No.327 - Efsanelerin sonuna doğru

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Bir “büyük” gazete, “Sonu Geliyor” manşeti ile savaşın 19. gününde Saddam “efsanesinin” çok ağır darbeler yediğini belirtiyor, sevinçten içi içine sığmayarak.

 

Irak Başkanı Saddam Hüseyin’in bir efsane olup olmadığı, ya da nasıl bir efsane olduğu hayli tartışma götürür tabii. Ama, gene de bu “dilek-şart”lı manşeti “doğru” kabul edebiliriz. “Sonu gelmek”ten kasıt, Irak’ın Amerikan saldırısı tarafından altedileceği, Saddam rejiminin devrileceği ve diktatörün kendisinin de bir şekilde ortadan kalkacağı ise, bu konuda kâhin olmaya pek lüzum yok. Hele, bir başka gazetenin ellerinden kan damlayan korkunç yeni-savaşkan “analist”lerinden birinin “ben demedim mi, Amerika yeni stratejileri ile Saddam’ı mahvediyor işte!” tarzı yazılarını da okumaya hiç gerek yok. Bu saldırının mutlaka olacağını hemen 11 Eylül’ün ardından yazan pek çok uluslararası düşünür ve Açık Site’nin naçiz yazarları bunun Irak toplumunun yapısının tümden çökmesiyle sonuçlanmasının çok yüksek ihtimal olduğunu zaten ortaya koymuştu. Site’miz yazarlarından iktisatçı Hasan Ersel’in neredeyse bir yıl önce ortaya koyduğu etraflı çalışmalar Irak’ın askeri açıdan dayanmasının olanaksız olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyordu zaten.

Ama, en veciz ifade, itiraf edelim, geçenlerde NYT köşe yazarı iktisatçı Krugman’dan gelmişti: “Ben askeri uzman değilim, ama aritmetiğim de fena değildir: Yıllık ABD askeri bütçelerinden sonuncusu 400 milyar dolarken, Irak’ın harcadığı miktar 1.4 milyar dolardan ibaretti.”

 

Dolayısıyla, ilkokul aritmetiği bile bu savaş ve muharebeler açısından, “efsanenin sonu geliyor”u ortaya koymaya yeterdi.

 

Ama, ne yazık ki, mesele burada bitmiyor.

 

Bu manşetin aynı zamanda gazetecilik tarihinin en talihsiz “atlama”larından biri olduğunu gözden kaçırmak da zor doğrusu.

 

Çünkü, asıl sonu gelen şey, Saddam filân değil, o pek ünlü özgür-demokrat-müreffeh ABD efsanesi.

Bu saldırı ve istilâ ile kitle imha silâhlarının tehdidinden kurtulup dünyayı çok daha güvenli bir hale getirmek, Irak halkını kurtarmak ve onu özgürlüğüne kavuşturmak, böylece hem bölgeyi hem de dünyayı çok daha güvenli ve yaşanabilir hale getirme hikâyesi var ya. Efsane denir mi bilmeyiz, ama bunun bir “mitos”, hatta daha da ötesinde, tarihin en büyük yalanlarından biri olduğu, açıkça ortada ey okur.

 

Ve bunu, yeryüzünde artık hiç kimsenin yutmadığı da.

 

Üzerinde birkaç cilt kitabı hemen bir çırpıda ortaya koyacak kadar bilgi var elimizde. Önceki ve sonraki yazacaklarımızı bir kenara koyalım ve bugünkü olaylardan tek bir örnekle bağlayalım sözümüzü.

 

Özgür ve bağımsız basının büyük bayraktarı, bütün dünyaya basın ahlâk yasaları konusunda ders vermiş, bu konuda efsane olmuş ABD’nin silâhlı kuvvetleri, bugün Bağdat’ta üç iş yaptı:

 

1) Önce bağımsız ve çok popüler olan –ve fakat ABD yönetimi tarafından çok eleştirilen – El Cezire televizyonunun bürosunu havadan fırlattığı iki roketle mahvetti, çatıda canlı yayın yapmaya hazırlanan El Cezire’nin “gerçek gazeteci” olarak tanımlanan muhabiri 35 yaşındaki Tarık Eyüb’ü katletti, kameramanı Züheyr El İraki’yi de yaraladı. (El Cezire müdürü, bürosunun koordinatlarını elbette çok önceden, 24 Şubat tarihinde Amerikan kuvvetlerine yazılı olarak bildirmişti.)

 

2) Az sonra, Bağdat’taki ikinci Arap uluslararası televizyon istasyonu Abu Dhabi TV’nin bürosuna ateş etti. Çatıdan çekim yapmakta olan kameraları parçaladı; panik içinde kaçan muhabirler canlarını kurtardılar. (Abu Dhabi televizyonu da binasının koordinatlarını çok daha önceden ABD kurmaylarına bildirmişti.)

 

3) Gazetecilerin kaldığını herkesin bildiği, koordinatları çok iyi bilinen ünlü Filistin Oteli’nin (adını metaforik olarak kullanmıyoruz) 15. katındaki Reuters bürosunu tank topçusunun yerden açtığı ateşle yerle bir etti. Bu olayda 35 yaşındaki kameraman Taras Prostyuk öldü, adı verilmeyen bir muhabir hanım, bir televizyon teknisyeni ve bir fotoğrafçı yaralı olarak hastaneye kaldırıldılar – üç gazetecinin durumları hakkında daha fazla bilgi verilmedi.

 

ABD komutanı, Reuters olayı için çatıdan keskin nişancı ateşi geldiğini söyledi, başka bilgi vermedi, El Cezire olayı için ise hiç bilgi vermedi. (New York Times)

 

Bir gazetenin ABD efsanesinin sonuna gelindiğini görmemesinin iki izah tarzı olabilir: Ya çok kötü gazetecilik yapılıyor ya da bu işte bir kasıt var.

 

Hangisinin geçerli olduğunu artık sen seç, ey okur.

 

Devamı yarın...