No.367 - İki yüzlü gerçek

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Katar Emirliği’nde konuşlanmış Amerikan askerlerine verdiği nutukta Başkomutan Bush, 21. yüzyılın -- ve muhtemelen bütün tarihin -- en tarihî cümlelerinden birini sarfetmiş: “Size söz veriyorum, gerçeği açıklayacağım,” demiş.

 

İnsanlık, insansı atalarından bugünkü çok mütekâmil süperinsana dönüşene kadar geçirdiği bütün sancılı süreç boyunca herhalde en çok bunun, yani gerçeğin peşinde koştu. Ve, onun peşinde koşarken, gene kendi hemcinslerinden birinin, bir büyük insanın bunu kendisine açıklayacağını da gizliden gizliye umdu. (Bütün o büyücüler, biliciler, şamanlar, yalvaçlar, mesihler, irili ufaklı her insan topluluğunda hep böyle bir umudun yeşerttiği figürler olsa gerek.)

 

Şunu hemen itiraf etmek gerekir ki, Bush’un Katar’daki askerleri aracılığı ile bütün kâinata verdiği müjde, tam değil. Dürüst olalım, kozmik gerçekliğin bütününü açıklamayı vaad etmiyor başkomutan. Vaad ettiği, kısmî gerçeklik. Yani, Irak’ın o dehşetengiz kitle imha silâhları hakkındaki gerçeği açıklayacak ileride. Ama, önemli birçok analizci, yazar ve araştırmacının daha şimdiden “tarihin en büyük yalanı ve skandali” (meselâ, Paul Krugman, NYT) diye nitelendirdiği bu KİS meselesinde gerçekliğe ulaşmak o kadar önemli ki! Bunu öğrendikten sonra, kainatın sırrını çözmek çok daha kolay olacak.

 

Başkomutan, büyük adamlara özgü özlü üslubuyla iki kısa cümlede özetlemiş olayı:

“Saddam Hüseyin’in o silâhları saklayacak koskocaman bir ülkesi var,”. “Eh, biz de bakacağız.” (BBC)

 

O koskocaman ülkede KİS bulunamadığını, bundan önce geliştirilmeye çalışılanların da neredeyse tümüyle imha edilmiş olduğunu, istihbarat raporlarının da bir güzel “değiştirildiği”ni bugüne kadar söyleyip raporlayanlar arasında BM’nin eski, yeni, en yeni silâh denetçileri Ritter, Butler, Blix, El Baradey, ABD’nin eski ve yeni istihbarat üst görevlileri (meselâ, Greg Thielman), bizzat Saddam Hüseyin’in en yüksek silâh uzmanları (meselâ, Tuğgeneral Said) ve asıl ülkeyi iki aydır harıl harıl tarayıp birşey bulamadan dönen binlerce asker ve komutanları da var...

 

İşin daha da ilginci, KİS yüzünden Irak’ın işgalini planlayan ve bunu yürüten, belki onbin küsur insanın öldürülüp yüzbinlercesinin de perişan olmasına, insanlık tarihinin en eski kültür ve medeniyet izlerinin ebediyen ortadan kaldırılmasına da bu savaşla yol açan iki baş savaşçı, Rumsfeld ve Wolfowitz, akıllara durgunluk verecek bir pervâsızlıkla konuştular ve yazdılar: Belki de KİS’in hiçbir zaman bulunamayabileceğini, bunların önceden yokedilmiş olabileceğini, esasen bu silâhlar meselesinin pek de o kadar önemli olmadığını, Amerikan bürokrasisini aşmak için ortak bir gerekçe olarak kullanıldığını, vs...

 

Ve nihayet, tüm sınırlar aşıldı, zirveye çıkıldı ve tüm gerçek açıklandı: Velociraptor lâkabıyla mâruf Wolfowitz, geçen hafta sonu Asya güvenlik zirvesi’ne katılan delegelere alenen, resmen ve “basitçe” şöyle dedi:

“Meseleyi basit bir şekilde ele alalım. Kuzey Kore ile Irak arasındaki en önemli fark, ekonomik açıdan Irak’ta başka hiç seçeneğimiz olmaması idi. Ülke bir petrol denizi üzerinde yüzüyor.”(Der Tagesspiegel ve Die Welt gazetelerinden nakleden: The Guardian)

Böylece, ey okur, elimizde gerçeğin iki yüzü var şimdi:

a) Dubya’ya göre gerçek: Koskoca ülke KİS denizi üzerinde yüzüyordu, istilâ edilmeliydi, edildi.

b) Wolfie’ye göre gerçek: Koskoca ülke PETROL denizi üzerinde yüzüyordu, istilâ edilmeliydi, edildi.

Kozmik gerçek, sanıldığından daha karmaşık ve ikiyüzlü anlaşılan. Ama; size söz veriyoruz, gerçeğin gerçeğini açıklayacağız.

 

Devamı yarın...