No.333 - 'Yağmayı ABD askerleri başlattı ve kışkırttı'

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Batan Irak’ın malları bunlar! Bugün, gerçek tefrikacılık geleneğine uygun davranacak ve bir gün önce vaad ettiğimiz üzere, çok kârlı savaş sektörünün aktörlerinin harikulade serüvenlerini, artık bilebildiğimiz kadarıyla, size hikâye etmeye devam edecektik. Ülkenin gizlice özelleştirilmesinin özetine yani. (Hoş, artık gizlisinin saklısının filân kalmadığı, Irak’ın “açık eksiltme” yoluyla ihale edildiği âyan beyan ortada ya, neyse.)

 

Ordu, polis, müzeler, kütüphaneler, hastaneler, hapishaneler, velhâsıl herşey önce tarümar ediliyor, yağmalanıyor bu ülkede; ardından da hepsi özelleştirilecek.

 

Öncelikle yağmalanan da, haysiyet oldu! Metodik olarak! Bir ulusun onur ve haysiyeti de bu büyük özelleştirme planının ayrılmaz parçası çünkü. Hani şu, Türkçe’ye de “embed” edilmiş o sinsi ırkçı söylemle, bütün olay bir “arap-çorap” meselesi haline getirildi – küçük ‘a’ ile. (“Bak, biz demedik mi; bu araplar böyledir işte – bir avuç çapulcudan ibaret bu toplum bozuntusunu kurtardık, şimdi de bir güzel demokratikleştirip modernleştireceğiz, adam edeceğiz bunları.”)

 

Evet, biz savaş sonrası Irak’ın “yeniden inşası” sürecinde BM’yi de, başka ülkelerin firmalarını da keellemyekûn dışarıda bırakarak, münhasıran Bush-Pentagon & Şürekası kumpanyasının yağlı ballı ganimet hesaplarını içeren müthiş özelleştirme kampanyasının ikinci bölümüne devam etmek üzere kaleme kâğıda sarılmıştık ki, bir soru düşüverdi aklımıza. Soru düştüğü yeri yaktı, aklımızı başımızdan aldı. Sonuçta, bize de çarnâçar bunu yazmak, savaş ekonomisini de yarına ertelediğimiz için affınıza sığınmak seçeneği kaldı.

 

Efendim, mezkûr soru şuydu:  Kadim Bağdat diyârının Hulagû Han’ın “şok ve dehşet” saçan ünlü ordularının ayakları altında çiğnenmesinden tam 745 yıl sonra, Moğolların beceremediğini yaparak bu kentin paha biçilmez kültür mirasını yerle bir eden, uğrulayan bu uğursuz yağmayla talanı kim, nasıl başlattı?

 

Elimize, genç dostumuz Cem Ertür sâyesinde bomba gibi bir haber ulaştı: İsveç’in en büyük ve saygın gazetesi Dagens Nyheter’de yayımlanan bir röportaj bu aslında. Ya da bir görgü tanıklığı:

Bağdat’ın yağmalanmasını ABD askerleri başlattı ve teşvik etti!

 

İsveç’in Lund Üniversitesi’nden Orta Doğu uzmanı bir öğretim üyesinin, Halid Bayomi’nin, canlı kalkan olarak Bağdat’ta bulunduğu sırada gözlerinin önünde olup biten tüyler ürpertici olaylarla ilgili tanıklığından bir bölüm şöyle:

 

Tarih 8 Nisan 2003! Yanlış okumadın ey okur. Bağdat’ın düşmesinin bir gün öncesi! Sabah saatlerinde kentte çok şiddetli çatışmalar yaşanmış. Onlar henüz bitmiş. Ardından, öğleden sonra, ortalığı derin ve uğursuz bir sessizlik kaplamış. O derin ve tuhaf sessizliğin içinden gelen bir uğultu: Amerikan tankları, amerikan askerleri ve bizzat onlar, Iraklılara “Haydin yağmaya!” çağrısı yapıyorlar!

Dört zırhlı araçla Dicle nehrinin Batı yakasındaki Hayfa bulvarı yakınlarında sökün eden bu askerler, tankları belediye sınırlarına diziyorlar. Önce, insanlara, “Hadi korkmayın, yanımıza gelin!” diye Arapça bir çağrı yapıyorlar, tankların içindeki tercümanları vasıtasıyla. Derin sessizlik içinde geçen 45 dakikalık tuhaf bir bekleyişten sonra, insanlar tereddütle yaklaşıyorlar sonunda.

 

Ve o yaklaşma ânında çok ilginç birşey oluyor: Amerikan askerleri birden davranıyorlar ve âniden bir yere doğru ateş ediyorlar... civardaki bir hükûmet binasını korumakta olan iki Sudanlı muhafızı oracıkta tarayıp öldürüyorlar... ve sonra, o binanın kapısını havaya uçuruyorlar... hemen ardından, gene tankın içindeki arapça bilen tercümanları vasıtasıyla o inanılmaz çağrıyı yapıyorlar:

“Hadi dalın binaya, içindekiler sizindir!”

 

Şayia hemen yayılıyor ve birden ortalıkta peydah olan birtakım adamlar binayı yağmalayıp tertemiz ediyorlar. Ardından, ABD zırhlı araçları, hiç tereddüte meydan bırakmayacak bir kararlılıkla, bitişikteki Adalet Bakanlığı binasının kapılarını kırıyorlar ve ikinci yağma da orada gerçekleşiyor.

Bayomi’nin içinde bulunduğu Iraklılar topluluğundan tek bir kimse bile buna katılmıyor. Büyükçe bir kalabalık bu ve onu oluşturan insanların büyük bir kısmı, bu “şok ve dehşet” gösterisini gözyaşları içinde seyrediyor; ama hiçbiri de müdahale etmeye cesaret edemiyor.

 

Ve ertesi sabah. Bağdat’ın düşmesine birkaç saat var hâlâ! Yağmaya aynen devam! Bir gün önce yüzlerce insanın gözleri önünde ABD askerlerinin kışkırtma ve yardımıyla talan edilen ilk iki binaya 500 metre mesafede bulunan modern müzeye yayılıyor talan. Yine iki grup insan: Biri yağmacılar, öteki de, bunu nefretle karşılayan pasif insanlar grubu.

 

Dagens Nyheter muhabiri Ole Rothenberg, görgü tanığının bu anlattıkları karşısında kulaklarına inanamış olacak ki, soruyor:

 

“Yani siz yağma olaylarını ABD askerlerinin başlattığını mı söylüyorsunuz şimdi?”

 

“Kesinlikle,” diye cevap veriyor tanık. “Sevinç gösterileri olmayınca, ABD askerleri Saddam rejimine nefret kusan Iraklı gösterilerine ihtiyaç duydu da ondan.” (Bkz.: www.mwaw.org)

 

* * *

 

Ne denebilir ki, ey okur? Hele o Himmler bozuntusu Rumsfeld, “yağma, özgürlüktür” dedikten sonra, bu tanığın anlattıkları seni şaşırtıyor mu yoksa, bir insan olarak?

 

Devamı yarın...