölümü enkaza dönüştü. Düzinelerce sivil hayatını kaybetti. Onbinlerce insan evlerini ya terk ya da kaybetti. Kadim kentin tarihi mezar taşları paramparça oldu. Hac turizminin ana unsuru olarak kullanılan oteller, lokantalar tarumar oldu. ABD ordusu, topları ve en ağır bombaları hariç, cephaneliğindeki her türlü silahı kullandı: Helikopterlerini, savaş uçaklarını, tanklarını, zırhlı araçlarını, termal görüntülü tüfeklerini ve keskin nişancılarını. Mehdi Ordusu’nun hafif silahları, Kalaşnikof’ları, RPG’leri ve binlerce “insan kalkanı” vardı.

 

Şii milisler kenti terkederken silahlarının bir kısmını tahta sandıklara bıraktılar, ama büyük bir bölümünü de birlikte başka şehirlere götürdüler. Necef’te çatışmalar durunca, “yeni Irak Hükûmeti” büyük “zafer” ilan etti. Ama aynı anda Şii milislerin de sevinç içinde aynı zaferi kutladıkları görüldü. “Silâhlı unsurlar”, yani Mehdi Ordusu milisleri silah bırakacaktı, bırakmadı. Milisler dağıtılacaktı, dağıtılmadı. “Yabancı güçler”, yani ABD askerleri çekilecekti, çekilmedi... Sonuçta barış değilse de, bir ateşkes oldu işte. Külliyeye temizlikçiler girmiş durumda. Halıları sermeye başlamışlar bile. Necef halkı da, “yeni hükûmet” de, her “iki taraf”ın savaşanları da şimdilik bir nefes alabilir – kâr-zarar hesapları da bir-iki gün sonraya bırakılabilir – belki.

 

* * *

Ağustos sonunda, bir büyük organizasyon, bir şedit muharebe, iki de yorgun ve sessiz kent var elimizde.

 

Ha, bir de büyük soru işareti, evet.

 

Devamı haftaya...