No.265 - Olası mı?..

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

“Irak’ı Unutun: Asıl Muharebe Türkiye’de” başlığını taşıyordu, Common Dreams başlıklı haber-yorum sitesindeki, Heather Wokusch imzalı yazı.

Wokusch, Türkiye’nin acil bir değişiklik yapması gerektiğini söylüyor. AB Yüksek Komiseri Javier Solana ne diyor? “Türkiye Avrupa’da yerini alacaksa Avrupa savunma projesinde de bir rolü olmalı.” Meselenin gıllıgışlı noktası tam da burası işte. Çünkü Avrupa askeri sanayi kompleksi iki ayrı gruba bölünmüş durumda. Fransız-Alman tahakkümündeki ‘European Aeronautic Defense and Space Co’ (EADS) ile ABD tahakkümündeki ‘Büyük Altılı’ (ki aralarında Lockheed Martin ve Raytheon gibi şirketler var). Taraflar, küresel çatışmalarda birbirleriyle rekabet halinde oldukları için bu ayrım önemli (örneğin ABD, Pakistan’a silah yardımında bulunurken Fransa da aynı yardımı Hindistan’a yapıyor). Dolayısıyla şunun sorulması gerek: Eğer ABD, diğer NATO ortaklarının arzuları hilafına Irak’a saldırmaya karar verirse yukarda bahsedilen ayrım Türkiye’yi zor durumda bırakır mı?

Bir de, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının çok tayin edici bir faktör olduğunu unutmamak gerekiyor. Boru hattının, bir avuç Amerikan petrol şirketinin Hazar petrolleri üzerinde büyük bir denetim kurmasını mümkün kılacağını ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün de (OPEC) devre dışı kalacağını kestirmek güç değil. Dolayısıyla, denetimi kaybedeceklerini gören Rusya, Ermenistan ve İran’ın kılıç şakırdatmaya başlamaları da hiç şaşırtıcı değil. Buna ek olarak, boru hattından büyük kârlar bekleyen petrol şirketlerinin Bush yönetimine çok yakın olduklarını da akıldan çıkarmamak gerekiyor (Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin Halliburton’ı boru hattının Türkiye’den geçen bölümünü tamamlayan şirketlerdin. Ulusal Güvenlik Danışmanı Rice’ın Chevron’u ise boru hattı konsorsiyumunun merkezinde bulunuyor).

Buradaki kritik soru, diyor Wokusch, Türkiye’nin hangi yolu seçeceğidir. Ya savaşa destek verir ve ABD’nin dolarlarını alırsınız ya da...

Ya da dişinizi sıkıp biraz uzun bir yolu seçer ve ülkeyi AB standartlarına çıkarmaya çalışırsınız. Bu seçenek, toplumsal birleşmenin ve cemiyet-tabanlı bir barışın ardından gidilmesini sağlayacaktır.

Evet, ‘tercih’ bundan ibaret gibi görünüyor. Gazetelerimizin sayfalarında ultra-modern tekniklerle mücehhez ve de müteyakkız ‘Rambo’ları görüyoruz ya... Hani Star gazetesi manşetten “7 Şartımız War” diyor ya... Ramboların war atarisi değil başımıza gelecek olan. Ama bunu anlayabilmek için, uzun vadeli yolu seçebilmemiz için daha az tüketmemiz, daha az yakıt kullanmamız, daha sade bir hayata doğru topyekun geçmemiz lazım.

Bu defa hazırlanamayabiliriz, ama bundan sonraki ‘olası operasyon’lar için olası olup olamayacağını bir düşünmekte fayda var.

Devamı haftaya...