No.419 - Hindistan, demokrasisi ile parlıyor

-
Aa
+
a
a
a

Bana bir “şeamet tellalı” diyebilirsin ey okur. Uğursuz baykuş ya da. Hemen hemen her sabahı taptaze karanlık haberlerle açan bir radyo programı yapıyorum. Ve bunlara paralel “karayazılar” kaleme alıyorum. Dünya çapındaki “terörle savaş”ın da, topyekûn insanlık macerasının da pek de başarılı gitmediğini gitgide daha fazla insanın gözüne sokan yaygın şiddet, dehşet, vahşet, nefret haberleri geliyor dünyanın dört bir yanından. Sonra, gezegendeki tüm canlıları bekleyen felaketlere ilişkin yeni raporlar sökün ediyor: İnsanın hayal gücünü adamakıllı zorlayan küresel ısınma yeterince iç karartıcı gelirken, bir de “küresel kararma” diye birşey çıktı şimdi de başımıza: Bilim insanları tarafından tam da anlaşılamayan ve izah edilemeyen sebeplerle, güneş ışınları son 45 yıl içinde yüzde 17 ilâ yüzde 37 oranında azalmakta, yerküreyi de karartmaktaymış. (“Yemek masamızda dev bir goril oturuyor olabilir ve biz onu farkedemiyor olabiliriz,”diyor bir bilimadamı.) Dünyanın gidişatı konusunda dünyanın en keskin metaforlarından biri sayılabilir bu “küresel kararma”.

 

* * *

 

Ama bugün, farklı: İyi haber. Hindistan’da gayet ışıltılı, umut verici bir seçim sonucu elde edildi. Dünyanın en büyük ikinci nüfusuna sahip olduğu ve bütün zorluklarına rağmen neredeyse yarım yüzyıldır parlamenter sistemi işletmeyi başardığı için “Dünyanın en büyük demokrasisi” diye adlandırılan Hindistan’da geçen hafta sonu akıl almaz bir “seçim şoku” yaşandı. Şok, ama olumlu bir şok. Ülkede son zamanlarda kaygı verici bir şekilde yeşerip boy veren tehlikeli neo-liberal ve neo-faşist akımların ikisin birden bünyesinde barındıran sağcı iktidar partisi BJT ve onun üstünde yükseldiği koalisyon, kendi başarısına güvenerek öne aldığı seçimlerde hezimete uğradı ve alaşağı edildi. Uzun zamandır, kendi yozlaşması içinde boğulmuş Kongre Partisi ve Gandhi hanedanı yeniden iktidara geldi. Yükselen “orta direk”i temsil ettiği iddiasındaki BJT’nin bürokratları, onun sadık sözcülüğünü yapan medya ve akademya, yani bilumum köşe yazarları ve siyaset bilimciler, argo deyimiyle “ters kaplumbağa” oldu.

 

Geçenlerde Türkiye’deki büyük gazetelerden birinin manşetine taşıdığı klişenin doğruluğuna Hindistan Başbakanı Vajpayee de inanıyor olmalıydı: “İmaj Herşeydir.” Ülkesini agresif bir pazarlama tekniği ile “satışa çıkaran” Başbakan, iletişim teknolojisi, yükselen borsa ve zengin ülkeler adına çalıştırdığı çağrı merkezlerinin büyük başarısı, büyüyen ekonomi ve kriket diplomasisi ile ezeli düşmanı Pakistan’ı “dize getirme” gibi etiketlerle “Parlayan Hindistan” markasını yarattığını sanıyordu.

 

Ama, küçük birşeyi unutmuştu: Ülkenin muazzam yoksul kitlesini. Son 5 yıllık iktidarı içinde, Hindistan’ın bağımsızlıktan bu yana gördüğü en müthiş kent/kırsal gelir dağılımı adaletsizliğini, kırsal bölgelerde yaşayan nüfusun yüzde 40’ının Sahra altı Afrika’dan beter şartlarda yaşadığını, Hindistan’daki tüm çocukların yüzde 47’sinin beslenme yetersizliği çektiğini, 40 milyon insanın işsiz olduğunu, günde 1Dolarla 'geçinen' 400 milyon insanın düpedüz unutulduğunu ve 800 milyon için Hindistan’ın hiç de parlamadığını, imajınsa hiçbirşey olmadığını... Hindistan’ın zenginleriyle yoksulları arasındaki uçurum ülkenin tüm tarihinde hiçbir zaman bu son iktidar döneminde olduğu kadar derinleşmemişti ve yazar Salman Rushdie’nin deyişiyle, hükûmet de işte bu derin uçuruma düşmüştü.

 

En büyük gazetelerde görülen “şok ve korku” manşetleri doğruyu yansıtıyordu aslında: Unutulanlar, yani mülksüzler konuşmuştu. Başbakan Vajpayee, sömürge döneminden kalma muhteşem malikânesinde bavullarını toplarken ne Yeni Delhi’nin gölgede 43 dereceyi aşan sıcağı, ne de Bombay borsasının 5 puanlık âni düşüşü sokaklarda çılgınca danseden halk kitlelerini durdurabildi...

 

Yazar Arundhati Roy, “bizler gibi anaakım siyasetine yabancılaşmış olanların çoğu için ender raslanan, geçici kutlama anlarından biri” diye nitelendiriyor bu “şok” sonucu. “Karanlığın geçmiş olmasını umalım.” Rushdie de “kendisinden bekleneni yapmayan dikbaşlı bir seçmen kitlesi çok hoş ve kutlanacak bir şeydir” diye tamamlıyor.

 

Hindistan parlıyor, ama, yenik başbakanın sandığının aksine, demokrasisi ile...

 

Devamı haftaya...