No.309 - Portreler galerisi

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Hayat sanatı taklid ediyor ve Britanya Başbakanı Tony Blair, Blair Cadısı adlı dehşet filmine nazire yapıyor.

Güvenlik Konseyi’nin çoğunluk kararı olmasa da, ABD öncülüğünde gerçekleşecek “şok ve dehşet” kod adlı istilâ savaşına Britanya askerlerini derhal sokacağını, “bundan dönüş olmadığını” cümle âleme ilân etti.

BM kararı, uluslararası hukuk, dirlik-düzen kaygısı, bunlar yok artık!

“Kan, ter ve gözyaşı” var ve fakat neden var, işte bunu söyleyen yok.

Bütün bunların rafa kalktığını, centilmenden vampire dönüşünü an be an izlediğimiz Blair’in efendisi – oldum olası kovboyluktan başka birşeye hiç dönüşmeyen  – Bush ve etrafındaki dehşetengiz grup elemanları çoktan söylemişlerdi zaten. Onların en müthiş temsilcisi Rumsfeld, “savaşta İngiltere bile olmasa olur” demiş ve sevgili finosunu (ya da av köpeğini) sırtından bıçaklayıvermişti üstelik. ABD’nin yönetici kadrosu böyle azimli işte: Köpeksiz de ava çıkabiliyor – çok sıkışırsa.

O zaman da mesele çok basitleşiyor, ey okur:

BM kararı yok, BM yok, demokrasi yok, insanlar yok, köpekler yok, hiçbir şey yok.

Sadece iki şey var: Şok ve dehşet!

 

***

 

Atom bombasını burunların dibinde sallayan ve büyük tehdit oluşturduğu söylenen Kuzey Kore’ye, daha iki sene önce nükleer tesislerini satan ve 200 milyon dolarlık kârı cebine indiren İsviçre kökenli ABB şirketinin yönetim kurulunda kim var? Pentagon patronu Rumsfeld’in ta kendisi! Hem de ne zaman var? Bu satış gerçekleştiği zaman savunma bakanımız şirkette çok aktif. Zaten şirketin bütün yönetim kurulu toplantılarında hazır ve nâzırmış kendisi. (Bkz.swissinfo.org) Ama, Newsweek’e açıklama yapan sözcüsü, Rumsfeld’in konunun yönetim kuruluna gelip gelmediğini hatırlamadığını söylemiş. 

 

Irak’ta potansiyel petrol yangınlarını söndürecek, savaştan sonra ülkenin yeniden imarını üstlenecek, Türkiye’de İncirlik ve diğer potansiyel üslerde bütün lojistik hizmetleri üstlenen ve üstlenecek, Guantanamo’da sorgusuz sualsiz tutulan potansiyel teroristlerin barındırıldığı kampın bütün loijistik ve diğer hizmetlerini veren şirket hangisi? Kellogg, Brown & Root. Peki bu şirketin ana şirketi hangisi? Halliburton. Peki, dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan bu Halliburton’un baş yöneticisi kimdi?

  Bugünkü Başkan Yardımcısı Cheney. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri girişilen en büyük ve en kârlı inşaat projesi hangisi? Irak’ta –savaştan sonra– hastane-liman-havaalanı-okul vb yapım projesi. Sadece ilk aşaması 1 trilyon dolara yakın tutan bu projeye giren en önemli şirketlerden biri hangisi? Cheney’in bu şirketleri. Peki Cheney, Başkan Yardımcısı olduktan sonra, devlet memuru olduğu halde Halliburton’dan maaş almaya devam ediyor mu? Evet! Rumsfeld’in başında bulunduğu Pentagon’la yapılmış ihaleler için bu şirket Cheney’e yılda 1 milyon dolar kadar
“tazminat” ödemeye  devam ediyor. Ne zamandır? Hep! Peki burada bir “çıkar çatışması” söz konusu mu? Şirketin sözcüsü “yok, biz çok eski ve tecrübeli bir şirketiz,” diyor. (Robert Bryce, Julian Borger/ “Cheney Pentagon’dan İhale Alan Şirketten Hâlâ Para Alıyor- Irak Petrol İhalesi”, The Guardian).

Peki, dünya basınından üstümüze pıtrak gibi yağan bu haberler herhangi birimizde “şok ve dehşet” etkisi yaratıyor mu? Ne münasebet!

 

***

 

ABD’nin ikinci Dünya Savaşı dahil bütün savaşlarında hizmet görmüş gazilerinden 1000 subay Bush’a mektup yazıp, bu savaş olmaz, diyerek âcil randevu talep ediyorlar; ABD’nin ödüllü seçkin diplomatlarından savaşkan politikalara âlet olmayı reddederek istifa edenlerin sayısı artıyor; 11 Eylül terör saldırısından en büyük darbeyi alan yaralı New York’un Şehir Meclisi ezici bir çoğunlukla (31’e 17 oyla) savaşa karşı karar alıyor ve asıl savaşın yoksulluk, ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığına karşı verilmesi isteniyor; Güvenlik Konseyi’nde konuşma yapan 28 ülke temsilcisinin ezici çoğunluğu savaşa karşı çıkıyor; ABD ve savaş yandaşı Avustralya hükûmetinin istihbarat danışmanı istifasını sunuyor; hafta sonunda dünyanın dörtbir yanında insanlar mum ışığı ile yeryüzü tribünlerinde “Meksika dalgası” yapmaya hazırlanıyor...

ve ABD’nin süperşahinlerden oluşan yönetici ekibi, dünyanın en yalnız, en tecrit edilmiş grubu olarak önce “şok ve dehşet” saçmaya, sonra da en az 25 yıl boyunca Irak’ta valilik yapıp demokrasi kültürünü yerleştirmeye karar verdiğini açıklıyor. (Akşam)

 

***

 

Blair’in muhteşem portresi ile açılan galerimiz, Bush-Rumsfeld-Cheney fotoğrafları ile zenginleşirken, İstiklal Marşı’nın kabulünün 82. yıldönümünde Birinci Meclis’te düzenlenen törende “hüngür hüngür ağlayan” Bakan ve milletvekillerinin toplu portresi ile devam ediyor (Milliyet). Bakanlarımızı bu kadar içlendirip duygulandıran olay, sadece tiyatro sanatçılarının o dönemi canlandırmaktaki ustalığından mı ibaretti acaba?

BM Güvenlik Konseyi kararını, uluslararası

 

meşruiyeti, uluslararası hukuku, insanlık vicdanını, tezkereyi reddeden demokratik Meclis kararını rafa kaldırıp, ikinci bir tezkere ile yeryüzünün en yalnız grupçuğunun isteği üzerine askerleri cepheye sokma meselesine gelirse iş, bize de bir iş daha düşecek demektir: Portreler galerimize son bir “delikanlı” resmi daha ilâve etmek.

Bakalım...

 

Devamı yarın...