No.430 - 'Kırmızı Hat' Aşıldı mı?

-
Aa
+
a
a
a

Demek öyle: “İstanbul şehri, son 10 yılın gördüğü en büyük yağışı alma ihtimaliyle karşı karşıya.” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, bu ciddi tehlikeye karşı önemli bir uyarıda bulunuyor. Bir yıl içinde normal olarak görülecek yağış miktarının bazı bölgelere sadece bir saat içinde düşmesi gibi ürkünç bir olasılıktan söz ediyor. Bir “yağmur seferberliği” sözkonusu. Bütün hafta boyunca yağmur yağacağı, insanların – özellikle dere yataklarında evleri bulunan talihsizlerin – eş, dost ve akrabalarının yanına taşınmalarında fayda olduğu bildiriliyor. Yani, İstanbul’u kötü günler bekliyor.

 

Havana için de öyleydi. Ülkenin son 10 yılda gördüğü en büyük doğa felaketi sayılan Charley tayfunu üç saat içinde kenti yerlebir edip geçti. Küba’nın batı yakasından turistlerle birlikte yerli halktan 200 bin kişiyi başka yerlere nakletmek gerekti. 3 kişi öldü ve büyük maddi tahribat oldu.

Florida’da da öyle. Charley ile belki de “hafızalardaki en büyük kasırgayı” gördü eyalet insanları. Bilim insanlarının bütün tahminleri – gene – yanlış çıktı. En az 16 kişi öldü. Sadece bir yerleşim merkezinde

Kasırga sonrası Havana'da bir ağaç (AP)

zenginlerin her biri milyonlarca dolara mal olmuş “leb-i derya” “yalı”ları dahil 250 bin evi tarumar oldu, turistlerle birlikte milyonlarca kişiye yer bulunması gerekti,  Punta Gorda denen yerleşim merkezi, neredeyse haritadan silindi. Evler, rüyalar, emeklilerin ve sigortacıların umutları aynı anda yıkıldı. Hırsızlık, cinayet ve kargaşanın asla rastlanmadığı, bu yüzden de “Money” dergisinin “emekliler için cennet” ilan ettiği kasabalar, bir anda cehenneme dönüştü.

 

Güney Asya’da da öyle. Bangladeş’te, yükselen suların kapladığı toprak oranlarını telaffuz etmek bile zor. Başkentin yüzde 40’ı, ülkeninse üçte ikisi tamamen sular altında kaldı! Oralar turistik emekli cennetleri değil tabii -- ölü sayısını binler, yerlerinden olanlarınkini de çok milyonlar olarak telaffuz etmek gerekiyor. Tibet’te yüksek bir göldeki dehşetengiz kabarmayı korku dolu gözlerle izleyen Hindistan eyaletlerinden birinin tüm halkı, tüm eyaletin ne zaman gölden taşan sularla kaplanacağının hesabını yapıyor... Sahra’nın Güney’inde kalan Afrika’da da öyle. Çin’de de öyle: Ülkenin bir yarısını seller götürüyor, öbür yarısında da Sarı Irmak tükeniyor...

 

Bu yazın “modası” böyle: Sular seller ağırlıklı. Türkiye’yi vuran ve daha geçen hafta üç çocuğun ölümüne sebep olan ve bu hafta kimbilir nasıl bir yıkım yaratacağı düşünülen seller... Geçen yıl, bu vakitlerde sıcak “modası” vardı: “2003 Aşırı Yazı”nı ebediyen kayda geçtik: Yalnızca Avrupa’da 30 bin kişi resmen kavrularak öldü. Dünyanın iki ucu korkunç bir hızla erimeye devam etti: Kuzeyde “permafrost” (yani sürekli donmuş) diye ad verilen tabaka hızla çözülüp sürekli eriyen bir tabakaya dönüşürken, sadece efsanelerde olan Kuzeydoğu Geçidi düpedüz gerçek olmaya başladı... Güney Kutbu’nda toplam iki Kıbrıs büyüklüğünde bir buzdağı kopup gitti ve okyanuslarda yelken açtı.

 

Aslında, her iki yazın modası da aynı: Buna biz halk arasında “küresel ısınma” diyoruz. Bunun bir entelektüel teori olduğunu hâlâ düşünen varsa, bence fena halde yanılıyor: Küresel ısınma şimdi ve burada, ey okur! Gözle görüyor, elle tutuyor, sayaçla ölçüyorsun. Bütün bunları yapıyorsun ve talebini artırıyorsun: Daha fazla araba, daha fazla cip, daha fazla yazlık, daha fazla seyahat, daha fazla... herşeyi istiyorsun. Fosil yakıt lobilerinin ekmeğine yağ sürüyor, hatta bununla kalmayıp petrol şirketlerinden daha da azgın davranıyorsun bazen...

 

Ama bak: Hayat kalitemiz bundan 28 yıl önce tepe noktasına varmıştı ve artık çoktan inişe geçti. Gelirde ve fırsatta eşitsizlik, rekor üstüne rekor kırmada. Çevreyi koruma konusunda alınacak tedbirlerin iklim değişikliğini büsbütün azdıracağını ortaya koyan bilimsel raporlar yayınlanıyor. Turba bataklıklarının yeni bakterilerle çözündüğünü, bunun da 70 yıllık toplam karbon dioksit gazını açığa çıkarıp iklim değişikliğini tümüyle kontrol çıkaracağını gösteren bilimsel raporlar yayınlanıyor. Küresel Isınmadan “yanıp tutuşan” bulutlardan dolayı, küresel ısınmanın büsbütün artacağını ortaya koyan raporlar yayınlanıyor. Yüzyıl sonuna kadar, 5.8 derece maksimum ısınacağımızı söyleyen raporlarda revizyon yapılıyor:  Isınmanın 10, hatta 12 derece olabileceği belirtiliyor! (George Monbiot, “Goodbye, Kind World”, The Guardian, 10 Ağustos 2004).

 

Geçen yıl, Irak savaşının sıcağında, “kırmızı hatlar”ımızı konuşuyorduk sıkça. Bir aşıldılar mı, geriye dönülmez sonuçlar yaratacak kırmızı hatlarımızı. Kuzey Irak’takileri bilmeyiz ama, doğa ile “savaş”ımızdaki “cephe”nin son durumu şöyle: Çağdaş Endüstri medeniyeti öncesinde atmosferde milyonda 275 karbon parçacığı varken, şimdi 380 parçacık var ve hızla artıyor. Şimdiki hızla, milyonda 550 parçacık “kırmızı hat” sınırını tutmanın artık olanaksız olduğu düşünülüyor. O zaman da -- yeni buzul çağı korkusunu geçtim --  Kuzey Kutbu ve Grönland buzullarının eriyip denize kaymasını ve bunun Okyanuslarda yaratacağı kabarmanın boyutlarını bir düşünmeyi dener misiniz? (Bill McKibben, “Crossing The Red Line”, The New York Review of Books, 10 Haziran 2004)

 

Zor, değil mi?

 

Devamı haftaya...