No.365 - Geçiniz

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!...

Kâinatın efendilerinin Evian’da çelik kasa kapıları ardında  gizlice gerçekleştirdikleri görkemli toplantı bitiyor... Fransa ve İsviçre’nin bu bölgeleri böylesi debdebeye öteden beri alışık. Ama her ikisinin, özellikle de her zaman “tarafsız” ve her zaman âsude İsviçre’nin, Avrupa ordularına köylülerini paralı asker olarak göndererek para kazandığı günler de dahil, tarihinde hiç görmediği kitle gösterilerinin büyük gölgesi altında bitiyor. Kapalı kapıların ardında, açık alanlarda, günışığında onlar var var çünkü sadece. Liderlerin aralarında konuşulanlar, bir bildiriyle bize açıklanıyor: Su, açlık, borç batağı, hastalık, genleriyle oynanmış tohumlar... bütün bunlar yok; demek ki konuşulmamış. Ne konuşulmuş peki? Zirveyi bir gün önce terkedip başka dünya meselelerini çözmeye giden Bush ve hempalarının söyledikleri. “Bağımsız ve demokratik Irak’ın istikrarı, ülkenin yeniden yapılanması için destek, K.Kore’nin ve İran’ın kitle imha silâhları, özellikle de nükleer silâhları geliştirmesini engelleme, Ortadoğu’da barışın sağlanmasına ABD’ye destek, Zimbabwe’de barışçı gösteri ve ifade özgürlüğüne saygı sağlanması için destek... Hmm. Çok güzel bir bildiri olmuş.

Ticarette adalet mi? Geçiniz. Altın fırsat – hay Allah, gene – kaçırılmış. Kayıp kıta Afrika veya Blair’in deyişiyle, “dünya vicdanının açık yarası” daha da azmış. ABD, gizli ihracat sübvansiyonlarının “en çirkini” ile yardımı, yoksul ülkelerin piyasalarına nüfuz edebilmek için kullanmış; yani yalan-dolana sapmış. (George Monbiot, “Africa’s Scar Gets Angrier”, The Guardian, 3 Haziran 2003)

Kitle imha silâhlarının, nükleer silâhların tehdidini mi azaltalım demişler? Geçiniz. Irak’ta KİS olduğu konusunda yemin billâh eden Blair, gizli servis elemanları bakanlarla gizlice toplantı yapıp onları yalanlarla savaşa ikna ettikleri ortaya çıktıktan sonra, “KİS yoktu iddiasında bulunanlar bunu ispat etmeli” diyerek dünya riya ve utanmazlık rekorunda yeni bir rekora imzasını atarken, Bush ve hempalarının KİS yalanını ve istihbarat servislerini kullanarak, yani yalan dolanla ülkeyi savaşa sokup sokmadıkları konusunda ABD’de tam teşekküllü bir Meclis (Kongre) soruşturması kararı alınmış; Straw ile Powell arasındaki özel konuşma kayıtlarında KİS palavrası ortaya çıkınca NATO bile hareketlenmiş – Straw, “ben orada değildim” diyerek Kosinski’yle Peter Sellers’ın ikisinin birden ulaşamayacakları bir absürdite rekoruna tek başına imza atarken, asrın yalanı konusunda Amerikan Meclis TV’sinde canlı yayınları izlemeye hazırlanın! (The Guardian, BBC) 

Bush’un koştura koştura gittiği Ortadoğu’da Avrupalıların ve dünyanın barışa katkısı mı? Geçiniz. Bush, Avrupa Birliği’ni de BM’yi de Rusya’yı da kapalı kapıların “dışına kilitlemiş”. Böylece, olayı çözecek “Kuartet” de yerini de Birinci Keman’a bırakmış oluyor: tek telden çalsın diye herhalde. Avrupalılar derin dondurucunun dip taraflarına kaldırılmaktan hüsran duymakla birlikte, yol haritasının “daha az hassas insani yönleri”ne bakma umudunu koruyorlarmış! (Eric Silve, Sa’id Ghazali, The Independent). Yol haritası mı? Geçiniz. “Ortadoğu’da barışa giden ‘yol haritası’nın kaderi üzerinde kafa yorarak zaman kaybetmeyin. Bütünüyle sahte bir harita bu; Nixon zamanında tasarlanmış Rogers Planı gibi müzelik parçalar dahil, yıllar yılı yapılmış bütün diğer sahte haritaların üzerindeki çizgilerin izini sürüyor... Kendi payına İsrail şunu biliyor ki, saldırının şimdiki hızıyla devam etmesi halinde, işgal altındaki topraklarda işe yarar tüm arazinin her dönümünü ele geçirmesi için birkaç kısa yıl geçmesi yeter de artar bile. Herşey bitti. Öyle değilmiş gibi yapmak, çok uzun zamandan beri, İsrail ve ABD’nin kötü niyeti dışında, herşeyden arındırılmış bir âyine katılmaktan ibarettir.” (Alexander Cockburn, “The Roadmap Hoax”, ZNet, 1 Haziran 2003)

