No.417 - ABD ve İngiltere savaşı kaybediyor

-
Aa
+
a
a
a

“Medeniyetler çatışması”nın ne olduğunu anlıyoruz galiba yavaş yavaş. Daha önceleri, büyük siyaset bilimcilerinin karmaşık teorileri halinde önümüze geldiğinden, azgelişmiş kafamız tam almıyordu. Ama şimdi, Ortadoğu’nun karanlık zindanlardan çıkıp önümüze serilen fotoğraflara bakınca, doğrusu hayli net görünüyor bu medeniyet hikâyesi.

 

ABD ve Britanya askerleri, 20. yüzyılın başından beri ilerleyen, ama özellikle yüzyılın ikinci yarısından sonra gelişen insan hakları hareketinin gezegenimize getirdiği temel kavramları Irak ülkesinde yerle bir etmekle meşguller: Korkunç işkenceler yapıyorlar, iğrenç cinsel sapıklık tezahürleri gösteriyorlar, insan onurunu ayaklar altına alıyorlar,  binlerce yıllık bir kültürü sonuna kadar aşağılıyorlar ve bütün canlıların en kutsal hakkı olan yaşama hakkını oracıkta bitiriyorlar – sırıtarak.

 

 “Amerika için bardağı taşıran damla budur işte!” demiş El Kudüs el Arabi gazetesinin editörü Abdülbari Atwan. “Kurtarıcılar, diktatörlerden de beter çıktı.” Bu, önemli bir tespit ama eksik: Saddam Hüseyin’in dehşetengiz işkencehanesi Ebu Garip’te ABD işgal askerlerinin yaptıklarını gösteren inanılmaz fotoğraflar ortaya çıkıp CBS televizyonunda yayınlandıktan hemen sonra yapıldığı için eksik. Bundan çok değil, bir gün sonra, üniformalı ırkçı İngiliz delikanlılarının İngilizler’in o “yumuşak ve centilmence” işgal yönetimi altındaki Basra’da Irak’lı genç insanlara yaptıkları aşağılık işlerin görüntüleri Daily Mirror’da çarşaf çarşaf yayınlandı ve editör henüz bunu bilmiyordu.

 

Atwan’ın henüz bilmediği birşey daha vardı: Yayınlanan fotoğraflar, bilinen deyimle “buzdağının görünen kısmı” idi sadece. Çünkü, İngiliz işkence fotoğraflarından bir gün sonra, ABD’nin en saygın ve kıdemli araştırmacı gazetecilerinden biri olan Seymour Hersh, çalıştığı New Yorker dergisinde, ABD ordusunun 53 sayfalık gizli bir raporunu fünyesi ateşlenmiş bir bomba gibi ortalığa bırakıverdi: Irak’ın hapishanelerinde yapılanlar, ABD Generali Antonio Takuba’nın yazılı ifadesiyle “sadistçe, apaçık ve hunharca işlenmiş suçlar”dı: “Kimyasal aydınlatıcıların kırılıp fosforlu sıvının sanıkların bedenlerine akıtılması... kimyasal aydınlatıcı veya bir süpürge sapıyla tutuklulardan birinin ırzına geçilmesi... tutukluların cinsel ilişki taklidine değil, düpedüz cinsel ilişkiye zorla sokulması ... ırza geçme tehditleri ve askeriye köpekleriyle tutukluların korkutulması... hatta bir vakada tutuklunun köpeğe ısırtılması...”

 

Yani, “münferit vakalar”dan bahsetmiyoruz artık. Gözümüzün önünde bir sistem çalıştırılıyor. Batı medeniyetinin önde gelen iki temsilcisinin, yüz küsur yıllık çok ağır bir mücadele sonunda elde edilmiş temel hak ve özgürlüklerin tümünün sistemli biçimde “ırzına geçtiği”ni gösteren kapı gibi belgeler artık elimizde. 

 

* * *

Kitle imha silahlarının bir önemi kalmadı artık. Irak’ın yangınını söndürme edebiyatı üzerinde de durmaya değmez. Yarım-bakirelik gibi bir egemenlik devri, “asma bıyık, takma sakal” misâli bayrak, anayasa, “gönülleri kazanma”, demokrasi getirme vaadlerinin de “herkesi kör, âlemi sersem” sayan bir aldatmacadan ibaret olduğunu artık söylemesek bile olur... Kıymet-i harbiyeleri pek kalmadı. 

 

Son noktaya doğru hızla yaklaşıyoruz. ABD İmparatorluğu ve onun küçük yardakçısı İngiltere’nin işgal macerası, “görev tamamlandı” denildiğinden tam bir yıl sonra, yazar Naomi Klein’ın deyişiyle, tüm cephelerde mahkûm görünüyor: Siyasi, ekonomik ve askeri cephelerde çöküşe doğru dörtnala bir gidiş bu: Irak’ta büyük isyan başlıyor, ABD savaşı kaybediyor, ortalıkta başvurabileceği tek kuruluş görünmüyor... Haddimiz olmayarak, Klein’ın tespitine bir küçük ilave yapalım: Batılı işgalciler önemli bir alanda daha çöküşe gidiyorlar aslında – kültür ve medeniyet cephesinde. Yazık.

 

Devamı haftaya...

 

CBS News video: http://www.cbsnews.com/stories/2004/04/27/60II/main614063.shtml

Fotoğraflar için : http://www.albasrah.net/images/iraqi-pow/iraqi-pow