No.396 - 5 Konu

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Beş konu var tartışılacak.

 

Birincisi, artık bütün hücrelerimize nüfuz eden savaş ve şiddet. Yani, son 58 yıldır dünyaya hakim olmasını istediğimiz uluslararası hukuk normlarının ABD öncülüğünde bir grup güçlü devlet tarafından derdest edip çöp tenekesine atılmasından sonra, eski normların dışına çıkan bu yeni durumu çaresiz kabullenip, şiddet ve yalana dayalı hayatın içinde kendimizi “normal” kabul edecek miyiz? Barış ve güvenlikten birinci derecede sorumluluğu kendilerine verdiğimiz beş büyük daimi üyenin dünya silâh ticaretinin onda dokuzunu yürütmesini ve dakika başına bir insanın bu yüzden ölmesini aynı normalliğin bir parçası olarak kabul edecek miyiz? Roma İmparatorluğu’ndan beter bir buyurganlığın hayatımızın hemen hemen tüm alanlarını belirlemesini de yeni normalliğimiz içinde mi değerlendireceğiz?

 

İkincisi, bütün yaşam tarzımızı biçimlendiren neoliberalizm ve demokrasi meselesi. Yani, “rabbena, hep bana” şiarı ile yola çıkmış bir avuç uluslararası şirketin dayattığı sınırsız serbest ticaretin, bizden götürdükleri. Meselâ bunların Avrupa’nın eski ve müstakbel vatandaşlarının demokratik hayatına ne kadar sınır ve engel getirdiğini, işin özünde bu vatandaşların kendi geleceklerini belirleme hakkının giderek tehlikeli bir şekilde ellerinden alınmakta olduğu gerçeği uysal bir boyun eğme içinde kabul edilecek mi?

 

Üçüncüsü: kâr ve tabiat meselesi. Yani, bu amansız ve münhasır kâr mantığı, çağdaş endüstri uygarlığı dediğimiz şeyin motoru ile bu gezegen berhava olmadan dönmeye devam edebilecek mi? Beyinlerimiz havası ısınan gezegenle birlikte yumuşayıp buharlaşacak mı? Bizi suya götürüp susuz getirmeleri mukadder mi?

 

Dördüncüsü: Bilgi ve haber edinme meselesi. Yani, ortalık bu halde iken, ortalığı bu hale getirenlerin döndürdükleri işlerden ortalıkta aval aval gezinen bizlerin bir haberi olabilecek mi? Yoksa, dünyadan bihaberlik, normalliğin en normal göstergesi, habersizlik en iyi haber olarak kabul edilecek mi?

 

Beşincisi: Irkçılık ve “öteki” meselesi. Yani, rengi koyu, cebi delik, eğitimi kıt insanlardan hizmetçi, fahişe, çöpçü olarak kullanılacaklar ayrıldıktan sonra geri kalanların haritamızdan kovulup atılmasını yeni normalliğin parçası olarak kabul etmemiz şart mıdır?

 

12 Kasım Çarşamba günü Paris ve çevresinde başlayan Avrupa Sosyal Forumu’na katılan 100 bine yakın sayıdaki insan 270 seminer, 55 konferans, 287 çalıştay etrafında bu beş soruyu harıl harıl tartışıyor olacak üç gün boyunca. Beş mesele. Hepsi de havadan sudan: Soluduğumuz hava, içtiğimiz su ile ilgili. Ve aslına bakılırsa, beşibiryerde: Tek bir mesele etrafında düğümleniyor soru: Bir avuç şirketin bir avuç hükûmetle birlikte iteklediği bu küreselleşmiş cinnete normal mi diyeceğiz, yoksa buna bir alternatif getirmek mümkün mü? 

 

Görüldüğü gibi, hayli basit, hayli havadan-sudan bir soru aslında.

 

O kadar ki, Avrupa Sosyal Forumu ve onun soruları, Forum’un bir gün öncesinde Türkiye’de yayımlanan belli başlı ulusal gazetelerinin, belli başlı ulusal televizyon kanallarının, belli başlı ulusal radyolarının gündemine girmeyi başaramamış.

 

Normal – herhalde.

 

Devamı haftaya...