İfade özgürlüğü, barışçı gösteri mi? Geçiniz. ABD’nin RTÜK’ü diyebileceğimiz Federal İletişim Komisyonu, Dışişleri Bakanı Cumhuriyetçi Colin Powell’ın Cumhuriyetçi oğlu Michael’ın başkanlığında toplandı; Komisyon’un diğer 2 Cumhuriyetçi üyesinin oyları ile, medya sahipliği kurallarını değiştirdi. Değiştirenler, “tekelci medyayı engelleyen kurallar eskimişti” diyorlar. Yani, “demode” olmuştu.

Şimdi “yeni moda” kurallarla ABD’nin 100 şehrinde tek bir medya şirketi aynı piyasada hem radyo-TV yayını yapabilecek, hem de aynı piyasaya yayın yapan gazetelere ve dergilere de sahip olabilecek; ayrıca, tek bir şirket en büyük piyasalarda aynı anda 3 TV kanalına kadar sahip olabilecek; zaten 12 bin radyo istasyonunun 1200’ünden fazlasına sahip olan Bush’un ve savaşın dostu Clearchannel gibi şirketler, TV ve gazete sahibi de olabilecekler; ayrıca, TV kanallarının ülke çapında ulaşabileceği izleyici oranını yüzde 35’ten yüzde 45’e kadar çıkarabilecekler.

Oğul Bush’un dostu oğul Powell ve hempaları, bilim dünyasından ve sıradan halktan gelen muazzam tepkiye, 3 gün içinde Komisyon’a yağan yarım milyondan fazla protesto mesajına (AA) rağmen, yerel yayınların ve haberlerin daha iyi yürütülebileceği, internet gibi medyaya daha geniş imkân verileceği, sonuçta demokrasinin daha güzel olacağını söylüyorlar (BBC). Yani, asrın medya yalanını üstümüze üstümüze püskürtüyorlar. Ama, meselâ CNN’in kurucusu efsanevi Ted Turner dahi bakın ne yazıyor Washington Post’ta: Bu değişiklikler “tartışmayı boğar, yeni fikirlerin ortaya atılmasını engeller ve rekabet etmeye çalışan küçük firmaların da ortadan kalkmasına yol açar... Bu kurallar 1970’te olsaydı ben ne Turner Yayıncılık’ı, ne de, on yıl sonra, CNN’i kurabilirdim.” (BBC)

Yerel yayıncılığı, çeşitliliği ve tartışmayı, dolayısıyla da demokrasiyi ortadan kaldıracak büyük bir tehlikeden bahsedenler arasında FCC’nin iki muhalif üyesi de var: Jonathan S. Adelstein, “Amerikan Medyasının Geleceği Üzerine Bir Kara Bulut Çöküyor” başlıklı etraflı beyanını şu cümleyle noktalıyor: “Bu iş bitmiş olmaktan uzak. Kongre, medyasının bağımsızlığı ve çeşitliliği için tutkuyla talepte bulunan vatandaşlarına [Komisyon’dan] daha duyarlı bir kulak verebilir. Winston Churchill’in sözünü özetlersek, bu bir son ya da sonun başlangıcı bile değil, başlangıcın sonudur ancak.”

Öteki muhalif üye Michael J. Copps’un beyanının başlığı ise çok şeyi anlatıyor gibi: “Muhalefet Ediyorum Çünkü Bugün FCC Amerika’nın Yeni Medya Seçkinlerini Kabul Edilemez Nüfuz Seviyeleri ile Güçlendiriyor.” (http://www.commondreams.org/views03/0602-14.htm ) 

G8’den sonra Batı cephesinde yeni birşey yok gibi...

Devamı yarın...