No.354 - Matrix'le Bilderberg

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Bu hafta sonu The Matrix filminin “yeniden yüklenmiş” (reloaded) hali pazarlama yöntemlerindeki muazzam yeniden yükleme ile gündeme gelirken, bu sanal maceranın küresel gösterimi ile tıpatıp aynı anda Versailles’da bir “yeniden yükleme” yapılıyor ve “gerçek” maceramıza ilişkin küresel göster-mey-im devreye giriyor: Bilderberg toplantısı.

 

Matrix’in bu ikinci bölümünün konusunu, filmi küresel gösterim başlamadan önce seyretme şansına sahip olmuş ender kişilerden Mehmet Açar’ın kaleminden izlersek:

 

“İkinci bölüm, yaman sürprizlere gebe. Makineler, Zion’un yerini tespit edip, bütün insan ırkını ortadan kaldırma konusunda kararlı. Direnişçiler ise kendi aralarında ikiye ayrılmış durumda: Bir yanda Neo’yu  kurtarıcı olarak görenler, diğer yanda ise Neo’nun hiçbir işle yaramayacağını düşünenler duruyor. Neo’ya inananlar bir anlamda kadere inanıyorlar. Onlara göre herşey önceden yazılmış... İlk filmde kendi halinde bir evkadını görünümünde olan Kâhin’in gerçekte kim olduğu ve hikâyenin genelinde taşıdığı önem bu filmde çok net bir şekilde ortaya çıkıyor...Neo, bu filmde zamana hükmeden gerçek bir kurtarıcı olarak resmediliyor.... ama özellikle finale doğru üçüncü filmde ortaya çıkacak daha büyük sürprizlerin kokusunu alıyorsunuz...Ve ikinci film, tam da üçüncü filmin başlayacağı yerde bitiyor. Son yazı ... ‘To be continued’ (devam edecek) değil, ‘To be concluded’. Yani, herşey sonuçlanacak.” (Sabah)

 

Sanal’dan gerçeğe, ama gizli gerçek dünyaya geçersek: Yıllık gizli Bilderderberg toplantısı Paris yakınlarında Versailles’daki Trianon Palace otelinde başladı. Kâinatın efendileri, yani yerküreyi ekonomik ve politik bakımdan kontrol eden seçkinler, Versailles Sarayı’nın yakınlarındaki bu lüks otelde, bütün insan ırkını yönlendirme konusunu ele alacaklar. Bu çok gizli göstermeyimlerin konusunu, toplantıları gizlilikten dolayı maalesef izleyemeyen, ama dikkatle inceleme şansı bulan gazetecilerden James P. Tucker’ın (www.americanfreepress.net) ve Emma Jane Kirby’nin (www.bbc.co.uk) ve bir de bir de Hürriyet’in Ankara bürosunun kalemlerinden izlersek:

 

Avrupa ve Kuzey Amerika’nın uluslararası maliye ve politika seçkinleri, dünyanın işlerini ve uluslararası siyasaları kapalı kapılar ardında görüşüp yürütecek. ‘Kuruluş’un bilinen anlamda üyesi filân yok, ama hiç bilinmeyen gizemli bir yönetim komitesi her yıl bir davetliler listesi hazırlıyor. Toplantılar tam bir gizlilik perdesine bürünmüş olarak yürütülüyor, kimlikler açıklanmıyor ve fakat katılanların, çoğunlukla iş ve politika dünyasının en kudretli ve önde gelen simalarından oluştuğu da biliniyor. Bu yılın dedikodularına bakılırsa Amerikanın kudretli bankeri David Rockefeller, tarihin en kudretli savaş suçlularından sayılan Henry Kissinger, ABD savaş ve imparatorluk makinesinin kudretli motoru Neocon (yani yeni muhafazakâr şahinlerin başı) Wolfowitz, yine neocon’lardan kudretli ‘Karanlıklar Prensi’ Perle, kudretli banker Rotschild ailesinin fertleri, ABD ve İngiliz hükûmetlerinin “ağır top”ları katılıyor. Türkiye’den de hazineden sorumlu devlet bakanı Ali Babacan’ın, toplantıya katılmak üzere ‘gizlice’ Fransa’ya uçtuğu ortaya çıktı (Hürriyet).

 

Bilderberg’in bu toplantısı yaman sürprizlere gebe. Dinci kesimlerin “Siyonist güçlerin zirvesi” diye yerden yere vurduğu Bilderberg toplantısına bakanın katılması, AKP’nin bir “tabuyu daha yıkması” olarak görülmüş. (Hürriyet)

 

El-Kaide vb. terör makineleri bütün insan ırkını ortadan kaldırma konusunda kararlı görünüyor. Direnişçiler ise kendi aralarında ikiye ayrılmış durumda: Bir yanda Neo’yu (Wolfowitz) kurtarıcı olarak görenler, diğer yanda ise Neo’nun hiçbir işle yaramayacağını düşünenler duruyor. Bilderberg’in karanlık bir kumpas eylemi olduğunu düşünenler, diyorlar ki: “Bu toplantıya katılanlar gerçekten sokaktaki sıradan insanların iyiliği konusunu tartışıyorlarsa, o zaman neden bunu günışığında halkın gözü önünde yapmıyorlar?” (Emma Jane Kirby, BBC).

 

Neo’ya inananlar bir anlamda kadere inanıyorlar. Onlara göre herşey önceden yazılmış. Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’ni (PNAC) çok eskiden kaleme alan Neocon Wolfowitz’le onun “cabal” (kumpas) arkadaşlarının yazdığı gibi gelişiyor Irak savaşı ve dahi Amerika’nın büyük İmparatorluk kurma projesi. Bu bir kader değil de nedir? İlk filmde (yani Reagan döneminde dünyayı kontrol etmeyi planlayan neocon’ların baş esin kaynağı ve tapındıkları) Kâhin, kendi halinde bir felsefeci görünümündeydi. Kuvvetin ve seçkinlerin üstünlüğünü, halka gerektiğinde her zaman yalan söylenmesi gerektiğini savunan düşünür Leo Strauss’un (Kâhin) gerçekte kim olduğu ve hikâyenin genelinde taşıdığı önem, kudretli ve zengin seçkinlerin bu toplantısında çok net bir şekilde ortaya çıkıyor... Neocon Wolfowitz ve Perle, bu toplantıda zamana hükmeden gerçek birer kurtarıcı olarak resmediliyor...

 

Ama özellikle finale doğru, yeni bölümde, yani Bilderberg’in hemen ardından, Versailles’dan arabayla 20 kilometrecik ötedeki Paris’te yapılacak G - 7 (yani zengin ve kudretlilerin hazine bakanları) toplantısında ortaya çıkacak daha büyük sürprizlerin kokusunu alıyorsunuz...Ve Bilderberg, tam da G-7 toplantısının başlayacağı yerde bitiyor... 19 Mayıs’ta Türkiye’nin direniş savaşını başlattığı günün yıldönümünde yani.

 

Peki, “To be concluded” mı? “Herşey sonuçlanacak” mı? Direnişçiler kazanacak mı?

 

Hafta sonunun sınav sorusu işte budur, ey okur. Soru zorlu olduğundan, sana bir gün ek süre tanıyoruz. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı tatilinden bilistifade uzun uzun düşünebilirsin!

 

Devamı 20 Mayıs’ta...