No.375 - BM Bölücü Örgüt mü?

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Bütün dünyada insan haklarının korunması hukukunda insanlığın kaydettiği en ileri gelişmelerden biri, belki de birincisi kabul edilen 1966 tarihli iki BM Sözleşmesi (Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi – Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi) 35 yıllık bir gecikme ile Türkiye hukuk sistemine giriyor. 4 Haziran 2003’te Meclis’te onaylamayı uygun bulma kanunları ile bu sözleşmelerin onaylanmasına ve Türkiye’nin bunlara taraf olma yolu açıldı. Ancak, bu sözleşmelere itiraz edenler de varmış. Meselâ, İstanbul Üniversitesi Senatosu, insanlık adına temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınmasını amaçlayan “ikiz sözleşmelerin, ulusal birlik ve bütünlüğümüz açısından büyük tehlike oluşturduğunu” vurgulamış. (Bkz.: Noyan Özkan, “İkiz Sözleşmeler Hakkında Bilgi, Açık Site.) İP Başkanı Doğu Perinçek de bu sözleşmelerle “Türkiye’yi etnik, ekonomik ve toplumsal olarak parçalamayı, yabancı devletlere müdahale hakkını, Atatürk devrimlerine öldürücü darbeyi indirmeyi, Anayasayı ve Lozan’ı delik deşik etmeyi amaçladığını” söylemiş. Bu antlaşmaları onaylamakla görevli yüksek hukukçu Cumhurbaşkanı da bu açıklamaları yapan İP Başkanı’nı davet edip bu konuda 20 dakika görüşmüş. (Murat Yetkin, “Sezer İkiz Sözleşmeleri Neden Bekletiyor?”, Radikal, 17 Haziran 2003)

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin 58 yıl önce Kurucu Antlaşması’nı (hem de 1. maddesindeki “milletlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkı” maddesini de tabii) onaylayıp taraf olduğu Birleşmiş Milletler Teşkilatı’ndan söz ediliyor burada.

 

Ve, bu teşkilâtın, kendi üye ülkesini bölmek, parçalamak, askeri müdahalelerle işgal etmek için 35 yıldır beklediği düşünülüyor... Hukuk fakültesinde sayısız hukukçu yetiştirmiş olan ülkenin en eski üniversitesi, dünyanın tek evrensel örgütünün 1966’tan beri böyle bir komplo içinde olduğunu söyleyebiliyor... Ülkenin en yüksek hukuk kurumunun başkanlığını da yürütmüş, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını her daim kendine şiar edinmiş yüksek yargıç Cumhurbaşkanı da, ‘acaba BM, 140 küsur üyesinin taraf olduğu dünyanın en saygın uluslararası insan hakları sözleşmeleri ile bu üyesini böler mi?’ diye düşünüyor... 

 

* * *

 

“Ecevit bozmuştu, Erdoğan düzeltti.” Yeni Şafak, 1. sayfasından böyle bir başlık atıyor. Eski Başbakan’ın Hindistan’a gitmesi sebebiyle bozulan Pakistan-Türkiye ilişkileri, yeni Başbakan’ın Pakistan’ı ziyaretiyle düzelmiş. Başbakan “aramızdaki buzlar eridi” demiş. Dost ve kardeş ülkeler arasındaki “buzlar” eridiği gibi, dünyanın en dikenli sorunları arasında yer alan Keşmir ve Kıbrıs sorunlarının da çözülmesinde muazzam ilerleme kaydedildiği anlaşılıyor. Zira, Pakistan’ın darbeci generali Müşerref KKTC için destek sözü vermiş. Türkiye’nin bir zamanlar yasaklı olan Başbakanı da “Biz de Keşmir sorununda sizin yanındayız,” demiş. Yani biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları adına Pakistan vatandaşlarına bu çok tehlikeli sorun konusunda destek vaadinde bulunmuş. (Y.Şafak ve Zaman, 17 Haziran 2003).

 

* * *

 

TRT’nin, AB uyum paketleri doğrultusunda anadilde yayın yapılması konusunda çıkan yönetmeliğin iptali için “gizlice” Danıştay’a dâvâ açtığı aylar sonra ortaya çıkıyor... TRT Genel Müdürü, bunu “gizlice” yapmadığını, AB Sekreterliği ile Dışişleri Bakanlığı’nın da böyle bir kararda ortak olduğunu söylüyor (ve böylelikle, olsa olsa ‘yarı-gizli’ bir durum olduğunu ima etmiş oluyor), ayrıca RTÜK’ü de “ortalığı karıştırmakla” suçluyor... Zamanın Devlet Bakanı TRT Genel Müdürü’nün doğru söylemediği konusunda belgeler ibraz ediyor... RTÜK de TRT Müdürünün doğru söylemediğini söylüyor, TRT’ye yazı bile yazıldığını ekliyor... TRT Genel Müdürü ise, elinde bunların aksine belgeler olduğunu söylüyor ama bunları ibraz etmiyor... (Adnan Keskin, Ayfer Selamoğlu, Radikal, 17 Haziran 2003).

 

... Ve, tefrikacınız da, “herşey çok güzel olacak!” diyor.

 

Devamı yarın...