No.276 - 'Açık Küre'

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

Yeni milenyumun en belirgin trendlerinden biri, küresel olarak açık toplum olma yoluna gidiyor olmamız galiba. “Açık Küre” oluyoruz. Eski “riya” toplumundan gittikçe uzaklaşıyoruz. Herkes neyin peşindeyse açıkça söylüyor artık.

‘Açık Küre’nin en yeni ve tipik örnekleri de Irak’ın istilâsı meselesinde karşımıza çıkıyor. Özellikle de Türkiye’de hem hükûmetin, hem de halkın tavrı konusunda olur olmaz herkes ağzına geleni dan dun söylemeye başladı. (Ki, Açık Site’nin hizmetinde olduklarından, her zaman açıklıktan yana olan yaman tefrikacılarınızın pek hoşuna gidiyor bu durum.)

Son birkaç günün örneklerini vermek yetecektir, bu durumu açık etmek için:

Geçenlerde, ABD’nin sâbık Büyükelçisi Parris, taa Amerikalardan buraya bir koşu geldi sağolsun. Amacı özlem gidermekti. Kendisi Ankara’da tabii ikamet etmekle birlikte, İstanbul’dan âşinâ olduğu eski Büyükşehir Belediyesi Başkanı Erdoğan’a karşı birden özlemi kabarmıştı. Erdoğan’la çok açık konuştu Parris: Mealen: ABD’nin yanında savaşa girmeme eğiliminde olduğunuz görülüyor, demiş sâbık Büyükelçi. Çok fena. Girmezseniz, bunun yarını da var: Savaş olacak, Bush da yeniden seçilecek ve siz onu aradığınızda telefonlarını hep meşgul bulacaksınız. Ayrıca savaş bitip sıra yeniden paylaşıma geldiğinde, siz paltonuzla bir kenarda oturursunuz.

Bazı gazetelerde, ama özellikle Vatan’da, çarşaf çarşaf yayımlanan bu sözler hiçbir yerde hiçbir yetkili tarafından yalanlanmadı. Demek ki tastamam doğru. Böylece, bir emekli büyükelçinin, başka bir ülkenin fiili liderine zehir zemberek bir nota vermesinin tarihteki ilginç örneklerinden birine rastlamak bugünlere nasip oldu!

Açık Küre’ye eğilip biraz daha fal bakalım mı?

New York Times’ın artık Washington borazanlığı ayyuka çıkmış yazarı – ve dil uzmanı – William Safire, Türkleri hem severim, hem de döverim mealinde muhteşem bir yazı kaleme almış: İttifakın Fiyatı Olmaz.” Türk halkının yüzde doksanının savaşa karşı olduğunu kabul ediyor, ama hükûmeti fena azarlıyor bu savaş karşıtlığı hissini ve düşüncesini halkın içinden çıkartmıyor, bunları topyekûn silmiyor diye.

Yani bu yazar Türkiye’nin demokratikleşmesini alkışlıyor ama propaganda ile halkın fikrinin tepeden mutlaka değiştirilmesini de bu demokrasi anlayışının doğal bir uzantısı sayıyor. Türk hükûmetinden bekledikleri bu kadarla da kalmıyor bu Amerikalı yazarın: Meclisi topla, 80 bin Amerikan askerinin Türkiye’ye konuşlandırılması için kanunlar çıkart, Ordu’ya söyle ülkenin Kuzey Irak sınırına 100 bin asker yığsın ve o cephe ile orayı tutsun. Hatta, diyor Safire, Türk liderler bu 100 bin Türk askerini göndermekte gönüllü olsun! Yoksa, ABD ile dostluk bozulur diye korkunç bir tehdit sallayarak bitiriyor yazısını.

Bir köşe yazarının başka bir ülkenin yönetici kurumlarına o ülke halkını savaşa sokması için köşesinde açık açık “ültimatom” vermesi örneğine tarihte rastlanmış olmasa gerek!

Açık Küre’ye bir kez daha eğilen nâçiz tefrikacılarınız bakıyorlar ve ne görüyorlar: Bir bilimadamını! Kamu Yönetimi uzmanı Harvard öğretim üyesi Grenville Byford, bilimi siyasetin ve savaşın hizmetine sunan üçüncü açıksözlü Amerikalı. International Herald Tribune’da yazdığı yazıda (“Bu İşi Ancak Erdoğan Yapar”) bakın ne diyor:

“Burada asıl sorun şu: Türk insanı Irak’a yönelik bir saldırıya katkıda bulunmak istemiyor.” Evet, aynen böyle yazmış. Bu değerli bilim insanı bir halkın savaşmak istememesini “asıl sorun” olarak nitelemekten kaçınmıyor! Savaşla rejim değiştirmenin “tek ahlâki çözüm” olduğunu da ekliyor! Aynı “ahlâk” anlayışı doğrultusunda, Türkiye’yi “çıkarlar”ı doğrultusunda bu savaşa katılmaya, liderini de halkını tersine ikna etmeye çağırıyor!

Bir öğretim üyesinin bir başka ülke hükûmetine, kurumlarına ve halkına böylesine açık bir savaş planı sunması da bilim tarihi açısından sevindirici bir örnek tabii.

Dobra seçkin diplomata, kalemi keskin objektif gazeteciye ve bilim meş’alesini elden düşürmeyen bilge öğretim üyesine açık sözlülükleri için ne kadar teşekkür etsek azdır. Bir haftadan kısa bir sürede dünya hali’ni daha iyi anlatacak bir "kurs"u bize kimse veremezdi.

Devamı haftaya...