No.431 - Futbola Siyaset Karıştırmak

-
Aa
+
a
a
a

Ne kadar farkındayız bilinmez, ama Atina 2004 Olimpiyat oyunlarının belki de en müthiş hikâyesi, Irak futbol takımının kendisi. Oyunlar öncesi tek bir futbol otoritesi bile takımın o savaş ve işgal cehenneminin kara-kızıl dumanları içinden çıkıp bulutsuz ve berrak Yunan semaları altındaki çim sahalarda harikalar yaratacağını söylemedi – söyleyemezdi de herhalde.

 

Ama, “mucize” oldu: Kimsenin varlığından bile pek haberdar olmadığı takım, üç maçından ikisini kazanıp grubunun birincisi olarak çeyrek finale kaldı. Bu yetmiyormuş gibi, geçen Cumartesi çeyrek final maçında Avustralya’yı 1- 0 yenerek yarı finale kaldı. Yani, bu Olimpiyatın en iyi dört takımı arasında yerini aldı. Bu demektir ki, bu akşam 19:00’da başlayacak Paraguay maçını alırsa – ki, gösterdiği performans dikkate alındığında pekala mümkün! – Irak futbol takımı finale kalacak, gümüş madalyayı garantilemiş olacak. O durumda, finalde Arjantin-İtalya maçı galibiyle oynayacak ve belki de Olimpiyat şampiyonu olarak yeni yüzyılın en ilginç olaylarından birine imza atmış olacak. (Bu kadarını hayal etmek bile fazla lüks olur, ama bildiğiniz gibi, insan da bu âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.)

 

Buraya kadarı yeterince inanılmaz zaten – ama ötesi de var: Spora siyaset karıştırmayı pekala mübah gören George Bush, yeniden seçilmek için giriştiği kampanyada Irak futbol takımını da kullanınca, kızılca kıyamet koptu!

 

Bush’un TV reklamlarında “Bu Olimpiyatlarda iki özgür ulus [Irak ve Afganistan] daha olacak – iki terörist rejim de eksilecek” deniyordu. Ve bizzat W, Oregon’daki bir kampanya konuşmasında: “Olimpiyatlarda oynayan Irak takımı görüntüsü ne müthiş değil mi? ABD harekete geçmeseydi, takım özgür olamazdı” diye konuştu. Bunun üzerine, oyuncusuyla, antrenörüyle patlayıverdi tüm takım. Olimpiyatların reklamlar ve hamaset dışında bir amaca hizmet edebileceğini ve –belki de tarihte ilk defa – bir işgale direniş aracı da olabileceğini de gözlerimiz önüne seriverdi.

İşte Iraklı sporcuların, büyük kişisel riskleri göze alarak, saygın Amerikan spor dergisi Sports Illustrated’e söyledikleri:

 

Golcü orta saha oyuncusu ve takım kaptanı Salih Sadir: “Irak takımı olarak, Bay Bush’un bizi seçim kampanyasında kullanmasını istemiyoruz. Kendisi, reklamını yapmak için başka bir yol bulabilir.” Haftalardır ABD’nin kuşatması altında kan ve ateşe boğulmuş durumdaki Necef’ten gelen Sadir, “Şiddet ve savaşın bu kentten uzaklaşmasını istiyorum,” diyor. “Ülkemizde Amerikalıları istemiyoruz. Gitsinler.”

 

Sadir’in takım arkadaşı Felluceli Ahmet Manacid ise daha sert: “Bu kadar insanı katlettikten sonra Bush, Tanrısının huzuruna nasıl çıkacak?” diye soruyor ve ekliyor: “Ben burada futbol oynuyor olmasaydım, kesinlikle direnişçilere katılmış, çarpışıyor olurdum... Ülkemi savunmak için. Bir yabancı güç Amerika’yı istila etse ve insanlar buna dirense, bu onların terorist oldukları anlamına mı gelir? Herkes terorist diye fişlendi. Bunların hepsi yalan. Felluceliler, Irak’ın en seçkin evlatları arasında yer alırlar.”

 

Öte yandan, medya ile “diplomatik” ilişki kurmak gibi bir kaygısı olmadığı anlaşılan tok sözlü teknik direktör Adnan Hamad da oyuncularına şöyle arka çıkıyor: “Benim Amerikan halkıyla bir sorunum yok. Sorunum, Amerika’nın Irak’ta yaptıklarıyla: Herşeyi yok etti. Pek çok insan katletti.”

 

Iraklı sporcuların söylediklerini, Irak’taki ortalama insanlar gibi burada ve dünyanın her yerinde herkesin bildiğini, düşündüğünü hepimiz biliyoruz aslında. Iraklı sporcular, hepimiz gibi insanlar: Bir zamanlar takımın başında olan zalim Uday Hüseyin’i elbette lanetle anıyorlar. Ama, sanırım gene hepimiz gibi, bir basit ayrımı da kolayca yapabiliyorlar: Saddam ve Uday Hüseyin gibi zalimlerle ülkelerindeki kan banyosunun baş müsebbibi işgalciler arasında bir seçme yapmak zorunda değiller. Manacid’in dediği gibi: “Stadyuma giderken yolda silahlar patlıyorsa, özgürlük neye yarar?”

 

Ey okur, futbolla ilgili olmasan da, bir anda çifte mucize yaratan bu müthiş takımın bu akşam oynayacağı – ve bir ihtimal Bush’un da seyredeceği! –  maçı iple çekmiyor musun yoksa?

 

NOT:  Futbolla hiç ilgili olmasalar da okurlara naçizane bir tavsiye daha: Perşembe akşamı, UEFA Kupası 2. eleme turunun maçlarından ikisi doğrusu takibe değer: İsrail temsilcisi Arap takımı Bnei Sahnin, Arnavutluk’ta Partizani Tirana ile oynuyor (ilk maçı Sahnin 3-0 almıştı); Rusya temsilcisi Çeçen takımı Terek Grozni de Polonya’da Lech Poznan’la oynuyor (ilk maçı Grozni 1-0 kazanmıştı).

 

Devamı haftaya...