No.373 - Muharebe haritaları

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Hafta sonuna girilirken manzara-i umumiye şöyleydi:

 

Kamçılı kovboy medeniyeti ile çizilmeye çalışılan yol haritası, tam anlamıyla bir savaş haritasına döndü Ortadoğu’da. İsrail yetkililerinden yapılan açıklama ile modern tarihte ilk kez bağımsız ve egemen bir devlet, bir örgüte “topyekûn savaş” ilân etti. İsrail’in ölüm fermanına göre Hamas örgütü en küçük militan kadrosundan en büyük şefine kadar acımadan yok edilecek ve bu savaş, örgütün bir tek elemanı kalmayana kadar sürecekti. Gene modern tarihte ilk kez rastlanan şaşırtıcı bir olgu ile ağır silâhı olmayan bir küçük örgüt, dünyanın en güçlü silahlarına sahip ordularından birinin devletine topyekûn savaş ilân etti. Hamas’ın ölüm fermanına göre kadın-erkek, çoluk-çocuk tüm İsrail vatandaşları bundan böyle ebediyyen rahat, huzur ve güven yüzü görmeyeceklerdi. Örgüt, İsrail’i “paramparça edecek”ti. ABD Beyaz Saray sözcüsü bu savaşta düşmanı tespit etti: Ne İsrail, ne Filistin. Düşman: Hamas’tı. (BBC)

 

Tefrikanın yayına hazırlandığı sırada, son iki günde 30’un üstünde insan kaybına yol açan bu benzersiz “ülke-örgüt savaşı”ndan yeni muharebe haberleri bekleniyordu.

 

Kamçılı kovboyun 1 Mayıs işçi bayramında Irak’ta savaşın muharebe bölümünün sona erdiğini açıklamasından iki ay sonra Irak’ta savaş başladı. Bağdat’ın 150 kilometre kuzeybatısındaki bir bölgeye Amerikan savaş uçaklarının hava taarruzları ile başlayan muharebeler, daha sonra yerde şiddetli çarpışmalarla devam etti. Bu muharebeden bir gün önce bir Apache helikopteri ve bir F-16 savaş-bombardıman uçağı kaybeden Amerikan güçlerinin düşmana ağır kayıplar verdirdikleri, yüzlerce savaş esiri aldıkları açıklandı ve fakat kendi zayiatlarının ne kadar olduğu açıklanmadı. Musul dolaylarından gelen çarpışma haberlerinin yanı sıra, gene Bağdat’ın kuzeyindeki Baci bölgesinde Türkiye’ye petrol naklinde kullanılan boru hattına iki bombalı saldırı düzenlendiği haberi de ajanslarda yer aldı.

 

Tefrika yayına hazırlanırken, muharebeler ve yangın devam etmekteydi. (BBC)

 

Çeşitli ajans ve medya kuruluşlarından gelen haberlere göre ABD, Amerikalar dışında Afrika’da, Ortadoğu’da, Orta Asya’da, Avrupa’da, Güneybatı ve Güneydoğu Asya’da ve Avustralya’da, kısacası bütün gezegende düşmana karşı yüzbinlerce askeri barındıracak yüzlerce askeri üslerden oluşan büyük bir savunma zinciri kurma hazırlıklarında büyük mesafe almakta, Basra Körfezi’nde, Dubai’de, Malezya’da, Türkiye’de ve başka “Müslüman ülke”lerin limanlarını düşmana karşı güven altına almak için röntgen cihazları, radyasyon sayaçları ve başka binbir türlü duyarlı aygıtlarıyla askeri denetim altına alma hazırlıklarını geliştirmekteydi. Amaç, düşmana karşı güvenlik halkasını dışa doğru genişletmek ve bu muharebede Amerikan liman ve sınırlarını ilk değil son savunma hattı haline getirmekti. (BBC)

 

Tefrika yayına hazırlanırken bu hatt-ı müdafaa’nın azami genişletilme bölgelerine hangi yeni takviyelerin yapılacağı henüz belli olmamıştı.

 

Hafta ortasında Washington’da yapılan bir günlük toplantıda 21. yüzyılda, başta ABD olma üzere dünyadaki bağımsız, demokratik, anayasal ülkeleri tehdit eden büyük düşman belirlendi: Sivil Toplum Kuruluşları. ABD’nin Wolfowitz, Perle gibi en savaşkan ve hegemonyacı yöneticilerinin arkasında yer alan ve Bush yönetiminin en büyük savuncusu olan meşhur American Enterprise adlı “sivil toplum kuruluşu”, sivil toplum kuruluşlarının giderek büyüyen bir tehlike halini alması ve buna karşı alınacak önlemler konusunda büyük bir toplantı düzenledi. “Seçilmemiş Azınlığın Büyüyen Gücü” konulu konferansta, konuşmacılar Uluslararası Af Örgütü, Greenpeace, Oxfam gibi hükûmet dışı kuruluşların solcu ya da liberal politikalarla ve “küresel iyi yönetişim” talebi ile serbest ticaret, iş ve demokrasi dünyasını tehdit ettiğini, hatta BM ve diğer uluslararası kuruluşları da etkileyerek bu örgütleri de kötü yola düşürmekte olduğunu – ve işin kötüsü – bu hunhar stratejilerinde başarı kaydettiğini! söylediler. Bir konuşmacıya göre, uluslararası sivil toplum kuruluşları, şirketlere karşı “yeni ve ısrarcı bir çatışma biçimine girmişler”di ve bunun adı da “Biz-war” idi. İç savaş değil, İş-Savaş.

 

Saydamlığın ve hesap verilebilirliğin ötesine geçen, yani düpedüz çizmeyi aşarak iş âlemi ile savaşa girişen bu menhus kuruluşların önünü almak gerekiyordu.

 

İlk tedbir olarak, bu kuruluşların faaliyetlerini takip için, – tıpkı bu kuruluşların yaptığı gibi – bir gözleme mekanizması oluşturuldu. STK’ları takibe alacak yeni web mekânının belli oldu: NGOWatch.org. (Jim Lobe, “US conservatives Take Aim at NGOs”, OneWorld U.S.)

 

Tefrika yayına hazırlandığı sırada, bu yeni düşmanı durdurmak için alınan tedbirler manzumesine başka nelerin dahil edildiği öğrenilememişti.

 

Hafta sonuna girilirken, Türkiye’de savaş durumu yoktu ama “savaşımsı” bir durum da yok değildi: Polis, jandarma ve Ankara’dan giden yetkililer Uzan grubuna ait Kepez ve Çukurova Elektrik (ÇEAŞ) binalarına baskın yaptılar, direnen görevli ve avukatları zorla çıkarttılar. Devlet, imtiyaz sözleşmelerini “hükümleri sürekli ihlâl ettikleri” gerekçesiyle iptal edip şirket tesislerine el koydu. Aynı zamanda Genç Parti başkanı da Cem Uzan, Eskişehir parti mitingini iptal edip Bursa’da bu konuda miting yapmaya karar verdi. Aynı zamanda Star medya grubunun da sahibi Uzanlar’ın gazetesi “Cumhuriyet tarihinde böyle bir kalleşlik görülmedi” diye yazdı. Böylece Cumhuriyet tarihinde böylesi görülmemiş bir şekilde bir medya grubu bir hükûmet arasında bir “muharebe” durumu oldu.

 

Tefrika yayına hazırlandığı sırada muharebe ve miting alanlarından yeni bir zayiat haberi gelmemişti.

 

Devamı haftaya...