No.363 - Sulu bir haftaya girerken

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Gündem doluluğundan adeta çatlayacak hale gelmiş bir haftaya pupa yelken açılıyoruz. Fransa’da G8’in dünyayı düzenleme toplantısı; ABD’de ‘Amerikan RTÜKü’nün medya tekelini mutlak hale getirme toplantısı; Ortadoğu’da İsrail -Filistin meselesini çözme ve “yol haritası” toplantısı, Türkiye’de demokrasi ve Avrupa Birliği’ne uyum paketi toplantısı, İstanbul’da Arnavutköy’de geleneksel “yeni köprüye hayır!” panayırı... 

 

Pazar günü Evian’da şenlik başlıyor. “Marka su”yun – isterseniz bunu o pek hoş terimle ‘sofra içeceği’ gibi ‘jenerik’ bir adla da anabilirsiniz – dünya merkezinde G8 toplantısı yapılıyor. Dünyanın en zengin 7 ülkesine Rusya’nın da ilâve edilmesiyle, bu en güçlü sekiz ülkenin yöneticileri, “kâinatın efendileri”nin yeryüzünü yönetmek için kullandığı bir dünya kuruluşu olma iddiasında. İddia’yı en azından iddia sahipleri açısından ‘haklı’ kılan rakamlar şunlar: Dünya nüfusunun sadece % 12’sini oluşturan bu sekiz ülke, dünya üretiminin % 45’inden, dünya askerî harcamalarının da % 60’ından ‘sorumlu’.

 

İddia büyük de, yeryüzü kölelerinin bu iddiayı onların yanına bırakıp bırakmayacağı ise, günün sorusu. Protesto gösterilerden baş alamayan ‘efendiler’, geçen yılki toplantıyı resmen Allah’ın dağında, Kanada’nın Kayalık Dağları bölgesinde, hiç kimsenin adını bile duymadığı Kananaskis kasabasında yapmışlardı.

 

Şimdi Evian’da, “tasarlanmış” içme suyunun ünlü merkezinde yapılıyor toplantı. Kapalı kapıların ardında Irak’ın istilâsından sonraki kâr paylaşımının ana konu olduğu kesin; ama, Wolfgang Borchert’e bir günaydın sarkıtarak söyleyelim ki, “kapıların dışında” kalan konular çok başka: Dünyanın suyunu özelleştirip halkın elinden almalarına direnmek, bir önemli konu.

 

G8’lerin yıllardır en büyük başağrısı, yoksulları yerle bir eden borçlar konusunda zengin ülkelerin biraz insafa gelmesi yolundaki taleplerdi. Bu yılki toplantının ana konularından biri de gene bu tabii; ama bu sefer, şimdiye kadar “alacak alacaktır” diye en acımasızca bastıran ABD’nin, tavır değiştirdiği görülüyor: “Borçların affedilmesi şarttır!” diye bastırıyor ABD! Ama, kimin? Irak’ın borçlarının! Hoş, öteki ‘G’lerin de fazla bir itirazı yok ya, buna. Sadece, kendi alacaklarının gözetilmesi şartıyla bu insaniyetperver ve âlicenap tavrı destekliyorlar.

 

“L’original H2O” yudumlayarak dünyanın geleceğini konuşmak iyi de, dünyanın dört bir yanından gelen eylemcilerin o suları onların boğazlarından biraz da zor geçirtmek gibi kötü niyetleri var ve pek de yabana atılır gibi değil bunlar. Borçlar silinsin, silâh tacirliğine son verilsin, sular özelleştirilmesin diyenler, toplantıyı düzenleyenleri biraz ürkütüyor. İsviçre sınırındaki bu pitoresk kaplıca kasabasının sâkin sâkinlerinin sayısının iki katından fazla polis ve asker oraya yığılmış, yollar ve demiryolları kapatılmış, kasabanın merkezinden çizilen 10 kilometrelik yarıçaplı daire içinde – bırakın gösteri yapılmasına – sinek uçmasına dahi izin verilmiyor!

 

Irak’ın istilâsı sonucu bölgenin ve dünyanın daha güvenli bir yer haline geldiğini her ağızlarını açışta ileri süren Bush ve Blair gibilerin çok da doğru söylemedikleri, Fransız güvenlik sorumluların başı General Patrick Thouverez’in şu son demecinden bile anlaşılıyor: “Fransa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hiçbir uçağa ateş açılmadı,” demiş komutan. “Umarım şimdi ateş açmak zorunda kalmayız.”

 

Zaten, bu olağanüstü güzel, turistik ve zengin ve sâkin bölgede manzara şu: Savaş uçakları, savaş helikopterleri açık göklerde, motorlar ve kurbağa adamlar durgun göllerde kol gezmede, uçaksavar füzeleri ve topları yerlerde alesta beklemede... Fransa hükûmeti çelik ağlarla örmüş ana bölgeyi dört baştan...Gerçekten öyle, orası dört ayrı güvenlik bölgesine ayrılmış. Bayağı sağlam bir güvenlik ve huzur ortamı doğrusu, insanın göğsü iftiharla kabarıyor.

 

Küresel barış ve adalet arayışçılarının 15 Şubat’ta her yaştan on beş milyon genç yaratıp, göğüslerini tunç siperler haline getirerek yürütmeye çalıştıkları bu tuhaf ve asimetrik on yıllık ‘savaş’ın şimdiki safhasından nasıl bir alınla çıkacağımızı hep birlikte göreceğiz...

 

Yoğun ve hareketli bir haftaya giriyoruz vesselâm – şişe suyunu yanından eksik etme, ey okur.

 

Devamı haftaya...