No.420 - Yarım egemenlik bakirelik gibidir, olmaz

-
Aa
+
a
a
a

Gerçekteki amaçlarının bu olduğu söylenebilir mi bilemiyorum, ama belli bir açıdan bakıldığında, dünyanın en başarılı eğlence programlarından birinin Fox Televizyonu’nun 24 saatlik haber bültenleri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bundan birkaç ay önceki bir bültenlerinde, her zamanki gibi “Teröre Karşı Savaş” yaftası ve dalgalanan Amerikan bayrağı altında, Irak’ta yükselen direnişi emekli komutanlarla ‘tartışırlarken’, iki sunucudan biri olan genç hanım sonunda dayanamadı, yüzünde umutsuz bir ifadeyle ellerini iki yana çaresizlik içinde açtı ve hem karşısındaki “terör uzmanı”na hem de biz masum izleyicilere adeta yalvararak sordu: “Peki bu Irak halkı, kendisine demokrasi ve barış getirdiğimizi neden bir türlü anlamıyor ki? Neden?...”

 

Buradaki komik (daha doğrusu traji-komik) unsur, esas olarak, sunucunun yakınmasında gerçekten samimi olmasından ve onu izleyen herkesin aynı derecede ciddi ve samimi olmasından kaynaklanıyordu. Habercisi, sunucusu, uzmanı, seyircisi ile bilumum Amerikalılar, içinde bulundukları durumun gerçeğe tekabül ettiğini, üstüne üstlük, söylenenlerle yapılanların hepsine dünyanın geri kalanındaki insanların inandıklarını ciddi ciddi ciddi düşünüyorlardı.

 

Mesele sadece Fox Televizyonu ile sınırlı kalsaydı, vahim de olsa, yalnızca  bir “psikiyatrik vaka” gözüyle bakılabilirdi belki. Ama, öyle değil maalesef: Bush, Powell, Cheney ya da Rumsfeld Irak’ı işgal etmek için önce terörden, ardından kitle imha silahlarından, pilotsuz uçaklardan, biyolojik silah kamyonlarından, alüminyum borulardan, daha sonra diktatörün canavarlıklarından, sonra rejim değişikliğinden, ondan sonra da demokrasi havariliğinden ve refahtan, yeniden yapılanmadan dem vuran yalanlarını birbiri ardından sıraladıkça, Amerikan vatandaşlarının çoğunluğu liderlerini ve televizyonlarını ciddiye aldı, Avrupalı liderlerden bazıları ve İsrail liderleri de bunları çok ciddiye alırmış gibi yaptı ama dünyanın geri kalanında yaşayan insanlar gözlerinden acı yaşlar akıtarak gülüyordu sadece...

 

ABD gelecek ayın sonunda Irak’ta egemenliği Irak halkına devredeceğini ilan etti. Yani Washington, Batı’nın yaptırdığı son kamuoyu araştırmalarında açıkça ortaya çıktığı üzere Irak halkının yüzde 90’ı aşkın ezici çoğunluğunun isteğine rağmen, mesela şunları yapacak:

Yeni askerlerle (Amerikan ve İngiliz) takviye edeceğini ilan ettiği 150 bin kişilik süper teknolojik işgal ordusunu orada tutmaya devam edecek; işgal kuvvetleri, kendi atadığı otorite üzerindeki siyasi vesayetini tamamen muhafaza edecek; Genel Vali Bremer’in talimatıyla tümüyle özelleştirilen ve çoğu Amerikan bankalarıyla çokuluslu şirketlerine teslim edilen Irak ekonomisi öylece muhafaza edilecek ve ABD yeni Irak hükümeti üzerindeki nüfuzu ile Irak ve dünya petrol fiyatlarını etkilemeye devam edecek; sayıları 4 ile 6 arasında değişen devasa ABD üsleri sonsuza kadar bu topraklar üzerinde kalacak; sayıları 2 bin ile 3 bin arasında değişen personeli ile yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük Büyükelçiliği devrik diktatörün şaşaalı saraylarının bulunduğu yerde boy gösterecek; işgal askerleri Irak yasalarına göre yargılanmaktan muaf tutulacak... ve bunun adına egemenlik devri denecek ve buna dünyanın inanması beklenecek... Özellikle “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarını “kurtuluş” şiarı ile birlikte en az 85 yıldır terennüm eden bir komşu ülke geliyor akla: Türkiye vatandaşları işgalcilerin sözlerine inanmazsa, buna hiç şaşmamalı.

 

Siyaset bilimci düşünür İmmanuel Wallerstein’in deyişiyle “yarım bakirelik”ten farksız bu sahte egemenlik devri sonucunda, komşuda karşımıza koskocaman bir Irak Kurtuluş Cephesi çıkarsa, buna da hiç şaşmamalı derim.

 

Devamı haftaya...