No.416 - Kıbrıs: Duygusal matriks

-
Aa
+
a
a
a

Son aylarda Türkiye televizyonlarında büyük yaygınlık kazanan şarkı, oyunculuk ve evlenme yarışmalarında büyük yaygınlık kazanan bir klişeyi, ekranlardan siyaset sahnesine taşımaya girişirsek, Kıbrıs sorununda son referandumlarla birlikte “çok duygusal anlar yaşandı”ğını söyleyebiliriz. Belli başlı uluslararası, bölgesel, ulusal ve yerel aktörlerin sözlerine bakarak, önce bir anlambilim, sonra da bir psikopolitika çalışması yapalım ve Kıbrıs sorununun “duygusal anlar analiz tablosu”nu çıkarmaya girişelim:

 

BM adına Genel Sekreter Annan: “30 yıllık bölünmüşlük sorununu çözmek için tarihî ve benzersiz bir fırsat kaçırıldı.” (Hüsran)

 

BM özel temsilcisi De Soto: “Adadaki ofisi birkaç hafta içinde kapatıyoruz... Kendimi nasıl hissetiğime gelince: dilimi ısırmam gerekiyor.” (Hüsran ve öfke)

 

Avrupa Komisyonu: “Kıbrıs Rum toplumunun sorunun çözümü için kapsamlı plana hayır demesinden derin üzüntü, ama halkın demokratik kararına saygı duyar.” (Kuyruğu dik tutmaya çalışan bir düşkırıklığı)

 

AB: “Bu büyük, hatta muazzam bir hayalkırıklığı. AB herşeyden önce, yeryüzünün en büyük barış projesi diye ortaya atılmıştı. AB, kum torbaları ve dikenli tellere ilişkin bir proje değildi.” (Kelbîce/cynique bir ümitsizlik.)

 

ABD: “Rum çoğunluğunun plana hayır oyu vermesi...çözüm, uzlaşma ve uluslararası topluma katılmak için cesurca oy verenlerin umutlarına set çekti.” (Bir ağabeyin üzüntüsü.)

Kıbrıs Rumları adına lider Papadopulos: “Bu gece ne kazanan var, ne de kaybeden. Her halükârda kutlanacak bir gece değil.” (Şaşkın)

 

Kıbrıs Türkleri adına Cumhurbaşkanı Denktaş: “İyi bir sonuç. Amacım devleti kurtarmaktı.

Başarılmıştır. Devlet kurtuldu, istifa etmiyorum.” (Şaşkın)

 

Türkiye adına Başbakan Erdoğan: “Güney Kıbrıs bana göre kaybetmiştir. İnanıyorum ki, Kıbrıs Türkleri artık bir tecrit politikasına tabi tutulamaz.” (Buruk ve pragmatik bir sevinç.)

 

Kıbrıs Türkleri adına Başbakan Talat: “Sonuç beni derinden üzdü. Bir adım atmaya çalıştık, ama başaramadık... Planı reddeden taraf bir hafta içinde AB üyesi olacak.” (Hüzün, buruk bir ironi.)

 

Kıbrıslı Türk hanım Buket Karaoğlu: “Burada ‘Evet’ oyu kazandığı için mutluyuz, ama Kıbrıslı Rumların hayır oyu da bizi hüzünlendirdi.” (Sevinçli bir hüzün.)

 

Kıbrıslı Rum hanım Panayota Panayidu: “Hayır oyu kullanmak kalbimi kırıyor. Çözüm istiyoruz, ama bu çözümü değil.” (Hüzünlü bir sevinç.)

 

* * *

Referandum sonucunda Kıbrıs’ta barış, çözüm, bütünleşme olmadı; uluslararası barışı sağlamakla görevli en büyük uluslararası örgüt BM, müdahale ettiği tüm uluslararası sorunların çözümünde olduğu gibi bir başarısızlığa daha imza atmış oldu ve bir kez daha prestij kaybetti; en büyük uluslarası bölgesel barış ve refah projesi sayılan AB, son genişleme sınırını dikenli tellerle kaplı “Berlin Duvarı”na dayamış oldu; Türkiye, AB ile bütünleşme projesinde istediği adımı atamamış oldu; Kıbrıs Türkleri yalnızlık ve tecritten kurtulup, geçmişi gömmek isteğini gerçekleştiremeyip hüzne gömüldü; Kıbrıs Rumları AB’ye -- Verheugen’in deyişiyle -- “Avrupa’nın Paryası” olarak girmenin hüznüne gömüldü... Peki bu “elde var hüzün” tablosunun dışında kim kaldı? Devletini BM’den, AB’den ve üçte ikisi ‘evet’ oyu veren halkından ‘kurtaran’ Cumhurbaşkanı mı? Sandık başındaki fotoğrafları hiç de öyle görünmüyor ama...

 

Velhasıl, duygu matriksinden anlaşılmaz ve tuhaf sinyaller geliyor.

 

Devamı haftaya...