No.380 - Çimdik

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Artık alıştığımız türden, hatta “sıradan” denilebilecek bir hafta sonuydu: Patlamalar, kazalar, kaos ve şiddetle lebalep dolu. Ayrıca, gerçeğin gerçeküstü ile iyice içiçe geçtiği, zaman zaman Buñuel filmlerine ve Kafka metinlerine dönüştüğü bir hafta sonu... Irak’ta polis kolejinde patlamalar, Pakistan’da camide patlamalar, Moskova’da rock konserinde patlamalar, Çin’de madenlerde patlamalar, Ankara’da benzincide ve düğün salonunda patlamalar...

 

Muharebenin teknik olarak sona erdiği bizzat Başkan Bush tarafından iki ay önce ilân edilen ülke Irak’ta Cumartesi günü meydana gelen büyük patlamada Amerikalılar tarafından eğitilip memleketin kolluk düzenini devralacak genç polislerden en az 7’si öldü, 74 Iraklı da yaralandı.

 

4 Temmuz’da Irak’ta ABD bağımsızlık günü kutlamaları yapılırken bir ABD askeri, Iraklı keskin nişancılar tarafından öldürüldü. Independent gazetesi, Vietnam savaşı ile Irak arasında gittikçe göze çarpmaya başlayan parallelikleri, savaş gazisi ve barış eylemcisi Ron Kovic’in hayatına ilişkin Oliver Stone filminin adına anlamlı bir gönderme yaparak ortaya koymaktaydı: “Ölüm Günü 4 Temmuz”.

Hem birliklere moral vermek ve hem de Terminatör – 3 (Yokedici 3) adlı yeni filminin promosyonunu yapmak üzere oraya giden eski Bay Kâinat, daha sonra aktör ve pek yakında muhtemel siyasetçi Schwarzenegger, saldırıya uğrayan üsteki askerlere “asıl sizsiniz terminatör,” deyip ayrılırken, Saddam’ın, kendisinin sağ ve salim olduğunu belirten kasetteki sesi televizyon hoparlörlerinden yayılıyoyr, Pazarı Pazartesi’ye bağlayan 12 saatlik zaman dilimi içinde üç ayrı saldırıda 3 Amerikan askeri öldürülüyor ve New York Times bile haberin ilk cümlesinde “gerilla direnişinin artan izleri”nden bahsediyordu. BBC muhabirinin yüzyüze yaptığı röportajlarda, gece-gündüz tam tekmil üniforma ile dolaşmak zorunda olan askerlerin sıcak ve şiddetten “baygın düştüğü”, hatta susuzluktan şikâyet ettiği ortaya çıkıyordu! “Bize yeterince su vermiyorlar, günde bir şişe yetmiyor.” (BBC News, 6 Haziran 2003)

 

Dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü ordusunun dünyanın en kısa süreli kesin zaferlerinden birini kazandıktan az sonra kendi askerlerini su tayınına bağlamış olmasının yanı sıra, Amerikan ve İngiliz askerlerini öldürenler hakkında bilgi verecek olanlara 2,500 dolarlık ödül vereceğini de ilân etmesi, ayrıca bizzat kendisinin bastığı banknotlara gençlik portresini koyduğu devrik Saddam’ın kellesi için 25 milyon dolarlık ödül koyması, Bush’un yeni kuvvet gönderilmeyeceğini ilân ettiğinin ertesi günü, Bush’un tâyin etmiş olduğu genel valinin yeni kuvvetlere ihtiyaç olduğunu ilân etmesi, sürreellik duygusunu iyice pekiştirip bir hoş yapıyordu insanı.

 

Bir tabur Amerikan askerlerinin, Irak’ta Süleymaniye’de “ateşkes gözlemgücü”nde görevli oldukları belirtilen Türk özel timinin karargâhını kuşatması, telefon vb. hatlarını kesip karargâha kapıları kırıp girmesi, askeri uydu sistemini tahrip etmesi, dipçiklerle vurup, ortalığı birbirine katması, bazı silâhlara, 106 bin dolar paraya 4 araç ve telsizleri yok etmeleri, bunların yanı sıra, bir radyoyu ve bir anaokulu basıp 11 Türk askerinin, sivil 13 kişi ile birlikte derdest etmesi, başlarına çuval geçirip, ellerini arkadan bağlayarak gözaltına alması ve Bağdat’a postalaması, bütün bunlara gerekçe olarak da Kerkük valisine – ya da Belediye Başkanına – suikast ihbarını göstermesi, Başbakan Erdoğan’ın askerlerin bir kısmının serbest bırakıldığını açıklaması, açıklamanın kısa süre ardından Dışişleri Bakanının kimsenin serbest bırakılmadığını açıklaması, ABD Dışişleri Bakanı ile yapılan görüşmelerden bilgi ve sonuç alınamaması, Türk hükûmetinin çağrısı üzerine ABD Büyükelçisi’nin 4 Temmuz kutlama törenlerinde olduğu için yerine ikinci adamını göndermesi, onun da pek bir bilgi verememesi, daha sonra Türk askerlerinin CIA, Mossad ve Musevi kökenli Kürt istihbaratçılar tarafından sorgulandığının öğrenilmesi, daha sonra ABD Başkan yardımcısıyla yapılan telefon konuşmalarından bilgi değilse de bir sonuç çıkması, Başbakan’ın telefon diplomasisinde “bizzat kefil” olması, ayrıca olayın “çirkin” ve hatta “iğrenç” olduğu yolunda açıklamalar yapılması, 2 buçuk saatlik görüşmeler sürdürülmesi ve nihayet, 57 saatlik bir bekleyişin sonucunda askerlerin serbest bırakılması, krizin “askıya alınma” durumunun ortaya çıkması...

 

Daha bir hafta önce böyle değildik; bu kadarını düşünemezdik. Şimdi bir çimdik at şuraya ey okur, bakalım uyanabilecek miyiz?

 

Devamı haftaya...