No.301 - Şafaktan önceki karanlık

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Evet, ‘milat’tan önceki son tefrikamızda, 1 Mart 2003’ün unutulmaz bir tarih olacağını, dünyamızın bir daha asla eskisi gibi olmayacağını yazmıştık.

Öyle de oldu!

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hükûmet tezkeresini reddetmesi üzerine:

Türkiye’de demokrasinin işlediği ve üstelik, ülkenin pek çok ülkeye örnek teşkil ettiği ortaya çıktı.

Tezkere’nin reddi ile Türkiye savaş ve şiddetten uzaklaştı; barışa daha yakın oldu. Üstelik, dünyayı da savaş ve şiddetten biraz daha uzaklaştırdı; barışa daha yakın getirdi.

Türkiye şaşırttı.

Bütün dünya sokak ve meydanlarını kasıp kavuran barışçı kitle hareketleri ile tastamam bütünleşti; Ankara’da o tarihi kararı almak üzere toplanan Meclis’in bir kaç kilometre ötesinde meydanı dolduran insan seli, barış için ve barışçı toplantısının uğultusunu oraya ulaştırdı; Türkiye’nin sokakta ‘yürüyemediği’ yolundaki kanıyı sonsuza kadar silip atarak.

Daha önce daha çok insan hakları ihlâlleri, mafya olayları ya da yolsuzluk skandalleri ile uluslararası medyanın gündeminde yer alan ülke, Avrupa ülkelerinin pek çoğunda görülmemiş bir demokrasi örneği ile “flaş haber” oldu bu sefer.

ABD ve yardakçısı İngiltere tarafından zorlanan savaş, şiddet ve katliama bütün dünyada hayır diyen ilk parlamento kararı Türkiye’den çıktı.

Zorlanan savaş, şiddet ve katliamın uluslararası meşruiyet ve hukuk şartlarına uymadığını resmen açıklayan ilk devlet başkanı Türkiye’den çıktı.

Donald Rumsfeld’i doğrulattı Türkiye: Pek az demokrasinin yaşadığı bir bölgede Türkiye’de demokrasinin işlediğini gösterdi.

Amerikan Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin ağzını da bir karış açık bıraktırdı: “Parlamento ne yapmış, ne yapmış?!” diye sordurttu ona!

***

Amerikalı ünlü siyaset bilim profesörü Norman Finkelstein, “100’ler Meclisi” toplantısı için bir ay kadar önce Türkiye’ye geldiğinde, Açık Radyo mikrofonlarına şöyle demişti:

“Her zaman kötümser olan ben değişiyorum; galiba dünya da değişiyor. Son 10 senedir alternatif küreselleşme hareketi var. Bu çok önemli. Ve birdenbire, evet birdenbire, nereden geldiği banlaşılmaksızın savaş-karşıtı hareketler geldi. Şimdi bugün, 19. yüzyıl sonlarından beri ilk defa bu iki hareketin birleştiğini görüyoruz.[...] Günümüzün bu iki yeni hareketi iktidarlar, yani kuvvet merkezleri tarafından yozlaştırılamadı... Çok zaman aldı ama, ama bu hareketler hakiki demokratik hareketler. Müthiş hareketler bunlar! Galiba değişimin işaretlerini görüyoruz; bu, şafaktan önceki karanlık gibi...

Hayatımda ilk defa, dünyada hükûmetler olarak değil, halk olarak meselelere yaklaşıldığını görüyorum. Alışıldık bir şey değil bu. Harika bir şey. ABD, hep Türk hükûmetiyle konuşurdu; şimdi kamuoyu var. Rumsfeld’in gözlerini kısarak bakmasının sebebi de bu: “Ne o? Köleler hayır mı diyorlar yoksa?!” [...] Direniş diye bir kavramı tanımıyorlardı. Afalladılar.

Meselenin çıkarlarla alâkası varmış gibi yapıyorlar. Türkiye’nin pazarlık ettiğini söylüyorlar, ama anlamıyorlar. Sadece çıkarlarla ilgisi yok; halkla ilgisi var.

[...]

Bunlar yeni Hitlercikler. Kötü bir zamandan geçiyoruz, çünkü savaş çıkabilir. Diğer taraftan da harika bir zamanda yaşıyoruz; çünkü hayatın nadir rastlanan anlarından biri bu: Halkın hesaba katıldığını hissediyoruz. Halk kitleleri savaşı durdurabilirler ve bu her biraz daha iyiye gidiyor. [...] kitlelerin tarih sahnesine girdiği anlardan biri bu.

Savaş kaçınılmaz diyorlar, ama bu doğru değil. Bizim böyle düşünmemizi istiyorlar. Bunu bir oldu-bitti gibi kabullenmemizi istiyorlar. Askerleri yığarız, siperleri kazarız ve siz de hiçbir şey yapamayacağınızı düşünmeye başlarsınız.

Ama, inanın bana, kapalı kapılar ardında endişe içindeler; sürekli zemin kaybediyorlar...”

Profesör Finkelstein, mikrofona bunları söyledikten sonra, giderken eklemişti: Türkiye’nin önemli bir ülke olduğunu düşünüyorum. Çünkü, insanın fark yaratabileceğini hissettiği bir yer burası...

Kapalı ve karlı havaların ardından birden pırıl pırıl bir güneşin ortaya çıktığı o olağanüstü 1 Mart gününden sonra, Profesörün ne demek istediğini daha iyi anlıyoruz:

İnsan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyuyor.

Ve bu, insana hiç de tuhaf gelmiyor, iyi mi?

Devamı yarın...